We're in translate Turkish
54,213 parallel translation
We're in business.
İşe dönüyoruz.
I mean, that is, if you wanna hear how we're gonna exterminate every last vampire in America.
Belki Amerika'daki tüm vampirleri yok edeceğimizi dinlemek istersin.
By the time we're done, there won't be a single bloodsucker left in America.
İşimizi bitirdiğimizde Amerika'da tek bir kan emici bile kalmayacak.
We're in separate rooms?
Biz ayrı odalarda mıyız?
I mean, that is if you wanna hear how we're gonna exterminate every last vampire in America.
Yani Amerika'daki tüm vampirlerin nasıl yok edileceğini bilmek istiyorsan.
Oh, yeah. But we're safe in here.
Evet ama burada güvendeyiz.
Listen, we... we all know you're in a really... Difficult situation, and we... we just...
Dinle beni hepimiz zor bir durumda olduğunu biliyoruz.
Well, I mean... Guys like us, we're not exactly the type of people they write about in history books, you know?
Yani bizim gibi insanlar tarih kitaplarına yazılacak tipte insanlar değil.
After we're gone, you think some hunter'll move in, keep fightin'the fight?
Sence bizden sonra başka avcılar gelip savaşa devam edecekler mi?
Hey, uh, just wanted to let you know that, uh, me and Sam, we're uh, we're heading out on a case with those witch twins, uh, Max and Alicia.
Sadece ben ve Sam'in iş için çıktığını bilmeni istedim ve olay şu cadı ikizler Max ve Alica.
The American hunters haven't fallen into line as we'd hoped, so they're being eliminated, repealed and replaced by our people, and you, Mary, you play a key role in that.
Amerikan avcıları istediğimiz çizgiye gelmedi bu yüzden yok edilmeleri gerekiyor. Onların yerlerine bizim adamlarımız gelecek ve sen Mary bunda önemli bir rol oynuyorsun.
We're in a giant vault loaded down with... With occult books and lore.
Biz büyü kitapları ve bilgilerle dolu dev bir kasadayız.
We go in fast and hard and we fight and we beat them down until they give up or until they're dead.
Kararlı bir şekilde gidip savaşalım ve onlar pes edene veya ölene kadar onlarla savaşalım.
But there's no way we're letting Lucifer get his hands on that kid.
Ama bu çocuğu Lucifer'in almasına asla izin veremeyiz.
This phenomena that we're seeing in the sky cannot be disputed.
gökyüzünde gördüğümüz bu olguya.. karşı konulamaz.
We're gonna be safer here in the trees.
Daha güvenli oluruz Ağaçlar arasında.
Nets and lines for fishing used to be the main industry, but we're the only one left making them in Broadchurch now.
Balıkçı ağları ve oltaları eskiden büyük bir sektördü. Ama artık Broadchurch'ta bu işi yapan sadece biz kaldık.
We're all in danger if you don't.
Aksi takdirde hepimiz tehlike içindeyiz.
And we're not having that. Oh, I've asked Leah to come, too, as well, just in case...
Leah'ya da gelmesini söyledim belki bu sayede bir ihtimal...
We're in regular contact.
Düzenli görüşüyoruz.
In the meantime, we're urging the local community to remain vigilant and consider their own personal safety.
Bu süreçte kasaba sakinlerini güvenlikleri için tetikte olmaları konusunda uyarıyoruz.
We're here on the orders of Alfred of Wessex.
Wessexli Alfred'in emirleri üzerine geldik.
We're going on a Mets opening day party cruise.
Mets'in gemideki açılış partisine gidiyoruz.
- We're giving them to everyone in town.
Şehirde onları herkese veriyoruz.
Well, in that case, we're going to need a map of the city.
O zaman şehrin bir haritası lazım.
We're the ones whose parents perished in a fire and now we're being passed around like hot potatoes. Look, Klaus.
Ailesi yangında vefat eden ve çöp gibi oradan oraya atılan biziz.
We're too young to be left in a theater alone.
Sinemada yalnız kalamayız, çok küçüğüz.
And we're just leaving him there? In the parking lot?
Onu öylece otoparkta bırakıyor muyuz yani?
We're in, Monty.
Varız Monty.
Okay, good. Because we're in a race against the clock.
Güzel çünkü zamana karşı yarışıyoruz.
She's-she's unpredictable, she's irresponsible, i-it's her-her fucking fault we're in this mess.
O... O... Tahmin edilemez, sorumsuz biri.
We're all kickin'in four bucks.
Hepimiz dörder dolar çıkıyoruz.
Great. We're also gonna put it in your name.
Ayrıca parayı senin adınla yatıracağız.
Tell them we're going to shoot the lights out with Axe's personal money, and we'll be calling for a pitch meeting as soon as Axe is clear of all this bullshit.
Axe'in şahsi parasıyla yıldızlara ulaşacağımızı söyle. Axe bu saçmalıktan aklanır aklanmaz onlarla toplantı yapacağımızı söyle.
We're gonna go in there together, you and me.
Seninle birlikte oraya gideceğiz.
We're still keeping tabs on Crane.
Gözümüz hala Crane'in üzerinde.
Well, we're not doing her any favors by keeping her in the dark.
Onu da böyle muallakta tutarak bir iyilik yapmıyoruz sonuçta.
Our usual rate is one commercial, one airing... $ 850, but you're in luck... today, we have a one-time special.
Standart fiyatımız, bir reklam ve bir yayın için 850 dolar ama şanslı gününüzdesiniz. Bugüne özel bir kampanyamız var, elit paket.
If we can get all the rights holders in one place, I can walk them through what we're proposing.
Tüm hak sahiplerini bir yerde buluşturabilirsek teklifimizi detaylıca anlatabilirim.
Joan, we're gonna need you in here for the medium shots.
Joan, orta ölçek çekimler için gelmen gerekiyor.
Okay, so we're searching for guys in the area with links to known car thieves or records of car theft.
Tamam, burada araç çalan kişiler hakkında birşeyler bilen kişilere baktık. Ya da çalabilecek olanlara.
We're in pursuit!
Peşindeyiz.
You know, I wanted to get it done, I wanted a measure of control, but now we're... We're in hoc up to our eyeballs.
Bunu tamamlamak istedim, kontrol biraz bende olsun istedim ama şu an gırtlağımıza kadar borca battık.
I just wanted to let you know that we have arrived, and we're tucked away snuggly in our little bungalow.
Sana haber vermek istedim, geldik ve küçük bungalovumuza güvenli bir şekilde yerleştik.
We're in love, Mother.
Birbirimize aşığız anne ve evleneceğiz.
In that spirit, we're offering to release her from all contractual obligations.
Bu bağlamda, sizi tüm sözleşme yükümlülüklerinden muaf kılmayı teklif ediyoruz.
We're seeing an alarm in the basement.
Bodrumda bir alarm durumu var.
We're in.
- Haritaya göre, Bray'in yerleşkesi 400 m kadar sürüyor. İçerdeyiz.
I guess we're not in Kansas anymore, Toto.
Sanırım artık Kansas'ta değiliz, Toto.
We're in.
İçerdeyiz.
We're boxed in.
- Sıkıştık burada.
we're in this together 190
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in the middle of something 36
we're in the same boat 27
we're in trouble 174
we're in public 20
we're in pursuit 19
we're in the right place 16
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in the middle of something 36
we're in the same boat 27
we're in trouble 174
we're in public 20
we're in pursuit 19
we're in the right place 16