Warned translate Turkish
5,676 parallel translation
Should've warned me.
Bana söylemen gerekirdi.
Tony and McGee warned me about this.
Tony ve McGee bu konuda beni uyarmışlardı.
I was warned many girls don't survive.
Çoğu kadının öldüğü söylenmişti.
But it also told of a Glowing Stone and warned the good creatures of the Earth to keep it safely hidden, for the stone would give evil the power to withstand the presence of the Swan Princess and destroy her.
Ama bir de Parlayan Taş'tan söz ediliyordu. Yeryüzünün iyi yaratıkları onu güvenli bir yerde saklamalıydı, çünkü taş, kötülüğe, Kuğu Prenses'e direnme ve onu mahvetme gücü veriyordu.
Mangler warned us about you!
Mangler bizi sana karşı uyarmıştı!
Well, I warned you you'd fall in love with it.
Sizi uyarayım, aşık olacaksınız.
The President warned you, stay on the straight and narrow, but you just couldn't help yourself, could ya?
Başkan seni rahat durman için uyarmıştı ama sen kendine hakim olamadın, değil mi?
Carcano just warned me and Javi off the case.
Carcano, beni ve Javi'yi davayı bırakmamız konusunda uyarmıştı.
TO BE FAIR, YOU WARNED ME AHEAD OF TIME THAT YOU WEREN'T INTERESTED.
Dürüst olayım, ilgilenmediğin hakkında baştan uyarmıştın zaten.
"This is Treasure Doll playing the records your mother warned you about."
"Ben Hazine Bebeği, annenizin dinlememenizi istediği parçaları çalacağım."
[Sighs] Sabrina, I warned you about Danny and you said it would never affect our friendship.
Sabrina, seni Danny hakkında uyarmıştım ve arkadaşlığımızı etkilemeyecek demiştin.
Man, you've been warned plenty of times.
Birçok kez uyarı aldın.
Dale, you were warned.
Dale, uyarı aldın.
It's funny. They warned me about you.
Komik olan, beni senin hakkında uyarmışlardı.
I've warned you all I can.
Tek yapabileceğim seni uyarmak.
He warned me about the pitfalls of fame.
Şöhretin zorlukları hakkında beni uyardı.
I warned you, Abby.
Seni uyarıyorum, Abby.
My father should have warned me.
- Babam beni uyarmalıydı. - Niye?
You have been warned a thousand times!
binlerce kez uyardım seni.
I warned you repeatedly over the course of our partnership...
Partnerliğimiz süresince seni defalarca uyardım...
I'm telling him you warned me off so I wouldn't be arrested.
Ona tutuklanmaktan beni uzaklaştırdığını söyleyeceğim.
I warned her that she was going to destroy it if she kept pulling, but she wouldn't stop!
Bu şekilde çekiştirirse bebeği mahvedeceğini söyleyerek onu uyardım, fakat durmadı!
Be warned, I have men stationed outside the city gates.
Haberiniz olsun şehrin kapıları ardında konumlanmış askerlerim var.
- Let me go! - When Belle figured out that Zelena wanted to change the past, she warned us it was dangerous.
Belle, Zelena'nın geçmişi değiştirmek istediğini öğrendiğinde hepimizi bunun tehlikeleri hakkında uyarmıştı.
Have you warned Mary Sibley?
- Mary Sibley'i ikaz ettin mi?
I warned you.
- Seni ikaz etmiştim.
I warned you about people losing their minds.
İnsanların aklını kaçırdığı hakkında uyarmıştım seni.
I warned you.
Seni uyarmıştım.
Someone should have warned you about the stoves. They're lethal.
Birilerinin seni soba ile ilgili uyarması gerek, tehlikelidirler.
I warned you about her.
Sizi onun hakkında uyarmıştım.
So you warned her.
- Yani onu uyardınız.
And I ain't gonna shed a tear,'cause I warned you.
Sizin için gözyaşı dökmeyeceğim, çünkü sizi uyardım.
Be warned, though.
Ayrıca uyarayım.
Yeah, I warned you about her.
- Cody demek? - Evet, o kıza karşı uyarmıştım seni.
6 years ago in Dallas, Max Pool warned his victims by putting their faces on missing posters before killing them.
6 yıl önce Dallas'ta Max Pool, kurbanlarını öldürmeden önce yüzlerini aranan posterlerine koyarak onları uyardı.
Mary knew that you could promise her something that I never could, something that I warned her from the start.
Mary senin ona birşeyin sözünü verebileceğini biliyordu. benim asla veremeyeceğim birşey en başından beri onu uyardığım.
I warned you, Francis...
Seni uyarmıştım, Francis...
Aaron said that you warned him about the mustard gas.
Aaron onu hardal gazı konusunda uyardığını söyledi.
Mr. Canning, I warned you not to continue with the irrelevant questions.
Bay Canning, ilgisiz sorulara devam etmemeniz konusunda sizi uyarmıştım.
Your mom warned me not to talk about your blackouts.
Annen, bilinç kayıplarından bahsetmememi söyledi.
My brother James warned us that the Protestants were planning a rebellion against my mother.
Kardeşim James protestanların anneme... 00 : 04 : 14,713 - - 00 : 04 : 16,914... karşı isyan planladıkları konusunda bizi uyarmıştı. Eğer onunla gitmiş olsaydım, Bunu durdurabilirdim.
Then, they showed up with the ammunition in boxes With chinese markings after we'd warned them...
O kadar uyarmama rağmen mühimmatı üzerinde Çince işaretler olan kutularda getirmişler.
I warned you this might happen. Yes.
- Bunun olabileceğini söylemiştim sana.
McGee already warned me.
McGee beni çoktan uyardı.
The college has warned you before.
Üniversite sizi daha önce uyarmıştı.
"In 1775, Paul revere warned which two men that the British were coming to arrest them?"
1775'de Paul Revere İngilizler'in onları götüreceğini söyleyerek uyardığı iki kişi kimdir?
Go, you've been warned.
Gidebilirsin, seni uyardım.
I've warned you several times already.
Seni bir çok sefer uyardım.
I don't know how many times I've warned you.
Seni kaç defa uyardım bilmiyorum.
'A spokesman warned both men may be armed and dangerous'and should not be approached.'
Bir yetkili, 2 kişinin de silahlı ve tehlikeli olabileceğini söylerken kendilerine yaklaşılmaması konusunda uyardı.
He was warned.
Uyarılmıştı.