Visualise translate Turkish
65 parallel translation
You've got to visualise the indiscernible.
Seçilemeyenleri gözünüzde canlandırmalısınız.
Now I can visualise your surroundings when I'm not with you.
Seninle olmadığımda, etrafını gözümde canlandırabiliyorum.
But, since I'm sure it's difficult to visualise the part a little dog played on this night I should like to show the court this remarkable little animal.
Ama küçük bir köpeğin o gece oynadığı rolü tasavvur etmenizin... zorluğunu bildiğimden... mahkemeye bu olağanüstü hayvanı göstermek istiyorum.
If the form and the colour is not appealing, it can appear as any food you wish to visualise.
Eğer şekli ve rengi iştah açıcı değilse, hayal ettiğin bir yiyecek şekline dönüşebilir.
I ask the assembled personnel to look at Dr. Janice Lester and visualise that historic moment.
Toplanmış personelin Dr. Janice Lester'a bakmasını ve o tarihi anı hayal etmelerini istiyorum.
You must try to visualise...
Zihinlerinizde...
Let me visualise your daughter.
Gözümde kızınızı canlandırayım.
Visualise.
Gözünde canlandır.
Bring in some of the thoughts you have while you masturbate, Let yourself visualise intensely.
Masturbasyon yaparken ki düşüncelerinizi hatırlayıp, kendinizi o şekilde gözünüzde canlandırın.
Visualise the fence with cherries on it.
Çiti üzerinde vişnelerle görselleştir.
Visualise yourself in a room full of people.
İnsanlarla dolu bir odada olduğunu düşün.
The thing to remember is you must visualise a spare.
Bovlingde vuruşu kafanda canlandırmalısın.
"Visualise" a spare?
"Kafanda canlandır" mı demiştin?
Cos it helps you visualise your goals.
Hayattaki amacını bilirsin.
Uh, when you're looking at architecture, try to visualise the buildings as a whole, you know?
Eeh bir yapıya bakarken... yapıyı.. tüm olarak görmeye çalış.
When I do, I want you to visualise combat conditions.
Verdiğimde, gözünüzde mücadele koşullarını canlandırmanızı istiyorum.
Once I have this on the computer, I can visualise it.
Bilgisayara girdiğim zaman onu hayal edebilirim.
"Visualise the ocean."
"Gözünüzün önünde okyanusu canlandırın."
Even though you can't feel it, visualise that muscle working.
Bacağını hissetmesen bile, yürüdüğünü hayal et.
It helps if you visualise running toward something,
Kız arkadaşına doğru koştuğunu düşünürsen...
I can't even visualise its place on the map.
Harita üzerindeki yerini bile kafamda canlandıramıyorum.
Johnny, I want you to close your eyes, take a few deep breaths and visualise yourself sitting in a beautiful field beside a quaint little stream.
Johnny, gözlerini kapatmanı istiyorum, ve bir kaç derin nefes al. Kendini çok güzel bir yerde, ufak bir akarsuyun yanında hayal et.
I'm trying to get lggy to visualise his success.
Iggy'nin zaferi düşünmesini sağlıyorum.
Well, you get him to visualise going back to that Dumpster.
Ona çöplüğe geri döndüğünü düşündürtebilirsin.
You just have to visualise it.
Sadece gözlerini kapa ve canlandır.
Honey, now I want you to visualise Lindsay Lohan naked, doing a backwards crab walk.
Tatlım, şimdi Lindsay Lohan'ı çıplak ters yengeç yürüyüşü yaparken hayal etmeni istiyorum.
The Greeks were obsessed with their epic stories, their myths, and there was one myth above all that the Greeks liked to visualise, Homer's tale of Odysseus,
Efsaneleri konusunda takıntılı durumdaydılar, ve en fazla takıntılı oldukları efsaneleri de Homer'in Odessa'sıydı,
Now, I want you to visualise yourself when you were pregnant.
Şimdi, kendini hamileyken hatırlamanı istiyorum.
What he sees on that blurred window glass, which effectively functions as a kind of elementary screen, cinematic screen even, that should be perceived as a desperate attempt to visualise, hallucinate even, the bodily, material support of what he hears.
Temelde bulanık camda gördüğü şey bulanık cam burada bir ekranı simgeler. Sinema perdesi bile diyebiliriz..... duyduklarını destekleyecek fiziksel materyali... görselleştirmeye, hatta hayal etmeye... yönelik umutsuz bir girişimdir.
This'll help you visualise the pattern of wounds.
Tamam bu, yara örneklerini gözünde canlandırmana yardımcı olacak.
Visualise a sharp object on the table at a fixed 67-degree angle.
Masaya sabitlenmiş, 67 derecelik keskin bir cisim hayal edin.
Bohr's idea was to take Rutherford's solar system model of the atom and replace it with something that's almost impossible to imagine or visualise.
Bohr'un fikri Rutherford'un atom günes sistemi modelini alip hayal etmesi ve göz önünde canlandirmasi neredeyse imkansiz olan bir seyle yer degistirmekti.
"But that doesn't prove the jumps don't happen, " only that you cannot visualise them. "
Ama yanlizca senin hayalinde canlandiramaman atlamalarin olmadigini kanitlamaz " dedi.
But not being able to visualise things seemed to go against the whole purpose of science.
Nesneleri gözde canlandiramamak tüm bilimin amacina karsi gibi geliyordu.
Schroedinger's equation and the picture of the atom it painted, created during a sexually-charged holiday in the Swiss Alps, once again allowed scientists to visualise the atom in simple terms.
Schrödinger'in İsviçre Alplerinde cinsellik dolu bir tatilde yarattigi denklemi ve çizdigi atom resmi bilimadamlarinin atomu daha basit sartlarda göz önünde canlandirmalarina olanak sagladi.
Ever since he'd encountered atomic physics, Heisenberg felt in his bones that all human attempts to visualise the atom, to model it with familiar images, would always fail.
Atom fizigi ile karsilastigindan beri atomu göz önünde canlandirmak, bilinen imgelerle sekillendirmek için insanligin hep basarisiz olan bütün girisimlerini sirtinda hissediyordu.
You alays visualise here you're gonna be, hat you're gonna do.
Hep ileride nerede olacağını, ne yapacağını hayal edersin.
Well, the perfect example of that is dimensions beyond three, because we canít visualise a fourth dimension or a fifth but itís trivial to represent it mathematically, and so we can move in that dimension.
üçüncü boyutun ötesindeki boyutlar. Çünkü dördüncü veya beşinci bir boyutu gözümüzde canlandıramıyoruz. Ama onları matematiksel olarak temsil etmek çocuk oyuncağı.
And anybody can see that youíre Ö you can imagine moving along any one of those dimensions with respect to the others, and you donít actually have to visualise fifteen dimensional space.
Ve herkes de, o boyutlardan herhangi birinde hareket ettiğini hayal edebilir. Diğerlerine nazaran. On beş boyutlu bir uzayı gerçekten gözünüzde canlandırmak zorunda değilsiniz.
- OK, I'm trying to visualise...
- Gözümde canlandırmaya çalışıyorum...
A row broke out, not over Feynman's weird description of reality - physicists were used to weird - but because he dared to visualise what was going on.
Bir patırtı koptu, ama Feyman'ın gerçeklik tanımlamasının tuhaflığı üzerine değil, fizikçiler şimdiye kadar tuhaflığa alışmıştı, olan biteni görselleştirmesi üzerine koptu.
Feynman defended his new theory, trying to explain that the diagrams were simply a tool to help visualise his new equations.
Feynman yeni teorisini, diyagramlarının denklemlerini görselleştirmek için sadece yardımcı bir araç olduğunu açıklamaya çabalayarak savundu.
In Paris, they have even tried to visualise what shapes in higher dimensions might look like.
Hatta Paris'te daha çoklu boyutlarda... şekillerin nasıl görüneceğini canlandırmaya çalışmışlar.
- Visualise it on the ultrasound.
- Ekrandaki görüntüye göre ilerle.
I'd do a pulmonary arteriotomy, directly visualise the clot and use atraumatic forceps to extract it.
Pulmoner arteriotomi yapardım. Doğruca pıhtıya yönlenip, çıkarmak için travma yaratmayan kıskaçlar kullanırdım.
It was this highly developed and unusual way of thinking, honed in his schooldays, that would enable him in 1928 to visualise a unique way of describing the electron.
Ona 1928'de, elektronu benzersiz biçimde tanımlayacak görsel tasarlama yetisi veren hayli gelişmiş ve sıradışı düşünme yöntemi okul yıllarında bilenmişti.
And, happily, scientists like this man can precisely measure those signals so that we can visualise this invisible world all around us.
Ne mutlu ki bu adam gibi bilim adamları etrafımızdaki görünmez dalgaları, kesin bir şekilde ölçerek farkına varabilmemizi sağlıyor. Alo. Anne.
Visualise your cellulite melting!
Selülitlerinin eridiğini hayal et!
Pick your spot and visualise yourself putting that ball right there.
Hedefini seç ve topu tam o noktaya atıyormuşsun gibi hayal et.
They can live in and visualise an infinite set of time-space probabilities simultaneously.
Sonsuz sayıda uzay-zaman olasılığını aynı anda görebiliyorlar.
This is perhaps the simplest example to visualise.
Şu, belki de müşahhas hale getirmek için en basit örnektir.