Was i talking to you translate Turkish
851 parallel translation
No, I was no talking to you.
Hayır, hayır. Size demiyorum.
I was talking to our Mr. Duffy about you this afternoon.
Bugün bizim Duffy'ye senden bahsediyordum.
I was admitted to the BAR, if that's what you're talking about.
Öğrenmek istediğiniz buysa, baroya kayıtlı olduğumu söyleyeyim.
You know, just the other day I was talking to myself about you. And we were wondering what had become of you.
Biliyorsun daha geçen gün senin hakkında konuşuyorduk ve sana ne olduğunu da merak ediyorduk.
I was listening in on the phone downstairs while you were talking to Sam.
Sen Sam ile konuşurken ben de aşağıdaki telefonda sizi dinliyordum.
Will you tell Mr. Strable I was talking to you?
Bay Strable'ye, seninle konuştuğumu söyler misin?
I was talking to them last night, and I told them... that if anybody could lick this case, it would be you.
Dün gece onlarla konuşuyordum ve onlara bu davanın üstesinden gelebilecek biri varsa onun sen olduğunu söyledim.
You know the boy I was talking to outside the school?
Okulun önünde görüştüğüm çocuğu hatırlıyor musun?
Just watching the little girl I was talking to you about.
Sana bahsettiğim şu küçük kıza bakıyordum.
That's the doctor I was talking to you about the other day.
- Bu, geçen gün sana bahsettiğim doktor.
She's the one I was talking to you about.
Orada. Sana bahsettiğim kız oydu.
You remember what I was talking to you about?
Seninle ne konuştuğumu hatırlıyor musun?
Why, if any man was to talk to him the way I'm talking to you... he'd poke both fists right in their whiskers.
Seninle konuştuğum gibi, babanla kimse konuşamazdı. Ağızlarının üstüne iki tane patlatırdı.
If you wanna know, I was talking to the vicar.
Bilmek istiyorsan, pederle konuşmaya gittim.
That little trip I was talking to you about...
Bu küçük tuzak. Sana anlatıyordum ya...
No, but one thing I learned in the army was to be positive, especially when you don't know what you're talking about.
Hayır, askerde bir şey öğrendim ; pozitif olmayı. özellikle ne dediğinin farkında değilsen.
Oh, I ran into Jake last week - he was on his way to South America and we got to talking about you.
Geçen hafta Jake ile karşılaştım Güney Amerika gezisine çıkıyordu, senden söz ettik.
Now, you remember, children, how I told you last Sunday... about the good Lord going up into the mountain and talking to the people... and how He said, "Blessed are the pure in heart, for they shall see God"... and how He said that King Solomon in all his glory... was not as beautiful as the lilies of the field?
Hatırlıyor musunuz, çocuklar? Geçen pazar sizlere Yüce İsa'nın dağa çıkıp insanlarla konuşmasını anlatmıştım. Hani "Kutsananların yüreği saftır, çünkü onlar Tanrı'yı görecek olandır," demişti.
I had to get so close to you it was like two sides of the same man talking to each other.
Sana öyle yakın olmam gerekiyordu ki aynı adamın iki yanı birbiriyle konuşuyor gibiydi.
You know, I was talking to Hilda on the phone Sunday, and she said that there was no chance of us...
Hilda'yla telefonda konuşuyordum ve bana...
- You know, this foreman, Wallace... he owes me a couple of favors,... and I was talking to him this morning. - What?
- Ne oldu?
Sorry to disturb you, Professor, but she was one of your students and I'm talking to all the teachers.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm, Profesör, fakat o sizin bir öğrencinizdi. Ben bütün öğretmenlerle konuşuyorum.
It seems I was talking to you on the phone just a minute ago.
Öyle görünüyor ki, daha bir dakika önce telefonda seninle konuşuyordum.
I was talking to some people just the other night about you only I understood you were in Mexico.
Geçen gece birilerine sizden söz ediyordum. Ama Meksika'da olduğunuzu sanıyordum.
When I was outside I thought I heard you talking to someone.
Dışarıdayken biriyle konuştuğunuzu sandım da.
If I was you, I'd watch out who I was talking to.
Yerinde olsam, konuştuğum kişilere dikkat ederdim.
You'll never guess who I was talking to today.
Kiminle konuştuğumu asla tahmin edemezsin.
The kind of p itch I was talking to you about.
Size bahsettiğim türde bir konuşma.
- Did you think I was talking to you? - No.
- Seninle konuştuğumu mu zannettin?
Well I was talking to a fellow not too long ago, said there was a lot of trouble with you boys over there.
Bir süre önce bir arkadaşla konuşuyordum. Sizin orada çok belaya bulaştığınızı söyledi.
Rocks kept bouncing off the car the whole time, as if you and Richard were talking to me, telling me I was bound to come back someday for good.
O sırada, arabanın üstüne taş yağmaya devam ediyordu. Richard ve sen sanki benimle konuşur gibiydiniz. Sanki bana buradan kesin olarak ayrılamayacağımı söylüyordunuz ve günün birinde kati dönüş yapacaktım.
I was talking about Pop and how it might help you to know the kind of man he is.
Bu bir ön duruşma. Babanın söylediği şeyi doğruluyor musun?
Look, it's all very well us talking like this, you know, like it was a game, but I wish you'd tell me what it's all about, because, honest to God, I just got out of bed,
Bak, bu şekil konuşmamız pek hoştu,.. ... yani, oyun oynuyormuş gibi, ama bana olan biteni anlatmanı isterdim,.. ... çünkü Tanrı şahidim olsun, daha yataktan henüz kalktım,..
I was talking to our architect about you.
Mimarımızla sizin hakkınızda konuşuyordum.
That is to say, I was talking about you and our new chapel.
Yani, siz ve yeni şapel hakkında.
I was talking to the judge. What are you dealing with?
Az önce yargıç ile konuşuyordum.
I was talking to you on the phone, remember?
Seninle telefonda konuşuyordum.
I'd like you to meet Mrs. Quonsett, the stowaway I was talking about before.
Bayan Quonsett'le tanışmanı istiyorum. Daha önceden bahsettiğim kaçak yolcu.
I was talking to my aunt and she said that you think that maybe somebody killed my uncle.
Eniştemin öldürülmüş olabileceğini düşündüğünüzü söyledi.
Uh, Doc, last night when I was talking to you, I have to confess, I had the feeling that I was in the presence of somebody sort of special.
Ah, Doktor, dün gece seninle konuştuğumda, itiraf etmeliyim, özel birinin huzurunda imişim gibi bir duyguya kapıldım.
I was thinking in terms of, uh... maybe you talking to the prosecutor up there and having them drop a word to the judge... how I been helping my uncle like a bastard.
Belki oradaki savcıyla konuşup, yargıca amcama yardımcı olmak için nasıl deliler gibi çabaladığımı söylemesini sağlarsın diye düşünüyordum.
She was burnt to death, as my lunch will be if I continue talking to you.
Yanarak ölmüştü, sizinle konuşmaya devam edersem yemeğim de öyle olacak.
I suppose you saw the fellow I was talking to over there.
Sanırım, orada konuştuğum adamı gördünüz.
I was looking at you, but I was talking to Polly.
Bana dedi. Size bakıyordum ama Polly'ye dedim.
- that I was looking at you but talking to her? - What?
Size bakıp onunla konuştuğumu fark etmediniz mi?
AND THEN I WAS HERE, TALKING TO YOU.
Sonrasında da buradaydım, sizinle konuşuyordum.
the first time I had a yen for you... was in the office, when you were talking to the layout artist.
Sizi ilk defa Paris'teki ofisimizde tasarım sanatçısıyla konuştuğunuzda arzuladım.
- I wasn't even talking to you, was I?
- Seninle konuşmuyordum bile, değil mi?
When you were talking about calling the police... I thought he was going to kill you.
Polisi aramaktan bahsettiğin zaman seni öldüreceğini sandım.
Do you remember what I was talking to you about last night?
Dün gece ne dem ¡ st ¡ m, hatirliyor musun?
Mr. Bront', I do not approve of the way my husband was talking to you.
Bay Bront, kocamın sizinle konuşma şeklini onaylamadığımı bilmenizi isterim.