Upside translate Turkish
3,217 parallel translation
Now how about you back off the girl before we avenge you upside the head?
Şimdi kızı bırakmaya ne dersin biz senin kafanı koparmadan?
I know nothing seems to be on the horizon job-wise, but on the upside, Mr Stiles gave you a tremendous reference, and the fact that you're willing to work part-time is definitely going to work in your favour.
İş bulma konusunda ufukta bir şey görünmediğini biliyorum, ama diğer taraftan, bay Stiles sana muazzam bir referans verdi. Ve ayrıca part time çalışma isteğin kesinlikle senin lehine bir durum.
That was actually pretty sweet. Uh-oh, looks like we're in danger of a - frown turning upside-down...
Görünüşe göre somurtmaktan gülmeye geçmek üzereyiz.
Well, if the Bosnian pyramids were, in fact, manmade, then that turns the entire history of Bosnia upside down.
Yani, eğer Bosna Piramitleri gerçekten de insan yapımıysa o zaman bu Bosna'nın tüm tarihini tepetaklak eder. Çünkü, o zaman inşaatçılar kimdi?
Like most things that end with you hanging upside down in a deserted warehouse,
Pek çok şey gibi boş bir depoda baş aşağı asılı bir şekilde sona erer,
He wouldn't have angry enough to kidnap Mickey and hung Ash upside down if all he'd lost a fake!
O sahteyi çalsaydı Sava Mickey'i kaçıracak ve Ash'i tavana asacak kadar sinirli olmazdı!
I've had a gun shoved up me hooter, been hung upside down and kicked up in the air.
Burnuma dayanmış bir silah vardı, baş aşağı asılmıştım ve havayı dövüyordum.
How one family was turned upside down and still managed to land on its feet.
Hayatları tepetaklak olan bir aile nasıl olur da hâlâ ayaklarını yere basmayı becerebilir.
You know, if someone had told us three months ago that we'd be standing here, a little dinged up, a few sleepless nights under our belts, but alive, hey, you got to turn that frown upside down.
Ama eğer birisi bize 3 ay önce burada olacağımızı söylese, biraz tökezler, bir kaç uykusuz gece geçirirdik hey, ama tüm işler tesine döndü.
That one's an upside-down one, but that's like if we were to expand and go around the world, they'd be bicycles on the other side of the world.
Bu ters bir bisiklet. Olur da işi genişletip dünya çapında yaparsak... bunlar dünyanın diğer tarafındaki bisikletler olacak.
If we turn the map upside down, you can easily see that...
Haritayı baş aşağı tutarsak rahatça görebiliyorsun ki...
Apparently Matt Lewis was laid off and they were upside down on their mortgage.
Matt Lewis işini kaybetmiş ve ipoteği ödeyemiyorlarmış.
But on the upside, you're gonna look just great on my wall.
Fakat iyi tarafından bakarsak duvarımda çok güzel gözükeceksin.
On the upside, they're insured.
- İyi yanından bakarsak sigortam karşılıyor. Konu bu değil.
Well, he took a pretty good crack upside the head last night up in Nobles Holler, calling after your mama.
Dün gece Nobles vadisinde kafasına sıkı bir darbe almış, anneciğini çağırıyormuş.
There was no political upside to the promises you made, so either you give a shit or you're a motherfucking lunatic!
Bunu yapmanızı gerektirecek hiçbir politik baskı yoktu ya ortaya bir bok attınız ya da siz lanet bir manyaksınız!
They're turning the place upside down.
Her yeri alt üst ediyorlar.
It's just been upside down here lately.
Ev son zamanlarda biraz dağınık ama.
And I don't want to leave Bay either, but I am not going to turn this house upside down again.
Bay'i de bırakmak istemiyorum ama düzeninizi yine altüst etmek istemiyorum.
Why do you think we've all turned our lives upside down?
Niye hepimiz hayatlarımızı alt üst ettik zannediyorsun?
What, mommy? I just got upside down.
Daha şimdi çıkmıştım yukarı.
It's an upside-down image.
Baş aşağı bir görüntü.
Did you put one of us in upside-down?
Birimizin fotoğrafını ters mi yükledin?
You got it upside down.
Ters koydun.
Upside is, he knows more about pre-calculus than you do.
İyi tarafı o calculus hakkında senden çok şey biliyor.
Okay, so I talked to my buddies at the FBI, and they're turning Atlantic City upside down.
FBI'daki ahbaplarımla görüştüm. Atlantic City'nin altını üstüne getiriyorlar.
So when I called in sick this morning... I hung upside down in gravity boots so my voice would sound all nasally.
Bu sabah arayıp hasta olduğumu söyledim sesim genizden gelsin diye egzersiz sırasında baş aşağı durdum.
A campaign would just turn everything all upside down around here.
Bir kampanya buradaki her şeyi alt üst eder.
They can't see the upside of a thing till you point out the downsides.
- Dezavantajı işaret edene kadar bir şeyin iyi tarafını göremezler.
They could say we're going to shoot upside-down, they could say we're going to record in Bethesda, Maryland... if Bethesda actually is in Maryland... but the point is, no matter what they tell you,
Klibi çekerken hepimizi amuda kaldırabilirler, klibi Mısır'da çekmeye karar verebilirler. Mısır diye bir ülke varsa tabii.
JoJo and Donnie tied me upside down.
- Jojo ve Donnie baş aşağı bağladılar beni.
The people who bought your old house in Highland Park, they're upside-down on it and very, very motivated.
Highland Park'taki eski evinizi satın alanlar,... tepetaklak oldular,
Now, to prevent that from happening, Mercedes has fitted the hinges with explosive bolts that are designed to fire if the car goes upside down.
Bunun meydana gelmesini engellemek için Mercedes, menteşelere bir devrilme anında infilak eden patlayıcılar yerleştirmiş.
Upside-down sit-ups.
Baş aşağı dik duruyorum.
Katie and Travis, their whole world's about to be turned upside down, you know?
Sorun ben olsaydım olurdu. Katie ve Travis'in tüm dünyaları alt üst olmak üzere.
He's taking everything I care about, flipping it upside down and now he's gonna use it as a soapbox.
O benim değer verdiğim her şeyi tersine çevirip duruyor, ve şimdi de sabunluk gibi kullanacak.
But you might consider the upside of losing your job.
Fakat işini kaybetmeye iyi tarafından bakmalısın.
There was no political upside to the promises you made.
Verdiğiniz vaatlerin hiçbir politik zorunluluğu yoktu.
Hanging upside down in a ditch.
Kendini bir hendekte baş aşağı buldun.
It is said that sperm whales dreams with their head upside down.
İspermeçet balinalarının vücutları dikey bir pozisyonda hayal gördükleri söylenir.
Wait, are you upside down?
Bekle, sen baş aşağı mısın?
You've turned that upside down.
Bunu altüst ettin sen.
No upside of management.
Yönetimin pek bir artısı yok.
Well, my first boy was born with his insides upside down.
Benim de ilk oğlum iç organları ters olarak doğdu.
You brought pineapple upside-down.
Ananası tersyüz ettin.
She sleep upside-down, too?
Baş aşağı da uyuyor mu?
My life was turned upside down because I happen to be in Jennifer's house three hours before Wilson murdered her.
Wilson onu öldürmeden üç saat önce Jennifer'ın evinde bulunmam yüzünden hayatım alt üst oldu.
Lieutenant, how did this case go so upside down?
Komiser, ne oldu da işler bu kadar ters gitti?
You can't keep disappearing and coming back and turning my life upside down.
Hayır. Bir kaybolup bir ortaya çıkarak hayatımı altüst etmene artık müsaade edemem.
'Cause I'm gonna turn this city upside down.
Şehrin altını üstüne getireceğim.
No upside.
Karışık işler.