We don't have long translate Turkish
243 parallel translation
We'll have a wonderful time. You're perfectly respectable. As long as we don't roll on the floor... and give the butler hysterics, we'll be cooking on the front burner.
Gerçekten takdire şayan birisin, ama yerlerde yuvarlanmadıkça ve uşakları sinir krizine sokmadıkça, her daim gündemde olacağız.
We don't have to tell him how long I've been practicing, do we?
Ne kadardır alıştırma yaptığımızı söylememize gerek yok, değil mi?
I don't care what we have, as long as we're together.
Birlikte olduğumuz sürece neyimizin olduğu önemli değil.
We're going to have to wait till those mortars lift, if they don't take too long.
Topçular ortaya çıkana kadar beklememiz gerekecek.
Yes, yes, yes, but it's going to take such a long time... and time we don't have!
Evet ama uzun zaman alacak, bizde olmayan zamanı!
If everything don't look just right to him, we'd have to go a long ways to find him again.
Eğer her şey onun beklediği gibi olmazsa, Onu tekrar bulmak için çok uzun bir yol gitmek zorunda kalacağız.
But if we don't break out... I'd rather we didn't have to wait too long for the end of it.
Çıkamazsak... Çok uzun zaman beklememeyi tercih ederdim.
We don't have to maintain it very long, Mr. Scott.
Yapmak zorunda değiliz.
if I talked to her... joan, don't be naive We have one alternative We decided that a long time ago
Eğer ben onunla konuşsaydım... Joan, saf olma. Bir tek seçeneğimiz var.
We don't have very long to wait.
Neyseki bu uzun bir süre değil.
We don't have long to wait.
Daha fazla beklememize gerek kalmadı.
We don't have to stay long, daddy
Uzun süre kalmak zorunda değiliz baba.
Please, we can't just sacrifice Brother Li We don't have enough men As long as I can get out of the city
ama sadece birader Li'i kurban edemeyiz fazla adamımız yok şehirden çıkana kadar birisinin oyalaması gerek sonra hemen sıvışacak ama tek başına yeterli olur mu?
We'll know tomorrow if they'll have to operate, and to cut a long story short, we don't have any, no.
- Röntgen çekmişler... ameliyata yarın karar verecekler... kısa kesmek gerekirse, hiç kerevizimiz yok, evet.
As long as we have to deal with the problem of conscience, don't you think?
Vicdan sorunu olduğu sürece başa çıkılmıyor, öyle değil mi?
Look, I really don't care what you gentlemen think as long as we don't have to listen to it.
Bak, gerçekten, siz beylerin ne düşündükleri umurumda bile değil... ta ki, biz dinlemek zorunda kalmadığımız sürece.
You don't have to apologize as long as we're together.
Birlikte olduğumuz sürede benden özür dilemene gerek olmayacak.
Don't worry, we don't have to stay long.
Endişelenme çok kalmayacağız.
As long as were in this sort of public service mood I'd like to mention a social problem we have in this country that a lot of people don't like to talk about in public but I think it's time we faced this thing head on.
Madem kamu hizmetinden konuşuyoruz bu ülkede birçok kişinin toplum içinde konuşmaktan hoşlanmadığı ama artık yüzleşmemiz gereken toplumsal bir sorundan bahsetmek istiyorum.
I don't know how long my dinner will take but could we have a drink later?
Yemeğimin ne kadar süreceğini bilmiyorum ama sonra bir içki içebilir miyiz?
Don't know how long we'll have to wait.
Burada ne kadar bekleyeceğimizi bile bilmiyoruz.
- No, we don't have that long.
- Evet fazla zamanımız yok.
What I wanna say is, if we don't get rescued we might have to live here for a long time.
Söylemek istediğim şey şu : Eğer kurtulamazsak, burada uzun bir süre daha yaşamamız gerekecek!
Peg, as long as I have my pool to frolic in we don't need an air conditioner.
Peg içinde keyif yapabileceğim havuzum olduğu sürece bir havalandırma cihazına ihtiyacımız yok.
You don't have to say another word as long as we're here, but I think I really need to talk.
Sen tek kelime dahi etmesen de olur ama ben gerçekten konuşmalıyım.
We don't have a long time.
Uzun zamanımız yok.
- It's a long story and we don't have much time.
- Uzun hikâye ve fazla vaktimiz yok.
- I don't think we'll have to wait that long.
- O kadar bekleyeceğimizi sanmıyorum.
We don't even have it on long-range sensors yet.
Uzun mesafe sensörlerimiz daha tespit edemiyor.
We'll try to hold them off, but we don't have long.
Peki ala, onları uzak tutmaya çalışacağız, ama fazla uzun sürdüremeyiz.
- But we don't have that long.
- Ama vakit az.
We've set off every long-range scanner in the area, so we don't have a lot of time.
Bölgedeki tüm uzun menzilli tarayıcılara yakalandık. Fazla zamanımız yok.
- Clark doesn't want this released but we have to go with this now. I don't know how long we can stay on.
- Clark bu bilginin duyulmasını istemiyor ama bizim buna ihtiyacımız var çünkü ne kadar yayın yapabileceğimiz meçhul.
Forgive my ignorance, but if we don't have warp drive how long will it take us to reach a Federation starbase?
Cahilliğimi mazur görün, büküm motorumuz yoksa en yakın Federasyon yıldız üssüne varmamız ne kadar sürer?
Hope we don't have to wait too long.
Umarım çok fazla beklemek zorunda kalmayız.
We don't have to stay long. Does she get skinny right away?
- Fazla kilolarını hemen verir mi?
As long as we don't have to run or jump or dribble.
Koşmak, atlamak veya top sürmek zorunda değilsek eğer.
Just so long as we don't extend this really awkward moment... -... any longer than we have to.
Bizim uzatmadığımız bu gerçekten zor anı dahada uzatmayalım.
- We don't have to stay long.
Burada çok durmamıza gerek yok.
Well, why don't we make camp so he can have a nice long nap.
Tabi neden bir kamp kurmuyoruz, böylece uzun bir uyku çekebilir.
I mean, I don't care how long it takes, how many hours we have to spend in that shower.
Duşta ne kadar kalacağımızın hiç önemi yok.
- Sir, it's been a long night, and we don't have much time before our crime scene flies away.
Bayım, uzun bir gece oldu. Kısa bir süre sonra olay yerimiz uçup gidecek.
We don't have long!
- Fazla vaktimiz yok!
After what we've just been through... i don't want to have anything to do with diamonds for a long, long time.
Biz sadece ne oldum sonra... Ben bir şey var, uzun bir süre için elmas yapmak istemiyorum.
We have weapons but I don't think we'll last long.
Silahlarımız var, ama uzun süre dayanacağını sanmam.
BURT : Nancy, since no one has bothered to maintain their seismic equipment we don't know how long they've been active and therefore have no idea when they may become shriekers.
Nancy, kimse sismik ekipmanının bakımını yapmadığı için... ne kadar zamandır aktif olduklarını bilmiyoruz.
I don't think we're gonna have to be here very long.
Burada çok uzun süre bekleyeceğimizi sanmıyorum.
We have known each other a long time now, me and Felicity, and I don't think it was in the cards that we were gonna become friends.
Felicity'yle birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz şimdi, arkadaş olacağımız kaderimizde yazmıyordu, falda çıkmadı.
We don't have long before the ship enters orbit.
Geminin yörüngeye girmesine az kaldı.
Belle, why don't you fix up these two fine fellas with some new duds, while we go and have that long overdue talk with Geniah about her conjugals?
Belle, Geniah hakkında şu geciken uzun konuşmamızı yaparken, Bu iki beyefendiye neden güzel elbiseler tasarlamıyorsun.
I don't think we've been fighting long enough to have any heroes in this campaign.
Bu görevde henüz kahraman olacak kadar savaştığımızı düşünmüyorum.
we don't know each other 51
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
we don't have time for that 61
we don't care 92
we don't know 1067
we don't have much time 440
we don't have one 55
we don't have 70
we don't have any 57
we don't 1406
we don't have anything 45
we don't have time for that 61
we don't care 92
we don't know 1067
we don't know yet 293
we don't have time 329
we don't have it 66
we don't know anything 72
we don't know that 318
we don't have a lot of time 158
we don't have to 166
we don't want any trouble 77
we don't do that 82
we don't have any time 22
we don't have time 329
we don't have it 66
we don't know anything 72
we don't know that 318
we don't have a lot of time 158
we don't have to 166
we don't want any trouble 77
we don't do that 82
we don't have any time 22