Urge translate Turkish
1,878 parallel translation
- But I really would urge you to take it.
- Ama almanda ısrarcıyım.
I really would urge you not to refuse straight away.
Lütfen hemen reddetme.
And then there's the excruciating urge to blab your secret, although you know that it's gonna spell your doom.
Sonra sırrını açıklama ihtiyacı hissedersin. Ama açıklarsan mahvolacağını bilirsin.
Well, nothing's happened to change that, so... Next time you feel an urge to talk to me, deal with it, because
Bunu değiştirecek hiç bir şey olmadı, bu yüzden bir daha beni arama ihtiyacı hissettiğinde, onunla mücadele et.
But I will urge you to stay.
Ama kesinlikle gelmenizi öneriyorum.
Yeah, I can understand that urge.
O zaman, neden acele ettiğini anlayabilirim.
Now I would urge you to consider the consequences of that.
Sizi bunun doğuracağı sonuçları düşünmeye davet ediyorum.
Local authorities continue to urge people to stay in their homes until further notice...
Yerel yöneticiler vatandaşların ikinci bir uyarıya kadar evlerinde kalmaları yönündeki uyarılarını sürdürüyorlar.
Now, he's going to urge them to put down their arms and engage in peaceful netiation with the west. and engage in peaceful netiation with the west.
Silahlarını bırakmaları ve Batı ile barış anlaşması yapmalarını tavsiye edecek.
Now, I strongly urge you to pick up that phone and call the Supreme Court and tell them that you have withdrawn your affidavit, and that of Ms. Miller as well.
Şimdi, size şiddetle, şu telefonu kaldırıp Yargıtay'ı aramanızı ve onlara yeminli ifadenizi, ayrıca Bayan Miller'ın da ifadesini geri çektiğinizi söylemenizi öneriyorum.
Miss Deline and I met this morning, and I feel this great urge to spend more time with her.
Evet. Evet, Deline hanım ile ben bu sabah tanıştık. Ve onunla daha fazla zaman geçirmek istiyorum.
Well, I would strongly urge you to dream bigger.
Daha büyük rüyalar görmenizi şiddetle öneririm.
That's weird. All of a sudden, I have this strange urge to listen to Death Cab and read comic books.
Bu çok garip, çünkü birden "Death Cab" dinlemek ve çizgi roman okuma isteği başladı.
If you must you may march in place quietly next time the urge hits you.
Eğer gerekirse bir daha dürtülerin coştuğunda sessizce yerinde sayabilirsin.
I have the urge to suddenly get my bunions buffed.
Aniden ayak nasırıma baktırma dürtüsü geldi.
I must urge you that instead of spending ruinous amounts of money going to war, you should spend it rather, on the welfare of your people.
Sana şunu söylemeliyim ki ; savaşa harcanacak bu parayla, insanlarının refahı için harcayabilirsin.
That's funny, because whenever I'm around all of you, no matter what, I have this- - this urge to apologize, like I've somehow spoiled something, tonight hasn't changed that.
Yani, hissetmemelisin. Bu komik çünkü ne zaman hepinizin çevresindeysem, ne olursa olsun, şu şey var - özür dileme dürtüsü, sanki bir şeyleri berbat etmişim gibi, bu gece bunu değiştirmedi.
A specific object or word that triggers the urge to kill.
Öldürme isteğini tetikleyen özel bir kelime ya da nesne.
You don't feel the urge at all?
Hiç arzulamıyor musun?
- The urge to kill is too strong.
Öldürme dürtüsü çok güçlü.
His Majesty hopes that when Your Highness has taken cognisance of the arguments we have brought with us you will write to the queen to urge her compliance.
Yanımızda getirdiğimiz yasal dayanakların doğruluğuna siz de kanaat getirdikten sonra Kraliçe'ye mektup yazarak, onu razı olmaya ikna edeceksiniz.
I'd urge them to go back and take another look. Ron, Daley is on line two.
Ron, Daley ikinci hatta.
She's been fixed, but she hasn't lost the urge.
Kısırlaştırıldı ama henüz dürtülerine karşı koyabilmiş değil.
If you're going to want to get a very short haircut, resist that urge.
Eğer saçını çok kısa kestirirsen ; o dürtüye karşı gelebilirsin.
I had an overwhelming urge to eat tiny pieces of cheese.
Minik peynir parçaları yemek için aşırı bir aciliyet hissettim.
Whenever my resolve weakened whenever I was inclined to save him a certain person would privately urge me on to his destruction.
Ne zaman biraz yumuşasam, ne zaman onu kurtarmaya meyillensem, birisi özel olarak onu yok etmem için baskı yaptı.
A certain person would privately urge me on to his destruction.
Birisi özel olarak onu yok etmem için baskı yaptı.
When I visit religious houses, I do so to urge those inside to cleanse and purify their corrupt lives and doctrine, or else they will surely be destroyed.
Manastırları ziyaret ettiğimde, yozlaşmış hayatlarından arınmaları için teşvik ettim, aksi takdirde ortadan kaldırılacaklar.
I must urge you not to submit yourself or yield your virginity to the King, however forceful his persuasions.
Ne kadar ikna edici olursa olsun, Kral'a kendini teslim etmeme ve bekaretini koruma konusunda sana baskı yapmam gerekiyor.
I urge you to remember what is important to the Belavian people and to Denmark.
Danimarka ve Belavian insanları için önemli olan şeyi hatırlamalarını çok isterim.
I urge you to vote with your heads, and with your hearts.
Kalbiniz ve aklınızla oy verin.
14 years after my first experience with Edouard I live in Barcelona and still have the same urge to experiment through my body.
Edouard ile yaşadığım o ilk deneyimden 14 yıl sonra şimdi Barcelona'da hâlâ bedenimde aynı keşfetme güdüsüyle yaşıyorum.
What if you have an urge to pray in the middle of the night?
Ya gecenin köründe acilen dua etmem gerekirse?
But I urge all of you to remember that even on the cross
Ama hepinizden şunu hatırlamanızı rica ediyorum, Çarmıha gerilmişken bile,
Haven't felt the urge.
Gerek duymadım.
You're worried about something. "Worried" would imply an urge toward action.
"Endişeli" eyleme girişmeyi ima edebilir.
If only it were true and I wasn't looking at the Ghost of Hanukkah Future fighting the urge to throw myself off a cliff.
Keşke doğru olsa da Gelecek Hanuka'nın Hayaleti'ne bakıyor ve uçurumdan atlama isteğiyle savaşıyor olmasam.
Having never dealt with anything like this, I urge you to use extreme caution.
Böyle bir seyi daha önce görmediginiz için çok dikkatli olmalisiniz.
We urge anyone with...
Bununla bağlantılı herkesin...
I urge the citizens there in the region... to continue to listen to the local authorities.
EL Mirage Resort ve Kulübü, Arizona Bölgedeki vatandaşlar yerel yetkilileri dinlesin.
His urge no more
Daha fazla onun çağrısı...
And once I believed, that the Creator finds His urge no more
Ve bir kez olabilirdi bana Yaratıcının bir armağınıydın. Daha fazla onun çağrısı...
I admit, the urge to inflict harm on this man was quite strong, but
İtiraf etmeliyim ki, bu adama zarar verme konusunda oldukça istekliydim, ama...
I should not urge thy duty past thy might.
Görevlerinin gücünü aşmasını istemem.
I should not urge thy duty past thy might ;
Görevlerinin gücünü aşmasını istemem.
In winter they lie dormant beneath the snow but come the spring they get the urge to breed.
Kışın, kar altında hareketsiz yatarlar. Ama bahar gelince üreme dürtüleri harekete geçer.
We urge all of you to find your families.
Ailelerinizi bulmanızı diliyoruz.
The urge. But I'm not gonna let it control me.
Bu dürtünün beni kontrol etmesine izin vermeyeceğim.
In winter they lie dormant beneath the snow but come the spring they get the urge to breed.
Kışın, karın altında hareketsiz yatarlar ama bahar gelince, üreme dürtüleri harekete geçer.
Why this sudden urge to travel?
Nereden çıktı bu seyahat telaşı?
I just got this urge to start walking, and then suddenly here it is.
İçimden yürümek geldi ve aniden karşımdaydı.