We can't just translate Turkish
6,859 parallel translation
This is insane, we can't just page through our family photo albums and figure out who should die.
Bu delilik, kimin öleceğine karar vermek için ailenin fotoğraf albümlerindeki sayfaları geçip karar veremeyiz.
We can't just leave him tied up down here.
Kapa çeneni! Onu burada bağlı bırakamayız.
Just because people aren't talking doesn't mean we can't find out who was on that ship.
İnsanların konuşmaması gemide olanları bulamayacağımız anlamına gelmiyor.
Now, if we can keep him away from DSN or, more importantly, keep him from feeding, them maybe we don't have to kill him,'cause maybe he'll just die off.
Onu DMU'dan uzakta tutmayı başarabilirsek ya da daha önemlisi, onun beslenmesini engellersek,... o zaman onu öldürmek zorunda kalmayız böylece kendi kendine ölebilir.
We can't just split up.
Öylece ayrılamayız.
We can't just run.
Öylece kaçamayız.
We just can't leave him here to die!
- Onu burada ölmeye terk edemeyiz!
Can't we just meet by coincidence?
- Tesadüfen karşılaşamaz mıyız?
Can't we just have a normal adventure?
Normal bir mecaramız olamaz mıydı?
We just can't walk in.
- Elimizi kolumuzu sallaya sallaya giremeyiz.
We can't just let it fester.
İçimize de atamayız.
We just can't confuse them.
Sadece kafalarını karıştırmak istemiyoruz.
But it just hasn't worked out the way that we wanted it to, and I'm not sure that we can turn it around.
- Evet. Ama istediğimiz gibi gitmedi işte, gideceğinden de emin değilim.
Yeah, we just can't figure out what address to have it shipped to.
Ya, sadece hangi adresine göndereceğimizi çözemedik.
I'm saying that we can't just send Marian into an unknown world.
Marian'ı hiç bilmediği bir dünyaya öylece gönderemeyiz.
Oh, just I can't believe we're losing her.
Onu kaybettiğimize inanamıyorum.
We can't just control that many.
O kadarını kontrol altına alamayız.
We can't just bang on his front door, can we?
Ön kapısında gürültü yapamayız, değil mi?
Right now, we're just looking to bring Ronnie in so he can't hurt anyone else.
Şu an Ronnie'yi kimseyi incitmesin diye sadece içeri almak için arıyoruz.
But if it's a crime scene, we can't just move her.
Ama bir cinayet mahalli ise onu hareket ettiremeyiz.
Well, can't we just agree on joint custody now, and then I'll figure out the living space when I have the means?
Şimdilik sadece ortak velayet konusunda anlaşamaz mıyız? Gelirim olduğunda yaşanacak yeri halledeceğim.
Well, we have created a grey area, Mrs Hawkins, we can't keep insisting that they are just gadgets.
Bir gri bir alan yarattik, Bayan Hawkins. Sadece birer alet olduklarinda israr edemeyiz.
No, no, I was thinking that, too, but we'll just toke up here, and then we can leave, - and... I don't know.
- Ben de öyle düşündüm burada dumanlanırız dedim, sonra da gider bir yerlere ne bileyim işte.
So... why can't we just get past this?
Neden bunu geride bırakamıyoruz?
We can't just leave here.
- Böylece çekip gidemeyiz.
We can't just leave him here.
Onu burada bırakamayız.
We can't just leave him out there.
- Orada bırakamayız.
Can't we just talk about this?
Bu konuyu konuşabilir miyiz?
We can't just send a signal.
Öylece sinyal gönderemeyiz.
But we can't back down just because we're afraid.
Fakat sırf korkuyoruz diye geri çekilemeyiz.
Can't we all just hang out together?
Hepimiz sadece birlikte takılmak değil misin?
We can't waste time just so you can prove her wrong.
Yanıldığını ispatlayacaksın diye vakit kaybedemeyiz.
We can't just force Melissa to have sex with some stranger.
Melissa'ya zorla bir yabancıyla seks yaptıramayız.
We can't just let them take over our country.
Ülkemizi ele geçirmelerine göz yumamayız.
We can't just walk away.
Öylece çekip gidemeyiz.
We just can't have civilians setting off charges wherever they feel like it.
Sivillerin istedikleri yerde bir şeyler patlatmalarına izin veremeyiz.
We can't just park him at home while we're out fighting.
Biz dışarıda savaşırken, onu öylece evde tutamayız.
Now, uh, why don't we go upstairs and you can show me just how grateful you are?
Şimdi, uh, neden biz yukarı gitmez. Ve sen ne kadar minnettar bana gösterebilir misin?
We just can't agree on the ending, and it's driving us both a little nuts.
Sadece kitabın sonu üzerinde anlaşamıyoruz. Bu ikimizi de bir parça deli ediyor.
No, why can't we just stay in this house?
Hayır. Neden bu evde kalamıyoruz?
I don't know. Can't we just say,
Bilmiyorum, sadece şunu söyleyemez miyiz?
Well, I think we can just assume that James Frey is creating a dense philosophy for the purpose of justifying his own fiasco, don't you?
Bence James Frey'in yoğun bir felsefe geliştirmiş olmasının kendi fiyaskosunu meşrulaştırmak amacıyla olduğunu varsayabiliriz. Sizce?
Can't we just eat, please?
Artık yiyemez miyiz, lütfen?
Nick, we can't just walk into this guy's office with a Grimm.
Nick, adamın ofisine yanımızda bir Grimm'le giremeyiz.
If we looked. If we can just believe something, then we don't have to really think for ourselves, do we?
Çünkü sadece bir şeye inandığımızda düşünmemiz gerekmiyor.
Just like you said, we can handle it.
Tıpkı dediğin gibi, hallederiz.
We can't just erase what happened.
- Olanları silemeyiz öylece.
- can't we just talk?
- Sadece konuşamaz mıyız?
We do, Art, but can't you just, like, look away?
Biliyoruz Art fakat... Sadece... -... kafanı başka yöne çevirsen?
We can't just execute them.
Öylece idam mı edilecek?
We can't just...
Öylece bunu...
we can't just sit here 26
we can't just leave him 34
we can't just leave her here 16
we can't just give up 17
we can't just leave him here 25
we can't leave 63
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't just leave him 34
we can't just leave her here 16
we can't just give up 17
we can't just leave him here 25
we can't leave 63
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't keep doing this 32
we can't go 48
we can't do this anymore 31
we can't help you 33
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't keep doing this 32
we can't go 48
we can't do this anymore 31
we can't help you 33