We can't stop it translate Turkish
224 parallel translation
If we walked on our knees, we can t stop it.
Dizlerimizin üstünde yürürsek durduramayız.
We can't stop them with our fists! Enough, damn it!
Onları yumruklarımızla durduramayız!
Time goes on and on, we can't stop it!
Zamanın akıp geçmesine engel olamıyoruz.
But Jonas can't stop thinking about it, and so we discuss it constantly.
Ama Jonas bunu düşünmeyi bırakamıyor ve sürekli bunu tartışıyoruz.
We're going down and we can't stop it.
Alçalıyoruz ve bunu durduramıyoruz.
We can't seem to stop it.
Durduramıyoruz.
I've said it before and I'll keep on saying it if we fight the Americans, we can't stop at Hawaii or San Francisco.
Daha önce de söyledim ve söylemeye de devam edeceğim eğer Amerikalılar ile savaşırsak, Hawaii'de veya San Francisco'da duramayız.
Jim, if we can't stop it, millions of people will die.
Jim, onu durduramazsak, milyonlarca insan ölecek.
Alan. What's your plan if we can't stop it?
Alan, onu durdurmayı başaramazsak planın nedir?
Is it possible, at moments we can't imagine, a horse can add its sufferings together... the non-stop jerks and jabs that are its daily life... and tum them... into grief?
Bir atın, bizim hayal edemediğimiz bazı anlarda, kendi çektiği acıları ve... gündelik yaşamındaki itilip kakılmaları hesab ederek... tüm bunlardan kederlenmesi mümkün müdür?
If we can't stop it there'll be no hope for the Hindus left in Pakistan.
Bunu durduramazsak... Pakistan'daki Hindular için umut kalmayacak.
For one thing, we could stop this train. Not possible. It can't be done.
Paul McCane'e kapıldın değil mi?
Mac gives his life to get you that stuff so you could nail the bastard... and you tell me he's gonna get away with it, that we can't stop him?
Mac, senin için o pisliği haklayacak delilleri toplarken hayatını kaybetti. Ve şimdi sen bu adama engel olamayacağımızı ve yoluna devam edeceğini mi söylüyorsun?
We probably can't stop it 100, but we can slow it down.
Tamamen durduramayız ama yavaşlatabiliriz
We can`t stop it, not yet
Henüz önüne geçemedik.
We can't stop it.
Onu durduramayız.
We can't stop it because it's bulletproof.
Kurşungeçirmez olduğu için durduramıyoruz.
I'll never make it. Can't we just stop somewhere, for a minute?
Bir dakika için bir yerlerde durabilir miyiz?
And if I can't find a way to stop it, we will all go insane.
Ve bunu durdurmanın bir yolunu bulmazsak, hepimiz aklımızı yitireceğiz.
We must stop it here so that it can't travel back through time.
Zamanda geri gidemesin diye burada durdurmamız lazım.
But then the virus mutates and we can't stop it now and we could've then.
Ancak virüs başkalaştı. O zaman durdurabilirdik, artık durduramıyoruz.
It's reading the main bank. We can't stop it.
Ana bankayı okuyor.Onu durduramıyoruz
We can't stop it.
Durduramıyoruz.
If we can't stop it, we risk permanent brain damage.
Bunu engellemek yapamıyorsanız, o zaman beyin hasarı riski vardır.
Now, we just can't stop now, goddamn it, and wait for it.
Şimdi duramayız, lanet olsun, ve suyu bekleyemeyiz.
We can't stop the clock, but we can make it go a little smoother.
Zamanı durduramayız ama biraz daha sakin geçmesini sağlayabiliriz.
Losing people is inevitable, and sometimes it happens sooner than we expect... but I can promise you that the people on this ship aren't about to let you stop living your life or break your neck on the holodeck.
Birilerini kaybetmek kaçınılmazdır, ve bazen, beklediğimizden çok daha yakın bir zamanda olur... ama sana, bu gemide ki herkesin, hayatını yaşamaya son vermene izin vermeyeceği yada sanal güvertede boynunu kırmana izin vermeyeceği konusunda söz verebilirim.
We can't stop it without the computer.
Bilgisayar olmadan onu durduramayız.
Hell, I don't even know if we can stop it.
Durdurabileceğimizi bile bilmiyorum.
If we can't turn the temperature down, isn't there at least some way to... stop it from...
Eğer ısıyı düşüremezsek... En azından durdurmak için başka bir yol... Olmalı...
The original homeowners, we asked for it and now we can't stop it.
Evin ilk sahibi olan kişiler. Bunu biz istemiştik ancak şimdi durduramıyoruz.
Current temperature in Kroner is 45 degrees. I know business has been slow but we can't stop living just'cause it hasn't rained in a spell.
Biliyorum, işler kesat ama bir süre yağmur yağmadığı için yaşamımızı durduramayız.
Stop it, that's not true we can't say they helped him by kicking him out!
Yapma, bu doğru değil. Herhalde kovarak ona yardım ettiklerini söyleyemeyiz.
They can't stop it, but we will.
O durduramıyor ama biz durduracağız.
Stop it, we can't do this anymore.
Kes şunu, artık bunu yapamayız.
We won't make it that far if we can't stop the bleeding.
Kanamayı durduramazsak o kadar uzağa gidemeyiz.
If you don't do your job right the experiment makes no sense and we can stop it right now.
Eğer işinizi düzgün yapmazsanız Deney duygusuz yapar. ve biz artık durduramayız.
I reckon it's simple, to stop the locals killing each other... except we can't use force or get into dangerous situations.
- İyi soru. Sanırım basit : Sivillerin birbirini öldürmesini engellemek için.
- You'd better hope it does, cos if it doesn't, he's coming after you, and I don't know if we can stop him.
Umalım da dayansın, çünkü dayanmaz da peşine düşerse onu durdurabileceğimizi sanmıyorum.
We've slowed the bleeding, but we can't stop it.
Kanamayı yavaşlattık ama durduramıyoruz.
- Then we can't stop it.
- Ve onu durduramayız.
The truth is, there's no hard evidence that secondhand smoke can kill, but we believe it's okay to lie about it, as long as it gets people - to stop smoking!
Pasif içiciliğin ölüme yol açabileceğine dair tam bir kanıt yok elimizde fakat insanlara sigarayı bıraktırdığı sürece bu konuda yalan söylemenin doğru olduğuna inanıyoruz.
What if we can't stop it?
Ya onu durduramazsak?
We can't stop it.
Durdurmak için yapacak birşey yok.
Or at least, if we can't stop it, to push it further away.
Ya da en azından, durduramazsak bile... daha ileriye aldırabilirdik.
I can't order anyone in because it's against protocol, but Alvers is in there and we might still have a chance to stop him.
Kimsenin içeri girmesini emredemem çünkü bu kurallara aykırı. Ama Alvers içerde, bunu durdurmamız için hala şansımız olabilir.
If we can't stop this thing, maybe we can just, you know, freeze it... in its tracks, till we can come up with something.
Eğer bunu durduramazsak, onu dondurabiliriz ve bir şeyler bulana kadar bekleriz.
We can't stop it.
Biz duramayız.
Show us your proof... and we'll do what we can to stop it.
Bize kanıtını göster... ve biz de onu durdurmak için elimizden geleni yapalım.
You know, with all this rain we're having, you can't stop some of it coming down that elevator shaft.
Bilirsin, buraya çok yağmur yağıyor ve bunun asansör boşluğuna akmasını engelleyemiyorsun.
What if we can't make it stop? Shh.
Ya durduramazsak?
we can't leave 63
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't go 48
we can't keep doing this 32
we can't do this anymore 31
we can't help you 33
we can't just 40
we can't let that happen 60
we can't go home 32
we can't stay here 175
we can't risk it 42
we can't go 48
we can't keep doing this 32
we can't do this anymore 31
we can't help you 33
we can't just 40
we can't let that happen 60
we can't go home 32
we can't stay here 175
we can't risk it 42