We're in the translate Turkish
22,263 parallel translation
W-When we do our surveillance of LokSat's accountant, we're gonna need you to find a high vantage point, be our eye in the sky.
Loksat'ın muhasebecisini gözlemleyeceğimiz zaman, Senin yüksek ve avantajlı bir noktada durman çok önemli, Bizim yukarıdaki gözümüz olacaksın.
We're finally in the clear.
En nihayetinde artık rahatız.
'Cause we're not in it for the stuff. We're in it for the groupies.
Çünkü biz bedava şeyler için bu işi yapmıyoruz grupiyeler için bu işteyiz.
Nick's doctors no longer feel that he is a danger to himself, and since he has no criminal record or history of delinquent behavior, we're asking that he be sent to the Mission Bay Home for Delinquent Boys where he'll continue to receive psychiatric care and therapy in a secure environment.
Nick'in doktorları artık onun kendisi için tehlike arz ettiğini düşünmüyorlar ve daha önce geçmişinde hiç suç ve sabıka kaydı olmadığı için biz onun Çocuk Suçlular için Mission Bay Yetiştirme Yurduna gönderilmesini, orada psikiyatrik terapilerine daha güvenli bir ortamda devam etmesini istiyoruz.
Look, we're in the same alliance this first round, which means your team should be sitting pretty Right.
Doğru.
We're just in such a time crunch with the baby coming.
Bebeğin doğumu yaklaştığı için zor bir durumda kaldık da.
You get the feeling like we're the new kids in school?
Okuldaki yeni çocuklarmışız hissine kapıldın mı sende?
So if the story stands, we're looking for someone in health care : doctor, pharmacist.
Eğer söyledikleri doğruysa sağlık sektöründe birini arıyoruz : doktor olur eczacı olur.
We failed, they took Kieran away, and now they're taking Emma, and I ended up trapped out in the halls.
Başaramadık, Kieran'ı götürdüler. Şimdi de Emma'yı götürüyorlar. Ben de koridorda kapana kısıldım.
We're gonna cover the streets of Overtown in blood!
Overtown sokaklarını kan gölüne çevireceğiz.
We're not the ones in danger ; you are.
Tehlikede olan biz değiliz, sensin.
Ok, we're now in enclosure d, the best preserved of the enclosures that we have here, so we've had radiocarbon data and they've come back as 9, 400 bc, plus or minus.
Tamam, şimdi D bölümündeyiz. En iyi korunmuş bölüm burası. Radyo karbon verilerine baktığımızda M.Ö. 9400 civarına denk geliyor.
The main thing is, we don't want anything 300 or below, or we're gonna be living in a major dump.
En önemlisi 300 veya aşağısı olmaması yoksa büyük bir çöplükte yaşarız.
We're in the 1400s.
1400'lerdeyiz.
Mrs. Veer, we're educated people living in the age of science and medical revolution.
Bayan Veer, bizler yaşayan eğitimli insanlarız bilim çağında tıbbi bir devrim var.
Hey, what if we're in the same tribe, Mr. W?
Ya aynı kabileden çıkarsak, Bay W?
So when I called Mitch Klowden for clarification, he said that the two of you had a lovely conversation this weekend and that we're now in business.
Konuyu anlamak için Mitch Klowden'ı aradığımda bu haftasonu mükemmel bir sohbet yaptığınızı ve bu işe girdiğimizi söyledi.
I mean, we're in the land of the IPO.
Yani halka açılmak için buradayız.
We're giving it back? The money we stole? Why did we take it in the first place?
Çaldığımız parayı geri mi vereceğiz?
Senator Diaz. We're hearing that the FBI made a seizure yesterday in connection to this case. Can you comment?
Senatör Diaz, dün FBI'ın bu dosyayla bağlantılı bir yakalama yaptığını duyduk.
I've spent my entire life in the service of stopping people who do what we're about to let happen.
Tüm hayatımı yapmak üzere olduğumuz şeyi yapan insanları durdurarak harcadım.
Okay, we're just gonna take this stuff out to the car, and then I'll come back for the rest of Violet's clothes.
Tamam, bu eşyaları arabaya indirip Violet'in kıyafetleri için geri geleceğim.
Well, Misty, just in the last week, we've received literally hundreds of e-mails and calls from this group... people who feel like they're losing their country, who feel America is going to hell, and, well, they're out to make it great again.
Misty, geçen hafta bu gruptan, ülkelerini kaybediyorlar Amerika cehenneme gidiyor gibi hisseden ve onu tekrardan harika yapmak isteyen insanlardan kelimenin tam anlamıyla yüzlerce e-mail ve telefon aldık.
We're in touch with a Dr. Wu at the CDC.
HKM'den Dr. Wu ile temas halindeyiz.
So, we're going after a crazy, drug-addled venom dealer in the middle of a hurricane?
Yani fırtınanın ortasında, uyuşturucu bağımlısı çılgın bir kimyageri arıyoruz.
If we don't nip this in the bud, we're both gonna be lady arm wrestlers'girlfriends.
Eğer buna bir çözüm bulmazsak ikimiz de bilek güreşçi kadınların sevgilileri olacağız.
I think we're all concerned about the drought in California.
Bence hepimiz Kaliforniya'daki kuraklık konusunda endişeliyiz.
- You're gonna break free, we're gonna lure in one of these goons, hit him over the head with something.
- Bunlardan kurtulduktan sonra dev salaklardan birini buraya çekip kafasına bir şeyle vuracağız.
I know this doesn't exactly look like "just business," but right now we're thinking whoever paid Paulie Pennies to dispose of the body in the bathtub, also might have killed him to tie up some loose ends.
Olayın iş meselesi gibi görünmediğinin farkındayım ama bizce Paulie Pennies'e cesedi küvette yok etmesi için para veren kişi yarım kalmış işlerini düzenlemek adına onu öldürmüş olabilir.
Well, actually, we're in the middle of a major project.
Aslında büyük bir projenin tam ortasındayız.
- Not while we're in the middle of all this.
- Hele ki bütün bunlarla uğraşırken.
And if Cade accepts the deal, then... we're in the clear.
Ve Cade bu teklifi kabul ederse,... biz de kurtulmuş oluruz.
You know, sometimes... I think you're the only sane voice in this... parade of crazy that we call our lives.
Biliyor musun, bazen hayat dediğimiz bu deli geçidinde tek aklı başında ses seninkiymiş gibi geliyor.
Well, I for one am grateful that we're all just in the same room, together, as a family again.
Şahsen ben yeniden aile olarak bir arada olduğumuza seviniyorum.
I mean, I know we've had our differences in the past, but we're friends now, right?
Eskiden atıştığımızı biliyorum ama artık arkadaşız, değil mi?
The mafia, the cartels, when they hear that we have you in custody, and they think for a second about your... ingenious pizza code, they're gonna want to keep you quiet.
Mafyalar ve karteller senin gözaltına alındığını duyunca ve bu dahice pizza kodunun anlaşıldığını fark edince sesini kesmek isteyecekler.
Because we now know that you're the one who killed your father-in-law, Christi.
Aklandı zaten. Çünkü artık kayınpederini senin öldürdüğünü biliyoruz, Christi.
You're gonna have to get cleaned up before we spend five hours in the car together. Yeah.
Beş saat arabada geçireceğimizi düşünürsek temizlenseniz iyi olur.
I mean, come on, Sam, it's not like we're in the "live till you're 90, die in your sleep" business.
Hadi ama Sam biz 90 yaşında uykunda ölürsün gibi bir işte değiliz.
I mean, we're talking the whole enchilada - - the Thule High Command all in one place.
Hepsinin bir araya gelmesinden bahsediyoruz. Thule'un yüksek rütbeli komutanları hepsi bir yerde.
Vince is scheduled to be in the studio all day, so we're covered.
Vince tüm gün stüdyoda olacakmış. - Yani işimiz kolaylaştı.
We're investigating some suspicious activity in the area...
Bölgedeki bazı şüpheli durumları araştırıyoruz.
A boy who went missing two months ago was reported seen in the area, so we're checking with the locals.
İki ay önce bu bölgede kaybolan bir çocuğun ihbarı alındı biz de bölge halkını kontrol ediyoruz.
All I know is, Stig's got someone in the trunk, and we're going off turf to make a kill.
Bildiğim tek şey, Stig bagajda birini saklıyor ve onu öldürmek için çayıra gidiyoruz.
We're staying with you tonight, And I was just wondering. What's the earliest we can check in?
Bu gece sizde kalacağız ve en erken kaçta giriş yapabiliriz?
"but so is the one we already have," and we're losing sight of our primary objective here - as in, I've literally lost sight of the beds.
Ama zaten buna sahibiz ve burada başlıca nesnemizden uzaklaşıyoruz.
I can hardly breathe with that thing... and we're in the middle of nowhere.
O şeyle zar zor nefes alıyorum... ve bir hiçliğin ortasındayız.
If you took half of Qualia's cash pile, along with whatever we're learning here, and put it in THAT line of research, you could fix the environment, Milo.
Eğer burada öğrendiklerimizin yanında, Qualia'nın deposunun yarısını alsaydın ve bu yönde araştırma yapsaydın, çevre sorununu çözebilirdin Milo.
We're in some of the same classes.
Bazı derslerde birlikteyiz.
We're just going to go look in and scope the place out, that's all.
Sadece içeri bakacağız ve çıkışı belirleyeceğiz.
I know you're all in a hurry to get to our people on the other side of that minefield, but we got to get ourselves out of here in one piece first.
Sahanın diğer tarafındaki arkadaşlarımıza ulaşmak için sabırsızlandığınızı biliyorum. Ancak ilk olarak buradan tek parça halinde çıkmamız gerek.
we're in the middle of something 36
we're in the same boat 27
we're in the right place 16
we're in the clear 36
we're in the middle of nowhere 56
we're in this together 190
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in public 20
we're in the same boat 27
we're in the right place 16
we're in the clear 36
we're in the middle of nowhere 56
we're in this together 190
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in public 20