We've got to talk translate Turkish
393 parallel translation
Clara, we've got to have a serious talk.
Clara, ciddi bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor.
Meaning I got the day off and we don't want to talk about Mr. Scrooge tonight.
Şu demek, yarın izinliyim ve bu gece bay Scrooge'dan bahsetmek istemiyorum.
But we've got to talk about it.
Konuşmamız gerekiyor.
We've got nothing to talk about.
Konusacak bir seyimiz yok.
We've got to make them talk before curfew ends and the subversives find out that we caught them.
Sokağa çıkma yasağı bitmeden önce, onları konuşturmak zorundayız. Ve onlara yumuşak davranmayacağız.
We've got to have a little talk.
Biraz konuşmamız lazım.
You'd better get back to your guy now, or he'll wonder what we've got to talk about.
Kocanın yanına dönsen iyi olacak yoksa ne konuşuyoruz diye işkillenecek.
We've got a lot to talk over, haven't we, old man.
Konuşacak çok şeyimiz var, değil mi, ihtiyar?
We've got lots to talk about.
Konuşacak çok şeyimiz var.
We've got a little business to talk over.
Konuşmamız gereken bir iş var.
- We've got something to talk about.
- Konuşmamız gerekiyor.
We've got us to talk about.
İkimizden söz edelim.
We've got business to talk about.
Biz iş konuşacağız.
I gather from the way you talk and think you're like a lot of the tough guys we got coming in here. I guess we're gonna have to knock some of that out of you, fella.
Konuşmana ve kendini buradaki sert çocuklardan biri sanmana bakılırsa, seni yola getirmemiz gerekecek.
We've got a lot to talk about.
- Konuşacak çok şeyimiz var.
- Now we've got to talk straight.
- Şimdi açıkça konuşalım.
- We've got to talk to you.
- Seninle konuşmamız lazım.
We've got a lot to talk over, you and I.
Konuşacağımız çok şey var, senle ben.
We've got things to talk about.
Konuşmamız gereken daha önemli şeyler var.
- We've got to talk to him.
- Onunla konuşmalıyız.
We've got to have a talk.
Konuşmamız gerek.
We've got to talk. Terrible fight, wasn't it?
Kavga edeceklerse, içeride etsinler.
Zelda, before we go up there, I've got to talk to you.
Zelda, yukarı çıkmadan önce seninle konuşmak zorundayım.
We've got plenty to talk about
Konuşacak çok şeyimiz var.
We've got to talk.
Konuşmamız gerek.
We've got to have a long, serious talk.
Bu konuda uzun ve ciddi bir konuşma yapmamız lazım.
Now first, we've got to get someone to talk.
İlk iş olarak konuşacak birini bulmalıyız.
I've got something important we have to talk about. Howard, I'm so glad you called.
Howard, aradığına çok sevindim.
Listen, I don't like to talk about this any more than you do, but we've got to get some dough.
Dinle artık bu konuda seninle daha fazla konuşmak istemiyorum ama biraz para kazanmak zorundayız.
We've got a couple of things to talk over.
Konuşmamız gereken birkaç şey var.
Brooks, if we get this organized, you've got to talk.
Brooks, bunu düzenleyeceksek, konuşman lazım.
Mum, Loredana's leaving tonight and we've got a lot to talk about.
Anne, Loredana bu gece gidiyor ve daha konuşacak çok şeyimiz var.
We've got a few things to talk about.
Biraz konuşmamız gerek.
- We've got to talk.
- Konuşmalıyız.
- We've got things to talk about.
- Konuşacak şeylerimiz var.
Raymond, we've got business to talk over.
Raymond, biz konuşmak için iş var.
You've got to teach me. We'll talk to each other.
Bana yardım etmek zorundasın, birbirimizle konuşmalıyız.
We've got to talk.
Konuşmalıyız.
We've got to talk this over.
Bunu konuşmalıyız.
But we've got somebody you ought to talk to.
Fakat mutlaka konuşman gereken biri var.
You've got to get those journalists away from here so that we can talk to the Doctor.
Bu gazetecileri buradan uzaklaştırmalısın. Böylece doktorla konuşabiliriz.
I've got a little bit of business I want to drop your way. Can we talk in the other bar? - Right.
Biraz meşgulüm, sadece seni görmek için uğradım, haydi barın dışında konuşalım.
- We've got to talk.
Konuşmamız lazım.
Then we've got nothing to talk about.
O zaman konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
That's why we've got to talk.
Konuşmamız gerek şey de bu.
- We've got to talk properly.
-... düzgün konuşmalıyız. - Pekâlâ.
We've got some things to talk about.
Konuşmamız lazım.
We've got to talk rationally.
Mantıklı bir şekilde konuşmalıyız.
It's just, we've got nothing to talk about.
Bu sadece konuşacak birşeyimiz yok.
We've got to talk about this.
Bunun hakkında konuşmamız lazım.
I think we've got more important things to talk about, like you and me and some ground rules for working together.
Sanırım konuşmamız gereken daha önemli konular var. Mesela sen ve ben gibi, ve birlikte çalışmanın bazı temel kuralları olduğu gibi.
we've got your back 24
we've got 373
we've got plenty of time 29
we've got this 62
we've got time 35
we've got you 66
we've got to go 222
we've got a lot to do 18
we've got a 54
we've got it 85
we've got 373
we've got plenty of time 29
we've got this 62
we've got time 35
we've got you 66
we've got to go 222
we've got a lot to do 18
we've got a 54
we've got it 85