English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Wallowing

Wallowing translate Turkish

197 parallel translation
You're still wallowing?
Hâlâ takılıp kalıyor musun?
Wallowing like pigs.
Domuzlar gibi çamur içindeler.
And by prayer I don't mean shouting and mumbling... and wallowing like a hog in religious sentiment.
Dua etmek derken, dini duygulara kapılıp domuz gibi bağırmayı mırıldanmayı kastetmiyorum.
I wish he'd been here. Father, now that you're practically wallowing in wealth... do you suppose I could have a half a dollar?
Peder, hemen hemen zengin olduğuna göre... 50 sent alabilir miyim?
Stop wallowing in your foul memories.
Çürük hatıralarını deşmekten vazgeç.
I'm wallowing in the same mud you are, for the same buck.
Aynı para için aynı çamurda yuvarlanıyoruz.
Him and that dirty, old, yeller dog were wallowing in our drinking'water.
- O ve şu sarı köpek içme suyumuzun içinde yuvarlanıyorlardı.
You've spoiled the keenness of your mind by wallowing in sentimentality.
Zekanızın gücünü duygusallığa kapılarak boşa harcadınız.
How comfortable we are wallowing in our ignorance.
Kendi cehaletimizin bataklığında nasıl da rahat yuvarlanıyoruz.
Such as wallowing in that tramp.
O sürtükle şehvet içinde yüzmek gibi, değil mi?
What are you doing wallowing in the mud... in broad daylight like a common drunk?
Adi sarhoşlar gibi güpegündüz çamurda ne debelenip duruyorsun?
Wallowing in my own home!
Kendi evimde hemde!
Who's that sow wallowing in your jeep?
- Cipinde yuvarlanan şu dişi domuz da kim?
Stop wallowing in self-pity.
kendine acımayı bırak.
Unless, of course, they're wallowing around in mudpits.
Tabii eğer bir çamur havuzunda güreşmiyorlarsa.
Those sow-wallowing monkeys'asses.
Aşağılık serseriler!
It means I leave you in anguish, wallowing in freakish misery forever.
Seni ıstırap içinde kıvrandıracağım ve daima sonsuz bir acının içinde debelenip duracaksın.
You're wallowing in the muck of self-Pity.
Kendine acıma çamurunda yuvarlanıyorsun.
- Wallowing in shit?
- Bokun içinde mi debeleneceksin?
She says disobedient women who leave home... "end up wallowing in the filthy river of sin."
Der di ki söz dinlemeyen ve evden ayrılan kadınların... sonu kirli günahkârların nehrinde acı çekmektir.
And so the bird lived happily ever after, wallowing in luxury as Aladdin's palace pal.
Ve böylece kuş mutlu bir şekilde yaşadı. Aladdin'in sarayında lüks içinde bir hayat sürdü.
You and Maris are wallowing in money like a couple of yuppie hogs.
Sen ve Maris küçük dozmuzcuklar gibi para içinde yuvarlanıyorsunuz.
I'm sitting there wallowing in the most disgusting self-pity even I can't stand myself anymore.
Orada oturuyordum ve iğrenç bir şekilde kendime acıyordum..... ve kendime ben bile dayanamıyordum.
I should be wallowing in riches by now, and I haven't found as much as a speck. Think.
Şimdiye kadar zenginlikler içinde yuvarlanıyor olmalıydım ama bir gıdım bile bulamadım!
Homer, quit wallowing in self-pity.
Homer kendine acımaktan vazgeç.
"and wallowing in incredibly obscene Fantasies" "about a woman built like a brick shithouse, " a baker's wife saddled with a hushand and three brats "
Üç yaramaz çocuğun ve bir kocanın sorumluluğunu üstlenmiş kaslı bir fırıncı karısı için inanılmaz bir şekilde müstehcen fanteziler içinde yüzüyorum.
Mr. NeeIix, you're wallowing.
Bay Neelix, yuvarlanıyorsunuz.
You're wallowing.
Acı çekiyorsun.
Yes, I am wallowing.
Evet, acı çekiyorum.
You are wallowing.
Gerçekten acı çekiyorsun.
- What good is wallowing?
- Yas tutmak neye yarar ki?
All the wallowing in the world doesn't bring somebody back.
- Dünyadaki bütün üzgünlükler birisini geri getiremez.
- Wallowing isn't about getting them back.
- Üzülmek birisini geri getirmek için değildir.
You know... I'm not much on speeches, but it's so gratifying... to leave you wallowing in the mess you've made.
Biliyorsunuz konuşma yapmayı pek beceremem, ama yaptığınız pisliğin içinde debelenmenizi seyretmek büyük haz veriyor.
He was wallowing in misery because she was still seeing Shakaar.
Shakaar ile görüştüğü için Odo ıstırap çekerken.
He was wallowing in bachelor memories again.
Yine bekarlık anılarına takıldı kaldı.
You said, "Gone's gone and there's no use wallowing."
"Giden gitti, acı çekmeye gerek yok" demiştin.
I say, am I to spend the entire day wallowing around in my own feces?
Bütün günü kendi dışkımda yuvarlanarak geçirmek zorunda mıyım diyorum size?
Now, are you gonna come to the squid fight with us or sit here wallowing in your prehistoric junk?
Şimdi, bizimle kalamar dövüşüne geliyor musun... yoksa burda tarih öncesi çöpünde yuvarlanacak mısın?
Look how they live, wallowing in the dirt, sleeping in trees.
Nasıl yaşadıklarına bir bak, çamurda yuvarlanıyor, ağaçlarda uyuyorlar.
You may not be wallowing in luxury on Psychlo but at least you finally got your gold.
Belki Psychlo'da zenginlik içinde keyif süremeyeceksin ama en sonunda altınını aldın.
You sit here either stuffing yourself with pork... or wallowing on the couch.
Burada oturuyor, ya domuz tıkınıyorsun.. ya da yatakta debeleniyorsun.
While others were fighting and dying pointlessly... He was hiding in a hole, wallowing in a pool of his own cowardice.
Diğerleri savaşıp amaçsızca ölürken kendi korkaklığıyla burada saklanıyor.
Wallowing keeps their skin in good condition and brings relief from biting insects
Yuvarlanmak derilerini sağlıklı tutar ve ısıran sineklerden kurtulmalarını sağlar.
- I'm wallowing, not drowning.
- Boğulmuyorum sadece yuvarlanıyorum.
Did wallowing help you get over him?
Bunalım takılmak onu unutmanı sağladı mı?
I'm not saying wallowing will help you get over Dean.
Bunalım takılırsan Dean'i unutacağını söylemiyorum.
Helen wouldn't want me sitting around... wallowing in self pity... no, siree, Bob.
Helen benim kendime acıyarak etrafta dolanmamı istemezdi.
I'm wallowing in self-pity.
Kendime acıyıp yas tutuyorum.
And I am fairly wallowing in luxury.
ve ben lüks içinde yaşıyorum.
Wallowing, cockeyed bastard.
- Bir küvette bile batabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]