We don't translate Turkish
125,842 parallel translation
I don't know what's going on here, but we need to...
- Ne oluyor, bilmiyorum ama hemen...
We don't have the numbers if they spot us.
Bizi fark ettiklerini bile anlamayız.
Why don't we talk about Titan?
- Neden Titan'dan bahsetmiyoruz?
We don't have time to break her, so I made some.
Onu konuşturmak için vaktimiz yoktu. Ben de vakit yarattım.
If we don't get to him, we don't make it out of there.
Onu alamazsak oradan çıkamayız.
- We don't even know what year it is. - It's 2047.
- Hangi yılda olduğumuzu bile bilmiyoruz. - 2047 yılındayız.
We don't go.
Gitmeyelim.
- We don't know that...
- Bunu bilmiyoruz.
We don't know how or exactly when, which only exacerbates the urgency of our mission.
Tam olarak yerini ve nasıl gerçekleşeceğini bilmiyoruz. Bu durum görevimizin aciliyetini arttırıyor.
And if we don't?
Ya alamazsak?
We don't even know what's on this thing.
Bu şeyin ne olduğunu bilmiyoruz.
We don't need to get to know him.
Onu tanımamıza gerek yok.
We don't know that, and there's still time to find a way to stop it.
Bunu bilmiyoruz. Durdurmak için hâlâ zamanımız var.
We don't have a choice.
Seçeneğimiz yok.
We don't know what would happen if we told him the truth.
Ona doğruyu söylesen ne olurdu bilemiyorum.
We still don't know who to look for.
Kimi arıyoruz bilmiyoruz.
We don't just have an opportunity.
Tek bir fırsatımız yok.
We don't get to change the past and keep the future.
Geçmişi değiştirip geleceği elimizde tutamayız.
If we're gonna try to con our way into this party, we need to look like we belong, and we don't have nearly enough.
Eğer bu partiye gireceksek, oraya aitmiş gibi olmalıyız ama nerdeyse hiç bir şeyimiz yok.
We don't know anything about him.
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.
We don't know their temporal signature.
Geçici imzalarını bilmiyoruz.
We don't think the unsub's gonna flee the country now that he knows we're on to him?
Şüpheli peşinde olduğumuzu bildiğinden ülkeyi terk etmez mi?
You're trying to buy time, and we don't have any.
Zaman kazanmaya çalışıyorsun, ama zamanımız yok.
We don't have any customers yet.
- Henüz müşterimiz yok.
Liv, I get you're on this crazy brain, but don't forget we're police on the job.
Liv, deli bir beyinde olduğunu biliyorum ama polis olarak burada olduğumuzu unutma.
Marilla Cuthbert you don't mean to tell me that you are upholding her in such a terrible display of temper as we've just seen?
Marilla Cuthbert, yoksa az önce şahit olduğumuz öfke nöbetini karşıma geçmiş savunmaya mı kalkıyorsun?
Don't tell Marilla we had a conversation, on account of we decided raising you was her department.
Marilla'ya bu konuşmadan bahsetme. Seni yetiştirmekten onun sorumlu olmasına karar verdik.
Better we don't cross paths.
Rastlaşmamamız iyi olur.
You see we're serious. I don't know.
- Ciddi olduğumuzu fark etmişsindir.
We learn what the triggers are, but because of your sister we don't have that kind of time.
Onları neyin tetiklediğini ama kız kardeşin yüzünden bunu yapmak için zamanımız yok.
I don't think that we should be here.
Bence burada olmamalıyız.
We don't need it.
- Ona ihtiyacımız yok.
Most people don't know when their winter will come, but we do.
Çoğu insan kışın geldiğini bilmez, Ama biz biliriz. Ve bu bir yetenek.
We don't think it's a way to live.
Bunun yaşamak için bir yol olduğunu düşünmüyoruz.
We can't save them if they don't want to be saved.
Eğer onlar kurtarılmak istemiyorsa onları kurtaramayız.
We don't know if this works.
İşe yarayıp yaramayacağını bilmiyoruz.
We don't know.
Bilmiyoruz.
We don't have much time.
Çok zamanımız kalmadı.
We don't have time for this.
Bunun için zaman yok.
I don't like this any more than you do, but we must call upon the better angels of our nature to guide us.
En az senin kadar haz etmiyorum bundan ama doğamızın iyi meleklerine bize rehberlik etsin diye çağrıda bulunmalıyız.
If we don't do this lottery, all of us will be killed.
Bu bileti kullanmazsak hepimiz ölmüş oluruz.
We don't have any tools or weapons.
Silah ya da araç gerecimiz yok.
- We don't have another suit.
- Başka kostümümüz de yok.
We don't know that yet.
Henüz bilmiyoruz.
We don't have to do this.
Bunu yapmak zorunda değiliz.
Uh, we don't have enough fuel to get down.
Geri inmek için yeterli yakıt yok.
Good. Now we know the many ways we might die today, why don't you tell us what we have to do to live?
Güzel, bugün ölebileceğimiz pek çok yol biliyoruz, neden bize yaşamak için ne yapmamız gerektiğini söylemiyorsun?
We don't need A.L.I.E. on the Ark. We need you.
Ark'da A.L.I.E.'ye ihtiyacımız yok, sana var.
Hurry. We don't have a lot of time.
Çabuk, fazla zamanımız yok.
Remember, we'll have an hour each. Don't turn them on till I tell you, and after that, breathe easy.
Unutmayın birer saatimiz olacak, onları ben söylemeden açmayın, sonrasında rahat nefes alırız.
If we don't, she died in vain, and I'm not gonna let that happen.
Başaramazsak, boşuna öldü, bunun olmasına izin vermeyeceğim.
we don't know each other 51
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't have anything 45
we don't have time for that 61
we don't care 92
we don't know 1067
we don't know yet 293
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't have anything 45
we don't have time for that 61
we don't care 92
we don't know 1067
we don't know yet 293