We'll get to that translate Turkish
939 parallel translation
Before we're too close and before emotions get deep... we should just end it quick. That way, you won't be hurt and it'll be easier to forget me.
Duygular derinleşmeden işi baştan kesip atmak daha iyi...
You can hide behind a lot of red tape, crooked lawyers, habeas corpus, witnesses that don't remember, but we'll get through to you like the rest.
Bürokrasinin, düzenbaz avukatların, yiyici politikacıların, salıverilme emirlerinin hiçbir şey hatırlamayan görgü tanıklarının arkasına saklanabilirsin ama sonunda seni de diğer herkes gibi enseleyeceğiz.
Yeah, well, we'll get around to that.
Oraya da gideceğiz.
If you feel that way, we'll try to get along with just Eph and Henry.
Eğer böyle düşünüyorsan, Biz de Eph ve Henry ile devam etmeye çalışırız.
That's why we'll have to get acquainted.
Bu sayede birbirimiz hakkında bilgi sahibi olacağız.
That the only way we'll make it is to get together a big herd.
Başarabilmemizin tek yolu tek bir büyük sürü yapmak.
Darling, we'll have to get some blankets up there and black that place out.
Sevgilim orayı bir perdeyle kapatalım.
When we get them in that courtroom, I'll tear them to pieces, both of them.
Mahkeme salonuna girip onları parçalara ayıracağım. İkisini de.
One more crack, we'll take that glass back... and it'll take you six weeks to get it put in.
Ben buradaydım. Dinle, o camı alır gideriz, tekrar koymak altı haftana malolur.
That'll give you a chance to pull yourself together and powder your nose before we get out.
Kendini toplaman için biraz fırsatın olur.
The sooner we get to the top of that hill they've ordered us to... the sooner we'll reach safety.
Söylendiği gibi ne kadar çabuk şu tepeye varırsak... o kadar çabuk güvende oluruz.
Let's swim out there, way, way out until we're so tired that we'll just barely be able to get back.
Uzaklara dek yüzelim, öyle uzağa ki geriye ucu ucuna dönebilecek kadar yorulacağımız yer olsun.
Mummy said that maybe with you here, we'll get to see Daddy sometimes.
Annem, belki sen buradayken, babamı daha fazla görebileceğimizi söyledi.
We'll need some help, Cole. Now that we've got the Huggins's contract, we expect to get others.
başkalarını da almayı umuyoruz.
"You can be sure... that we'll do our best to get you jobs..."
"Kesin emin olabilirsiniz ki sizlere iş bulmak için elimizden gelenin en iyisini yapacağız..."
- You'll get your dough, all right... don't worry about that, when we get back to Tampico.
- Paranızı alacaksınız, tamam... bu yüzden endişelenme, hele bir Tampico'ya dönelim de.
Well, if you can lift that mattress and get him down to my car, we'll take care of him right now.
Onu döşekle kaldırabilirseniz arabama götürebilirsiniz. Hemen şimdi bunu yapabiliriz.
I'll take you up on that as soon as we get to Tascosa!
Tascosa'ya gittiğimizde istediğini yapmanı sağlarım.
We'll have to get rid of that clown.
Palyaço'yu değiştirmeliyiz.
- We'll get to that.
- Buna da sıra gelecek.
We'll have to get that ammunition dump.
Ağır topçu bataryalarını hareket ettirmenin başka bir sebebi olamaz.
We'll get to Haynesville just that much sooner.
Haynesville'e o kadar çabucak varırız.
We'll get a chance to use that five-gallon water can of ours.
şu bizim 20 litrelik tenekelerden biraz su ikmali yapalım.
That'll be all right till we get you to hospital.
Hastahaneye götürene kadar idare eder.
We'll get to that in a minute.
O konuya birazdan geliriz.
We get to Las Palmas, if that ship captain ain't there, you'll really see a fuss.
Las Palmas'a vardığımızda sizin kaptan orada değilse işte o zaman sizinle gerçekten ilgileneceğim.
If you still feel the same way in the morning... you come back, we'll go to the bank... and I'll see that you get everything that's coming to you.
Sabah aynı fikirdeysen... geri gel, bankaya gidip... payına düşeni alman için gerekeni yaparım.
Well, I can see we ain't going to do no business, so if you'll lower that gun, I'll get on my way.
Anlaşılan sizinle iş yapamayacağız silahı indirirseniz ben de yoluma giderim.
That way, we'll have the chance to get wet.
Yoksa, ıslanacağız.
Well, we'll have to see to it that you get some new clothes, won't we?
Şey, yeni elbiselerinin olmasının sağlayacağız, değil mi?
Hey. There'll be trouble about that when we get to New York.
New York'a vardığımızda bu konuda yaygara kopacak.
We'll get to that later.
O meseleye sonra geleceğiz.
We'll just try to get them out of sight, that's all.
Biz de onları gözünün önünden kaldırmaya çalışırız.
That's what we'll go as soon as we get you to Cruz.
Seni Cruz'a götürür götürmez özgür olacağız.
If you try that again, I'll prefer charges the day we get to base.
Bir daha yaparsan üsse gider gitmez seni rapor ederim.
Hey, Jed, get that hammer out back, and we'll nail his shoes to the chair.
Hey Jed, Şu çekici geri getir, ayaklarını sandalyeye çivileyeceğiz.
Honey, we'll send you to college. We'll get a new car. That I promise.
Seni üniversiteye göndeririz ve yeni bir araba alırız, Del.
Yeah, we'll take care of that situation when we get to it.
İş o raddeye geldiğinde bu durumun bir hâl çaresine bakacağız.
Mr. Kwimper, the bank must have security, well, that is to say that we have to be sure that we'll get our money back.
- Bilmiyorum bayım. Bizim değil. - Araziye sahip çıkıyoruz.
I'm willing to admit that I've been letting the government down a little lately, I haven't been taking any relief or unemployment insurance but I'm willing to let bygones be bygones. We'll get together sometime.
Kötü niyetli adamları geri püskürten, her türlü resmi ve mali zorluğu atlatan, zorlukların üstesinden gelen küçük bir koloninin küçük bir yerleşimin tarihini dinledik.
- Well, I suggest that you trail around after me for a bit, just to get the hang of things, then we'll let you loose to do your worst.
-... kolay olmadığının farkındayım. - Size burada işlerin nasıl yürüdüğünü görmeniz için bana biraz takılmanızı öneririm,.. ... sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz.
Look suppose we come down to earth and use words that make sense to a boor like myself otherwise we'll never get anywhere.
Bakl, farz edelim ki ayaklarımızı yere basıp, mantıklı konuşalım, benim gibi bir bıkkın bile bunu yapabilir. Aksi takdirde bir yere varamayacağız.
It's the best thing that could have happened to us, you know...'cause if either government starts an inquiry... we'll need every man we can get.
Bizim için olan en iyisi bu. Bilirsin... çünkü hükümet bir soruşturma başlatırsa... bulabildiğimiz her adama ihtiyacımız olacak.
Friend, the only other thing you'll have to know is that the farther we get from that fort, the farther you are from a rope
Dostum, bilmen gereken diğer önemli şeyleri kaleden uzakta, ipten uzakta iken öğreneceksin.
When we get to Rive-Reine, I'll make that call to Maurice.
Rive-Reine'e vardığımızda, Maurice'i arayacağım.
You'll get your money, all that we've promised, but only when we're ready to move when the job is done.
Söz verildiği gibi paranı alacaksın. Ama biz hareket etmeye hazır olduğumuzda.
Then there'll only be what we get from the still... and that's not enough to keep us all going.
Şimdi ne yapmamız gerekiyor? Burada böylece oturacak değilsin herhalde?
According to my calculations we'll reach land just about the time that our feet get wet.
Hesaplarıma göre ayağımız suya değdiğinde karaya da ulaşmış olacağız.
Take it easy. Till we get to the airport. We'll see after that.
Sakin ol.Buna katlanmalıyız.
- We'll get to that.
- O konuya geleceğiz.
Well, we'll be able to pinpoint that as soon as I get a thermometer.
Termometre gelir gelmez, bunu tespit etme imkânımız olacak.
we'll get through this together 19
we'll get through this 109
we'll get' em 26
we'll get there 126
we'll get you there 19
we'll get her back 25
we'll get through it 33
we'll get by 19
we'll get back to you 40
we'll get started 16
we'll get through this 109
we'll get' em 26
we'll get there 126
we'll get you there 19
we'll get her back 25
we'll get through it 33
we'll get by 19
we'll get back to you 40
we'll get started 16