Vat translate Turkish
407 parallel translation
The VAT man.
KDV adamı.
You think it's my fault because I phoned the VAT man.
KDV adamını aradığım için suçlu olduğumu düşünüyorsunuz.
You smell like you just climbed out of a beer vat.
Bira fıçısından yeni çıkmış gibi kokuyorsun.
The wax is melted in the cauldron you see above the vat... liquefied and brought to a boiling point... so that it will distribute itself evenly over the body.
Deponun üzerinde gördüğün balmumu kazanda eritildi... sıvılaştırıldı ve kaynama noktasına geldi... böylece vücudun üzerinde kendi kendine yayılacak.
Well, I fell in a vat.
Fıçının için düştüm.
I fell in a vat.
Fıçının içine düştüm.
Wasn't there a man who threw his wife into a wine vat or something?
Eşini şarap küpünde boğan bir adam yok muydu?
So he filled a vat with acid and threw her in.
O da bir küpü asitle doldurdu ve kadını içine attı.
Trent tried to throw me in the vat.
Trent beni küpe atmaya çalıştı.
Am I to be dropped into a vat of molten steel and become part of a new skyscraper?
Eriyik halinde çelikle dolu bir tekneye düşüp... yeni bir gökdelenin parçası mı olacağım?
I think I've discovered where to find you a Vat 69.
Senin için bir Vat 69'u nerede bulacağımı buldum sanırım.
Get plastered at Chaillot, you madwoman!
Duvarlarını sıvat, çatlak karı!
- The 150 watt?
- 150 vat mı?
Well, there were only fragments of bone and teeth left, but the plant's physician agrees with me. A chemical corrosion, almost as if he'd been thrown into a vat of extremely corrosive acid.
Parçaları kalmış, ama nöbetçi doktor da benimle aynı fikirde, kimyasal aşınma, neredeyse bir asit fıçısının içine atılmış gibi.
And ven we are in England, vat do ve do?
Eğer İngiltere'deysek, ne yapmamız lazım?
Vat do you think, Professor?
Ne diyorsunuz, Profesör?
And this week, Dan falls into a vat of human dung with hilarious consequences.
Bu hafta bok çukuruna düşen Dan'in başına çok komik şeyler geliyor.
they put the thug in a vat filled with shit, and drove him through town.
Hırsızı içi bok dolu büyük bir küpe sokarlar şehir meydanında gezdirirlerdi.
Over him stood an executioner with a saber in his hand, and every five minutes he went "swish" with his saber over the vat!
Elinde kılıcıyla başında dikilen bir cellât her beş dakikada bir, kılıcını küpün üzerinde estirirdi.
But in the end, it would have led you to the vat where old Marka lies fermenting along with all the must.
Fakat en sonunda, yaşlı Marka'nın mayalanmaya yatırıldığı yerde birlikte fıçılanmana sebep olacak.
Well naturally, I was going to try to save him, so... what I did was put on his star suit for protection and I was going to leap into the vat.
Hayır, şunu. Doğal olarak, kurtarmaya çalışacaktım, yakıt deposuna tehlikesizce girebilmek için, uzay tulumunu giydim.
Uh... so what happened was... That before I could leap into the vat, this other guy came running along and he says, "Hey, Sergeant Pinback,"
Tam da atlamak üzereyken, bir delikanlı geldi ve bana dedi ki :
Why don't you have another vat of wine, dear?
Bir fıçı şarap daha almaz mısın aşkım?
VAT and consumer.
KDV ve tüketici.
500,000 liras plus VAT.
500.000 lira ve KDV.
Proceed with check on vat 29.
Vat 29'u kontrol edin.
Skit skatvoodle de vat and toodle de day
Skit skatvoodle de vat and toodle de day
Sixty quid deposit, 8.60 a day, plus VAT.
Altmış pound depozito. günlüğü 8.60, artı KDV.
'Cause you're a lousy piece of crud... and you ought to be hung upside down from your heels in a vat of pig slop!
Çünkü sen bir pisliksin ve domuzların yemek fıçısına tepetaklak asılmalısın!
The amp with a million watts per channel... just pumping the old red, white and blue.
Her kanala milyonlarca vat enerji yükleyen bir amper meşhur kırmızı, beyaz ve mavi enerjiyi.
I told you to poison the Black Seal's goblets, not the whole vat!
Sana Kara Mühür'ün kadehlerine zehir koy demiştim, tüm fıçıya değil!
" Or boil us in a vat
" Kaynatma kazanda
No, don't touch that vat!
Hayır, o kovaya dokunma!
They threw her in a wine vat
Onu şarap fıçısına atmışlar.
Yeah.
Evet, vat.
You have a combined wattage of five, maybe less.
5 yada daha az birleşik vat miktarına sahipsiniz.
VAT?
Rezerv?
VAT and discover the benefits project for someone it will withdraw from the time project to tell.
Birinin burada yaptığımız işten haberi olursa. Projenin hemen geri çekileceğini söyleyebilirim.
I heard that the man Knoxville with whom you walk and work of VAT
Söylentileri duydum, Knoxville bir adam gelmiş. T.V.A için gelmiş.
I curse you, volt, watt and amp.
Sizi lanetliyorum, volt, vat ve amper.
What did she do? Fall into a vat of perfume?
Ne yaptı bu, parfüm fıçısına mı düştü?
"He'll Think It's Someone Else's Eyes" liner, and one vat of "Unh" Perfume... in addition to my regular order.
Ona büyük burun dedim, oda bana tek çorap, va ah, şey, sonuç olarak- - Sonuç olarak Senin dans resitalin gecesine kadar, okula 100 metreden fazla yaklaşamıyacağım.
Fifteen - hundred watts and no volume control.
1500 vat ve ses kontrolü yok.
Four hundred watts.
400 vat.
Last thing she did before she ran away to Nome was leave a vat in the freezer.
Kaçmadan önce yaptığı son şey, Dondurucuya bir kazan yapıp bıraktı.
I'll drop you in that vat of defrost and fry you like a chicken or with my little pinky, drop your monkey ass...
Seni o buz çözücü teknenin içine atıp tavuk gibi kızartacağım ya da serçe parmağımla o maymun kıçını...
- No way she survived a molten steel vat.
- Erimiş çelik varilinden sağ çıkamaz.
And I'll be smiling again just as soon as we take that man there and slap him in that box there and roll it into that vat of acid there.
Ve ben en kısa sürede oradaki adamı alıp buradaki tabuta koyup şuradaki asit dolu fıçıya atınca, yeniden gülüyor olacağım.
The Klingon ship Qu'Vat has arrived with Governor Torak.
Klingon gemisi Qu'Vat, Vali Torak'la birlikte geldi.
Only one watt, but plenty of volts as they say.
"Tek bir vat, bir sürü volta eşittir" derler ya hani.
It's reduced, so I got a vat of it. Listen, why don't I just run down and get some food, and we'll stay in tonight and I'll cook?
Gidip yiyecek bir şeyler alayım.