English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unrestrained

Unrestrained translate Turkish

55 parallel translation
And yet unrestrained, it could destroy all of Jerusalem.
Ama kontrol edilmezse, bütün Kudüs'ü yok edebilir.
Even in the most primitive of men's forebears there is an even more primitive totally unrestrained energy.
En ilkel atalarımızın bile içinde daha da ilkel olan ve zaptedilemeyen bir güç var.
Oh, he's unrestrained in his love making.
Seks yaparken sınır tanımıyor.
Unrestrained.
Sınır tanımamak.
If we were unrestrained, she wouldn't get 70 millions in revenue...
Bizi serbest bıraksalar, İngiltere'nin geliri 70 milyondan...
A trifle unrestrained but perhaps with Apollo's continued fellowship...
Biraz asisin ama belki Apollo'yla arkadaşlığa devam ederek- -
The Dutch knew that the unrestrained pursuit of profit posed serious threats to the soul of the nation.
Hollanda'lılar bilinçsizce para ve mal hırsının toplumu zehirleyeceğini biliyordu.
Although the real reward between husband and wife who'd been sharing their lives for 20 years should be unrestrained intimacy.
Her ne kadar gerçek ödül karı koca arasındaysa. kim 20 yıldır benim hayatımı paylaşıyor benimle. sınırsız samimiyetle.
Communities in which Negroes run riot, unrestrained as they do in Harlem or they do in Oakland or they do in the streets of Chicago!
Zencilerin isyan çıkardığı ve ceza görmediği toplumlara. Tıpkı Harlem sokaklarında, Oakland sokaklarında ya da Chicago sokaklarında yaptıkları gibi!
They're in fine shape... and as you must have saw from your flying machine... unrestrained, free to go as they please.
Oldukça iyiler. Bunu siz de uçaktan görmüş olmalısınız. Özgürler. ıstedikleri zaman gidebilirler.
Until this is resolved, Jaffa will remain in U.S. custody an inglorious end to 15 years of unrestrained world terrorism.
Bu durum çözülene dek, Jaffa ABD'de kalacak 15 yıllık utanç verici terörist eylemlerinin sonu geldi.
Do I want to appear shy, coy and naive or unrestrained, insatiable and aggressive?
Utangaç, çekingen ve masum mu görünmeliyim yoksa özgür, tatminsiz ve girişken mi?
I've been meaning to catch up with you alone, unrestrained.
Seninle yalnız kaldığımda demek istemiştim denetimsizken.
Adult female, unrestrained driver, unconscious upon arrival.
Yetişkin kadın, aracın şoförü, vardığımızda baygındı.
Auto versus cement truck. 10-year-old, unrestrained back-seat passenger...
Otomobil, çimento kamyonuna çarpmış On yaşında. Emniyet kemeri takılı değilmiş.
- Bad stuff, like, unrestrained moaning and screaming with joy?
- Kötü şeyler, şey gibi mi... zaptedilemeyen inlemeler ve zevk çığlıkları?
The unrestrained part.
Zaptedilemeyen tarafı.
In all of these cases, where youthful energy and inquisitiveness are unrestrained, the sex urge is always present.
Gençlik enerjisi ve merakı frenlenememiş bütün bu vakalarda seks dürtüsü hep yerini korumuştur.
[Man] Male, 46, unrestrained driver of the car that jumped lanes.
Erkek, yaş 46, yolda takla atan aracın şoförü.
Jesse Fannon, 32, unrestrained driver in a rear-end collision.
Jesse Fannon, 32, dikkatsiz araba kullanımı sonucu çarpışma.
Unrestrained driver of a car that hit a railing. She was...
Kullandığı arabayı durduramayıp parmaklıklara çarpmış.
Unrestrained driver, D.O.A.At the scene.
Yoldan çikan sürücü. Olay yerinde ölmüs.
Forty year old unrestrained driver in a rollover MVC.
40 yaşında, emniyet kemeri takmayan sürücü, aracıyla yuvarlanmış.
Sixteen-year-old unrestrained driver ejected from vehicle.
16 yaşındaki emniyet kemeri takılı olmayan şoför otomobilden fırlamış.
is tell an alternative history of how this savage stream of pure capitalism capitalism unrestrained, came to dominate the world.
Bu saf kapitalizmin vahşi geçmişine dair bir hikâye anlatmak için mi? Kapitalizm, kontrolsüz bir şekilde dünyaya hakim oldu.
Unrestrained passenger.
Emniyet kemerini takmamış bir yolcu.
An emotional, unrestrained murderer using whatever means at hand.
- Her şeyle insan öldüren bir katil.
Well, you pulled out your mirror, took a look at yourself and just let out this huge, happy, totally unrestrained laugh.
Aynanı çıkarttın, kendine baktın ve o kocaman, şen, kontrolsüz kahkahan
Vincent Kenner, 58, unrestrained passenger of a limo that took a nosedive.
Vincent Kenner, 58, emniyet kemerini bağlamayıp, arka koltuktan ön cama balıklama dalmış.Kalp sesleri boğuk.
Here is apparent justification for unrestrained capitalism and denying help to the poor.
İşte, sınırlanmamış kapitalizm ve fakirlere yardımı reddetmek için açık bir mazeret.
Love is unrestrained magic.
Aşk bir büyü.
is tell an alternative history of how this savage stream of pure capitalism that we've been living, capitalism unrestrained, came to dominate the world.
Bu saf kapitalizmin vahşi geçmişine dair bir hikâye anlatmak için mi? Kapitalizm, kontrolsüz bir şekilde dünyaya hakim oldu.
If orgies of unrestrained speculation are permitted to spread too far, the ultimate collapse is certain to bring about a general depression involving the entire country.
Eğer bu dizginlenmemiş spekülasyon çılgınlığının daha da ileri gitmesine izin verilirse nihai çöküşün tüm ülkeyi saran bir bunalıma yol açacağı kesindir.
I don't make a habit of locking myself in With unrestrained lunatics.
Kelepçesiz akıl hastalarıyla kendimi odaya kilitlemek gibi bir alışkanlığım yok.
I can empathize with you, Ministers but you cannot be so unrestrained
Üzgün olduğunuzu görebiliyorum. Ama ağzınızdan çıkanı kulağınız duymalı.
Rose thinks that those unrestrained reactions could've been... an organized action, controlled by individuals like the mark... "
Gül, bu kontrol altına alınmamış tepkilerin belli başlı kişiler tarafından yönlendirilen organize bir eylem olabileceğini düşünmektedir...
22 year old, evan arnold, unrestrained,
22 yaşında, Evan Arnold, kemer takmamış,
Everyone in the family blames him for causing trouble all the time, and for being indulgent and unrestrained.
Ailedeki herkes onu sürekli sorun çıkarmakla denetimsiz ve hoşgörüsüz olmakla suçluyor.
He released a plague... which ran unrestrained through the kingdom, killing most with agonizing cruelty.
Bütün krallığa insanları büyük bir acı çektirerek öldüren salgın bir hastalığı yaydı.
We to split up. Natural and unrestrained a bit.
Soğukkanlılıkla ayrılalım.
We are in John Frankenheimer's Seconds, - a neglected Hollywood masterpiece from 1966 - from the very heart of the hippy era - which preached unrestrained hedonism.
John Frankenheimer'ın Seconds'ındayız. Kontrolsüz bir hazcılığı vaaz eden, hippi döneminin tam da kalbinden çıkmış 1966 yapımı, ihmal edilmiş bir Hollywood başyapıtı.
A group of the class parent body wanted to put a stop to Roscoe's unrestrained and joyous disregard for the gender-specific... cross-dressing...
Bir grup Okul-Aile birliği üyesi Roscoe'nun cinsiyette temelli, kontrolsüzlüklerine ve aldırmazlığına bir son vermek istedi.
Was an unrestrained driver, head-on collision, about two to three feet of intrusion in the vehicle.
Kontrolsüz sürücünün çarpmayla iki-üç metre sürüklenmesi, kafa çarpması ve araç içinde sıkışma.
Sexiness, hunkability, and a belief in unrestrained fructose.
Seksilik, erkek güzelliği ve dizginlenmemiş fruktoza olan inanç.
A population unrestrained, that will double three times this century.
Ülkede nüfus kontrol edilmediğinde nüfus sayısı iki üç katına çıkacak.
Um, unrestrained magic can be dangerous.
Um, Sınırsız sihir tehlikeli olabilir.
Unrestrained passenger, awake on arrival at the scene.
Kontrolsüz yolcu, olay yerinde uyanıktı.
Unrestrained.
Kontrolsüz.
25-year-old male, unrestrained driver involved in...
25 yaşında bir erkek, kontrolsüz sürücü...
- Leslie, unrestrained driver.
Leslie Miller.
on any topic, anywhere, anytime, all the time. And it was free and unrestrained.
Özgürce, kısıtlanmadan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]