English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We're not going to

We're not going to translate Turkish

3,555 parallel translation
Actually, Barry, we're not going to have strippers tonight.
Bu akşam striptizci olmayacak Barry.
And if we're right, we're not going to see the usual signature or consistent victimology.
Eğer haklıysak olağan bir imza ya da tutarlı bir kurban bilimi görmeyeceğiz.
How do I know that you're not going to arrest me as soon as we walk out the door?
Kapıdan dışarı çıkar çıkmaz beni tutuklamayacağını nereden bileyim?
If he knows the cops are on to him, we're not going to find out anything.
Polislerin peşinde olduğunu biliyorsa hiçbir şey öğrenemeyiz.
And we're not going to find out who's behind this.
Ve işin arkasında kimin olduğunu öğrenemeyeceğiz.
So those keys did not work to the storage unit, so we're just going to have to buy new boogie boards.
Anahtarlar depoya olmadı o yüzden yenisini satın almamız gerekecek.
We're not going to Ops? No.
- Merkeze gitmiyor muyuz?
I'm not saying we're going to get a dog.
Köpek alacağımızı söylemiyorum.
Jimmy, we're not going to do this in front of Randy, okay?
Jimmy, bunu Randy'nin önünde konuşmayacağız tamam mı?
- We're not going to stop serving it.
Servisi kesmeyeceğiz.
We're not going to say which side is right or which side is wrong, except that all war is always wrong.
Hangi tarafın haklı hangi tarafın haksız olduğunu söyleyemeyiz fakat savaş her zaman tamamen yanlıştır.
We're not going to let you have the Vibranium Mount!
Vibranium Dağını almanıza izin vermeyeceğiz!
We're not going to hurt you.
Seni incitmeyeceğiz.
Something tells me we're not going to find Tookit unless he wants us to find him.
Bana öyle geliyor ki Tookit bulmamızı istemedikçe onu bulamayacağız.
The three of us have talked about a new debate format for months and we're not going to be able to do it if they don't give us a debate.
Üçümüz aylarca münazara formatı tartıştık eğer bize münazarayı sunma fırsatı vermezlerse, bunu yapmayacağız.
We're not going to get the debate if we're mocking their candidates.
Eğer konuklarla dalga geçersek münazara yapılamaz.
And if we're going to do this, I need to know you're in it for the long haul, not just taking it day by day.
Ve eğer bunu yapacaksak, bilmem gerek ciddi misin bilmem gerek, sadece kısa süreli değil.
We're not going anywhere if we don't figure out how to shut down the air power.
Hava kuvvetleri gücünü nasıl kapatacağımızı bulamazsak hiçbir yere gitmiyoruz.
- You're not going anywhere until you tell us what we need to know.
Bize bilmemiz gereken şeyi söyleyene kadar hiçbir şeye gitmiyorsun.
Yeah, I know, but it's a big change for me, and we're not going to be rolling in the same circles anymore, and I'm getting married...
Biliyorum ama bu benim için büyük bir değişim. Ve bundan sonra artık aynı çevrenin içinde yer alamayacağız. Ve evleniyorum.
I can't believe we're not going to get married.
Evlenemediğimize inanamıyorum.
We're not going to move again.
Bir daha taşınmayacağız.
We're not going to find Karen out here.
Karen'ı burada bulamayacağız.
So, what, we're not going to be friends?
Yani ne? Artık arkadaş olamayacak mıyız?
We're not going to Branson.
- Branson'a gitmiyoruz.
Dylan, we're not going to a lap-dancing club.
Kucak dansı kulüplerine gitmiyoruz Dylan.
We're not going to kill you.
Seni öldürmeyeceğiz.
Officially. No matter what, no matter where, even if we're not together, we're always going to be there for each other.
Ne olursa olsun, nerede olursak olalım, beraber olmasak da her zaman birbirimize destek olacağız.
Are we just going to pretend we're not even friends anymore? I just...
Artık arkadaş bile değilmişiz gibi mi davranacağız?
We're not going to.
Kabul etmeyeceğiz.
- Oh, no. We got something you're not going to believe.
- Hayır, elimizde inanmayacağın bir şey var.
Because you're always sighing, like you're the president of the United States and you have to decide whether we're going to war or not.
Çünkü her zaman Amerika'nın Başkanıymış ve bir savaş başlatıp başlatmamaya karar verecekmişsin gibi iç çekiyorsun da ondan!
I mean, my throne, not my brother's, who we're going to kill, right?
Yani, benim tahtım. Öldürecek olduğumuz kardeşimin ki değil, öyle değil mi?
We're not going to do anything...
Hiçbişey yapmıycaz..
We can't let them run with this. Well, we're not going to.
Bırakmayacağız.
I'm sorry Mrs. Buckminster we've decided we're not going to use a nanny afterall.
Affedersiniz, Bayan Buckminster. Bakıcı tutmamaya karar verdik.
Not really a purpose... But since we're going to keep running into each other like this I'm just saying let's at least acknowledge one another when we see each other.
İş sayılmaz, ama madem bu kadar sık karşılaşıyoruz en azından birbirimizi tanısak iyi olur diye düşündüm.
We're not going to stick around to find out.
Ögrenmek için bos oturacak degiliz.
We're not going to use drugs on him, so what does it matter?
Onu bayıltmayacağımıza göre niye soruyorsun ki?
You're not scared that we're going to hurt her ; you're scared that you are.
Bizim onu inciteceğimizi değil kendinin onu inciteceğini düşünüyorsun.
Oh. No, we're not actually going to have sex.
Hayır, gerçekten seks yapmayacağız.
This time we're not just going to keep quite either!
Bu defa biz de sessiz kalmayacağız!
We're not going to.
Bunu yapmayacağız.
We're not going to leave the car here ;
Buraya park etmeyeceğiz ;
I mean, come it's crazy, we're not going to do it, but if you did, there'd be a pattern, to make it their problem, not our problem.
Çılgınca gelebilir, biz bunu yapamıyoruz ama eğer ki sen yaparsan, bu onların problemi olurdu, bizim değil.
We're not going to fight about the name Frisbee, and we get disco fries for breakfast,'cause we're sad.
Frisbee adı hakkında kavga etmeyeceğiz, ve üzgün olduğumuz için kahvaltıda kaşarlı patates kızartması yiyeceğiz.
We're not going to stick around to find out.
Öğrenmek için boş oturacak değiliz.
We're not going to actually go.
Aslında gitmeyeceğiz.
We're not going to fuck?
Sevişmeyecek miyiz?
Anyway, we're not going to see each other again.
Tekrar görüşebilecek gibi durmuyoruz.
I'm going to see how far you rise, so do your best. We're not doing this for you, so go on and mind your own business.
Gitmeden önce sana söylemek istedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]