We're translate Turkish
469,583 parallel translation
Wasn't easy getting Jiya out of there, but no, we're all right.
Jiya'yı oradan çıkarmak pek kolay olmadı ama her şey yolunda.
- I think we're done here.
- Sanırım burada işimiz bitti.
The only problem is now we're gonna have to find a new way to the summit.
Problem şu ki toplantıya gidebilmek için yeni bir yol bulmamız gerekiyor.
We're people you can trust.
Biz güvenebileceğin kişileriz.
He pilots the time machine, and we're from 2017.
Zaman makinesinin pilotu, biz 2017 yılından geldik.
We're just gonna sit and watch season two of "The A-Team" in its entirety, got it?
Oturup A Takımı'nın ikinci sezonunu izleyeceğiz, tamam mı?
We're almost there.
Neredeyse geldik.
But while we're on the whole Princess, coronation thingy,
Şu Prensescilik ve taç giyme şeylerinden bahsetmişken...
We're good at making people feel welcome.
Bu işi çok iyi beceriyoruz.
I want to ride our horses out to the corona wall together each and every morning until we're both very, very old and gray.
Yaşlanıp buruşana kadar seninle her sabah Corona duvarına kadar yarışmak istiyorum.
I mean, unless you want to rent, but I hardly see how we're going to top this.
Tabii, kiraya çıkmak istiyorsan başka. Ama bundan iyisini nerede buluruz, bilmem.
Pascal, you do realize that if the king finds out she's gone, we're all going to be in big trouble right?
Pascal, kral kızının burada olmadığını öğrendiğinde hepimizin başı yanacak, biliyorsun değil mi?
I'd like to take this opportunity to remind you that we're supposed to be sneaking out.
Şunu söylemek isterim ki burada kaçmaya çalışıyoruz.
We're gonna need a plan b.
Başka bir plan yapmamız gerek.
We're on strike!
Greve gidiyoruz!
We're not doing this.
Onu yapmayacağız.
I'm saying we're the same.
Aynıyız, diyorum.
Okay, here we go. [Ken] Whenever you're ready, Titus.
Hazır olunca başla Titus.
We're good- - [in cockney accent] Talk to your doctor, Guvna!
- Danışın beyim.
This is Big Pharma we're talking about, man.
Big Pharma'dan bahsediyoruz dostum.
We're gonna play those board games I found in the trash.
Çöpte bulduğum kutu oyunlarından da oynarız.
You've still got your charities, and now we're gonna save the world together.
Hâlâ hayır işi yapabilirsin. Dünyayı birlikte kurtaracağız.
We're going to the gizmo store.
Zamazingo mağazasına gidiyoruz.
Oh, we're trying to use the scientific name,
Ama biz bilimsel adını kullanıyoruz.
TSA doesn't allow weapons on planes, but when we get to Stockholm, we can print a copy of that hammer you're always carrying around with you.
TSA uçuşlarda silah taşıtmıyor ama Stockholm'e iner inmez, yanından ayırmadığın çekicin aynısından yapabiliriz.
Look, the only reason we're even here is to get exposure for a very important charity.
Bakın, burada olmamızın tek sebebi önemli bir hayır işine dikkat çekmek.
But I feel like all this attention is making you forget what we're trying to do here.
Bence bu kadar ilgi sana hedefimizi unutturuyor.
Next week, we're getting into Kant's categorical imperative, which says something totally different, and according to ethical egoism, being selfish is the only true morality.
Haftaya Kant'ın kesin buyruğunu işleyeceğiz. Onun bakış açısı çok farklı. Ayrıca ahlaki egoizme göre, tek gerçek ahlak anlayışı bencil olmaktır.
But we're going in different directions.
Ama yollarımız burada ayrılıyor.
No clue, but I've been getting emails all day from the mothers asking if we're still going to make it to the finals without you.
- Bilmem. Ama annelerinden sürekli e-posta geliyor. Finallere sensiz gidebilir miyiz diye soruyorlar.
Okay, so if we're ready to vote?
Pekâlâ, hazırsak oylayalım mı?
Just one plate, then we're out of here. Cool?
Sonra gideriz, anlaştık mı?
We're leaving for the ranch later tonight.
Bu gece daha sonra çiftliğe gideceğiz.
We're supposed to be friends, right?
Biz arkadaşız sözde, değil mi?
- Please, tell me we're going to be okay.
- Lütfen, düzeleceğimizi söyle.
- We're going to settle this now.
- Bu meseleyi şimdi halledeceğiz.
- [Maria ] Dolores- - - [ Dolores] We're here.
Dolores, bırak konuşayım.
♪ Run ♪ [man] There are 20,000 cameras, but we're talking about a population of 24 million.
20.000 kamera var ama 24 milyon insan var.
We're betting to see if Koothrappali can hold his breath longer than the disk can spin.
Koothrappali diskin dönmesi bitene kadar nefesini tutabilecek mi diye iddiaya girdik.
Yeah, we're seeing if Raj can hold his breath longer than it.
- Raj disk durana kadar nefesini tutabilecek mi diye bakıyoruz.
Oh, we're having date night.
- Randevu gecemizdeyiz.
Their slogan is "We're all about dating and not the carbon-14 kind" "
Tabii ki. Sloganları da şu : Hepimiz flört etmek üzereyiz üstelik Karbon 14 tarzında değil.
If you're not answering because you're not speaking to me, perhaps we could come up with a signal!
Benimle konuşmadığın için cevap veremiyorsan belki bir sinyal bulabiliriz!
We're scientists.
Biz bilim insanlarıyız.
We're fairies, dear.
Bizler periyiz, can.
Then I need you to watch over us while we're gone.
O zaman gittiğimizde bize göz kulak olmanı isteyeceğim.
Then we're going to fix that.
- O zaman bu durumu düzeltiriz.
Blue said that the wand is at the center of Storybrooke, so we're here at the clock tower, the geographic center of Storybrooke.
Mavi, asanın Storybrook'un merkezinde olduğunu söyledi. Biz de saat kulesine geldik. Storybrook'un coğrafik merkezi.
- Then we're lost.
- Öyleyse biz bittik. - Hayır.
How do we know you're not the Black Fairy?
Kara Peri olmadığını ne bilelim?
We're past threats.
Tehditleri geçelim.
we're here 1469
we're good 1678
we're not friends anymore 25
we're just friends 257
we're in this together 190
we're late 319
we're screwed 280
we're back in business 45
we're going shopping 19
we're sorry 376
we're good 1678
we're not friends anymore 25
we're just friends 257
we're in this together 190
we're late 319
we're screwed 280
we're back in business 45
we're going shopping 19
we're sorry 376