English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We're going there

We're going there translate Turkish

1,374 parallel translation
Well, unless we know what we're looking for, they're going to go down there and kick up the sea floor.
Ne aradığımızı bilmeden dalarsak, deniz tabanını bulandırırız.
Let's get over there. No, we're going to Claudia's.
Hayır, Claudia'nın evine gideceğiz.
There's a chance we're not going to like what we find.
Bulduğumuz şey hoşumuza gitmeyebilir.
We're not going there to take lives.
Oraya can almak için gitmiyoruz.
We don't know what we're going to face when we get there.
Oraya vardığımızda neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
I don't know why he won't buy six extra-sprinkled ones... so we'd never have the conversation... which we're going to have if we ever get there.
Neden altı tane fazladan şekerli almıyor anlamıyorum. O zaman oraya varınca yapacağımız konuşmayı yapmamış oluruz.
She's going to get the best care there is, Ash... which means we're going to need a lot of money.
En iyi şekilde bakılacak, Ash. Bu da çok paraya ihtiyaç olduğu anlamına geliyor.
And since we're going to be together for two weeks, there's a few things you need to know,
Ayrıca iki hafta beraber olacağımıza göre, -... bilmen gereken bazı şeyler var.
He talked to you like I wasn't there. Does he know we're going out?
Seninle ben burada değilmişim gibi konuştu.
Motherfucking asshole straight guys think they can drive down the street, yell "faggot!" out of their car window, and we're just going to stand there and take it like a bunch of scared sissies.
Aşağılık pislik hetero herifler, sokaklarda arabalarını sürüp, camlarından "İbne!" diye bağırabileceklerini sanıyorlar. Biz ortaya çıkıp olayı devraldığımızda da, bir grup karı gibi davranıyorlar.
We're going to get you out of there, okay?
Sizi oradan çıkartacağız, tamam mı?
- We're not... going in there?
- Şuraya gitmiyor muyuz?
There's no chance we're going to blow away here. Let it go.
Burada havaya fırlayacak değiliz ya.
But you're going back to your homes tonight... we're gonna be in our patrol cars... and them boys still gonna be out there on them corners... deep in the game.
Fakat bu gece evinize gittiğinizde, bizde devriye araçlarımızda olacağız fakat bu suçlularda sokaklarınız işgal etmeye, karalılıkla, devam edecekler.
Look, either we're going out there, or they're coming in here.
Ya biz oraya çıkacağız ya da onlar buraya gelecek.
There's no way we're going to be able to fight if you do this.
Böyle bir konumda mücadele edemeyiz.
She says there's a store she wants to go to, so that's where we're going next time.
Gitmek istediği bir restoran olduğunu söylüyor. Bir dahakine oraya gideceğiz.
God's balls, there ain't no way we're going out there.
Tanrı aşkına, oraya asla gitmeyeceğiz!
We're going back in there.
Oraya tekrar gireceğiz.
We're going for a concert there.
Bir konser için gidiyoruz.
This isn't the time for us to have a child. There's never a good time! Are you going to wait until we're dead?
Böyle önemli kararlarda neden bize danışmıyorsunuz?
If there's bacon involved, I dread to imagine the depths of depravity we're going to find here in Venice.
Venedik'te karşılaşacağımız ahlâksızlığın derinliğini düşünmekten dahi korkuyorum.
- We're going over there.
- Şuraya gidiyoruz.
Come on if you're going. They'll be done cut off the fish if we don't get there soon.
Eğer bir an evvel oraya gitmezsek balıkları kaçıracağız.
- We're going there now, right?
- Şimdi oraya gidiyoruz, değil mi?
He's going to see we're not down there.
- Aşağıda olmadığımızı görecek.
We're going to share that,'cause my bedroom's right through there.
Birlikte kullanacağız çünkü benim odan da burada.
We're not going up there, are we?
Oraya gitmiyoruz, değil mi?
- That's exactly why we're going there.
- Biz de işte bu yüzden oraya gidiyoruz.
Are we gonna take them places... are we going to do things that they wished we didn't do, or are there going to be things we didn't do that they're going to grow up and say,
Onların gitmek istedikleri yerlerle... yapmak istedikleri şeyleri yapabilmiş miyizdir. ya da hala yapabileceğimiz şeyler var mıdır? ...
If he didn't have anything to do with 9 / 11, why we're going in there?
Eğer 11 Eylül ile herhangi bir ilgisi yoksa oraya neden gittik?
I think we're like birds. We suspect when there's going to be an earthquake.
Kuşlar gibi olduğumuzu düşünüyorum.Ne zaman deprem olacağından şüpheleniyoruz.
There's craziness in the air... we're going astray, our youthfulness is compelling
Ortamda bir delilik var. Biz yoldan çıktık, gençliğimiz zorluyor.
But it's in Fort Pierce, so we're going to have to drive all night... if we're going to be there by morning.
Fakat şimdi Fort Pierce'de. Bu da, bütün akşam yolculuk yapacağız demek oluyor. Eğer sabahleyin orada olursak.
I'm, like, "There's no way we're going down this."
Bunu yapmamız imkansız diyordum.
That time, there was such a hatred for the Japanese, that the more we killed, the better off we thought we were, because that means there's going to be less that we're going to have to contend with during the invasion.
Öldürdüğümüz onca insana karşın gerek Amerikalı gerekse Japon, savaşmakta olan kat be kat insanın hayatlarını kurtarmıştık. O günlerde Japonlar'a karşı öyle bir nefret duyuluyordu ki ne kadar çok öldürürsek, o kadar iyi olur diye düşünüyorduk.
Pick one. But there's no way in hell we're going back.
Ama hiçbir şekilde geri dönmüyoruz.
We're going to head there now.
Şimdi oraya gideceğiz.
THERE'S A WAY BACK HOME. WE'RE GOING TO FIND IT.
Eve geri dönüş yolu var.
We're going to do whatever I want, and there's nothing you can do about it.
Ben nereye istersem oraya, ve senin bu konuda yapabileceğin en ufak bir şey bile yok.
I'll see if there's any evidence of these nefarious Brits, but I'm warning you, if I can't, we're pleading guilty, and you're either going back to jail or if the judge shows absolutely no mercy at all, you'll be staying here with my mother.
O kötü İngilizlerin elinde delil var mı bakacağım ama seni uyarıyorum, bulamazsam, suçu kabul edeceğiz sen de ya hapise gidersin ya da hakim hiç merhamet göstermezse burada annemle birlikte kalırsın.
Dad, we're going to go in there- -
Baba, oraya çıkacağız...
And when we get there... we're going fishing.
ve oraya vardığımızda balık avlayacağız.
We're going up there.
Ve biz oraya çıkıyoruz.
We'll go as far as California with you, but if you go into that camp, you're going in there without us.
Seninle California'ya kadar geliriz, ama o kampa girersen, bizsiz girersin.
Things keep going the way they're going, there's not gonna be no carnival left to manage, by the time we get to the next jump.
Eğer işler böyle devam ederse, Bir sonrak durağa gidene kadar ortada yönetilecek bir karnaval kalmayacak.
Well, pack your bags, sergeant, cause we're going there for a visit.
Çantanı topla Çavuş. Çünkü ziyaret için oraya gidiyoruz.
We're over there. We're going.
Diğer tarafa geçiyoruz.
I know what you're saying and we're not going there.
Ne dediğini biliyorum ve o aşamaya gelmeyeceğiz.
There goes two more girls we're never going to get.
İşte, hiç bir zaman elde edemeyeceğimiz iki kız şu anda gidiyor.
We're all just gonna sit around this table and pretend there's nothing going on?
Masanın etrafında oturup hiçbir şey yokmuş gibi mi davranacağız?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]