English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We don't have time

We don't have time translate Turkish

4,889 parallel translation
- We don't have a lot of time.
- Fazla zamanımız yok.
We don't have a lot of time, Admiral.
Fazla zamanımız yok, Amiral.
We gotta get out of this hole. We don't have time.
Bu delikten çıkmalıyız, fazla vaktimiz yok.
- We don't have time.
- Zamanımız yok.
We don't have time for this.
- Bunun için zamanımız yok.
We don't have time for this!
Bunun için zamanımız yok.
We don't have much time.
Fazla vaktimiz kalmadı.
We don't have time for you to detox.
Detoks yapmaya vaktimiz yok.
Okay, look, we don't have time for this, ben.
Bunun için zamanımız yok, Ben.
We don't have time for this.
- Tartışacak vaktimiz yok Ezra.
We don't have time to rest.
Dinlenecek zamanımız yok.
Okay, we don't have much time.
Fazla zamanımız yok.
We don't have time to take him home anyway.
Onu evine götürecek zamanımız da yok zaten.
I know he thinks he's helping, but we don't have time for bureaucracy right now.
Onun yardım ettiğini düşündüğünü biliyorum ama şu anda bürokrasiyle uğraşacak zamanımız yok.
We don't have much time.
Çok vaktimiz yok.
We really don't have time for this.
Bunun için cidden vaktimiz yok.
We don't have time for that.
Ona ayıracak vaktimiz yok.
We don't have time for this!
Buna vaktimiz yok!
Grandma, we don't have time for tea.
Büyükanne, çay içmeye vaktimiz yok.
We have time. I don't care.
Bana ne?
I've got to get Lexi's samples. We don't have time for that.
Lexi'nin numunelerini almak zorundayım.
We don't have a lot of time, Admiral.
Amiral çok zaman yok.
We gotta get out of this hole. We don't have time.
Bu delikten dışarı çıkmak için vaktimiz yok.
- We don't have time.
- Bizim zamanımız yok.
Katrina, I don't have time to give a shit about bowels,'cause after this, we are starting fresh.
Katrina, dipleri önemseyecek durumda değilim çünkü bundan sonra yeni bir başlangıç yapıyoruz.
Then figure out a way to keep Cahill from getting his hands on our documents, and do it fast because we don't have much time.
Ve çabuk yap. Çünkü fazla zamanımız yok.
We haven't gotten that far, yet. Cary, we don't have a lot of time.
Daha onu yapamadık, henüz.
We don't have time for this.
- Buna harcayacak vaktimiz yok.
We don't have the time.
Zamanımız yok.
Look, if it's like Ayden says, and the elves are turning, then we don't have much time.
Bakın, Ayden'in söylediği gibiyse ve elfler dönüyorsa, çok fazla zamanımız yoktur.
We don't have time to babysit anyone.
Bebek bakıcılığı yapacak vaktimiz yok zaten.
We don't have time to waste.
Harcayacak vaktimiz yok.
We don't have time!
Vaktimiz yok!
We don't have a lot of time to get them out of here.
Fazla zamanımız yok, onları buradan götürmeliyiz.
Sweetheart, we don't have time to sit here and argue.
Hayatım, oturup tartışacak kadar zamanımız yok.
- It means we don't have any time.
- Zamanımız kalmadı demek oluyor.
If you're meeting Streeter tomorrow, we don't have a lot of time to work out tac support.
Eğer Streeter ile yarın buluşuyorsan,... taktik desteği üzerinde çalışacak çok vaktimiz yok.
We don't have time for this.
Tartışacak vaktimiz yok.
It'll take time that we don't have.
Zaten bizde olmayan vaktimizi de alacak.
I don't know, but we don't have much time.
Bilmiyorum ama fazla vaktimiz yok.
We don't have much time, but we can talk freely here.
Fazla vaktimiz yok ama burada özgürce konuşabiliriz.
We don't have much time.
Fazla zamanımız yok.
Well, we don't have a lot of time.
Çok zamanımız yok.
The offer seems solid, but I think he's keeping it from his superiors, so we don't have a lot of time.
Ama sanırım onu üstlerinden saklıyor. Yani fazla zamanımız yok. Seni almaya geliyorum.
We don't have time for this.
- Bunun için vaktimiz yok.
Come on, man. We don't have time for this. I do.
- Hadi dostum, buna harcayacak vaktimiz yok.
- We don't have much time.
- Fazla vaktimiz yok. - Defol!
We don't have time.
Zamanımız yok.
We don't have time, Alfred.
Vakit yok Alfred.
Well, we don't have time for it to settle in.
O kadar zamanımız yok ama.
It's the first time in 50 years we don't have eyes on the ship.
50 yıldır ilk kez geminin içini göremiyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]