We don't know where he is translate Turkish
180 parallel translation
We don't even know where he is.
Nerede olduğunu bile bilmiyoruz.
We don't know where he is.
Nerede olduğunu bilmiyoruz.
We didn't have lunch together. I don't even know where he is.
Öğle yemeğinde de birlikte değildik.
Half of the time, we don't know where he is, he don't come home at all.
Bu çocuk 16 yaşında. Çocuk yaşta henüz, Nerede olduğundan haberimiz yok, her zaman da eve gelmez
- We don't know where he is.
- Nerede olduğunu bilmiyoruz.
- We don't know where he is
- Nerede olduğunu bilmiyoruz.
There's no mention of a Mr.Holmes but since we don't know where he is, we can't question him.
Bay Holmes'un da ülkeye girişi hakında bir bilgi yok. Şimdi başka bir isim kullanıyor olabilir fakat onun nerede olduğunu bilmediğimizden, ona soru da soramayız.
Where is he? - We don't know. We're servants here.
- Bilmiyoruz, biz sadece hizmetlileriz.
I don't know where he is, but I think we should call the police right now.
Nerede olduğunu bilmiyorum ama sanırım polisi aramalıyız. - Hemen şimdi!
We can't give up Hidetora... we don't know where he is.
Hidetora'yı nasıl teslim edeceğiz, daha nerede olduğunu bile bilmiyoruz?
Ladies and gentlemen, we don't know where he is.
Bayanlar ve baylar, nerede olduğunu bilmiyoruz.
I gotta find Johnny "Golden Tonsils" and we don't know where he is.
"Altın Ses" Johnny'i bulmalıyım, nerede olduğunu bilmiyorum.
We have his voice on tape, but we don't know who he is or where to find him.
Sesi teybe kayıtlı ama kim olduğunu ve nerede bulabileceğimizi bilmiyoruz.
We can't do anything if we don't know where he is.
Komutanım?
Walter, the old man next door. We don't know where the hell he is. Oh, God!
Walter, yan taraftaki yaşlı adam... hangi cehennemde olduğunu bilmiyoruz.
We still don't know where he is.
Hâlâ nerede olduğunu bilmiyoruz.
- Don't know. And we don't know where he is.
- Bilmem, zaten yerini bilmiyoruz.
Listen, friend, we told you, we don't know where he is.
Dinle dostum, söyledik size. Nerede olduğunu bilmiyoruz.
- We don't know where he is.
Nerede olduğunu bilmiyoruz.
He's not gonna go peaceful, and we don't even know where he is!
Kendi ayaklarıyla gitmeyecektir, zaten nerede olduğunu da bilmiyoruz!
If we know where he is, why don't we just go and grab him?
Orada olduğunu biliyorsak, niçin oraya gidip, yakalamıyoruz?
The guy you brought in doesn't show, we don't know where he is.
İçeri aldığın adam ortaya çıkmıyor. Ve nerede olduğunu bilmiyoruz.
He's cleaned us out, and, uh, we don't know where he is.
Kısaca bizi dolandırdı. Nerede olduğunu bilmiyoruz.
We don't know how he got aboard, where he came from or what race he is.
Üsse nasıl girdiğini, nereli veya hangi ırktan olduğunu bilmiyoruz.
We don't know how he got aboard, where he's from or what race he is.
Üsse nasıl girdiğini, nereden geldiğini veya hangi ırktan olduğunu bilmiyoruz.
There we go, atta boy I swear to God, we don't know where he is all he said was Mexico and he's...
Devam et iyi çocuk. Allah'ın adı üzerine yemin ederim, nerede olduğunu bilmiyoruz, tüm bildiğimiz Meksika'da olduğu.
If he doesn't know where WE are and we don't know where HE is, he won't be able to write, will he?
O bizim nerede olduğumuzu bilmiyorsa, biz de onun nerede olduğunu bilmiyorsak istesek de ona yazamayacağız, değil mi?
It says that the prophet Muhammad invoked it centuries ago to banish Javna back to wherever the hell he came from. Yeah, well, the problem is, we don't know who Javna really is, let alone where he is.
diyor ki yüzyıllar önce Muhammed peygamber geldiği cehenneme geri dönsün diye dua etmiş evet, sorun şu ki, Javna'nın gerçekte kim, olduğunu bilmiyoruz.
We met him, but I don't know where he is.
Buluştuk fakat onun nerede olduğunu bilmiyorum.
Well, where is he? We don't know.
— Nerede peki?
Yeah, only we don't know where he is.
Evet, sadece nerede olduğunu bilmiyoruz.
- We don't know where he is.
Ancak hâlâ yerini bilmiyoruz.
Don't worry, we know where he is.
Üzülme, nerede olduğunu biliyoruz
We don't know where he is.
Onun nerede olduğunu bilmiyoruz.
Right, but we don't even know where he is.
Doğru, ama onun nerede olduğunu bilmiyoruz bile.
We don't know where he is. What?
- Yerini bilmiyoruz.
We know it's where he's building the second Cerebro, but we don't know where the base is.
İkinci Cerebro'yu orada yapıyor ama yerini bilmiyoruz.
– We don't know where he is.
- Führer'im, nerede olduğunu bilmiyoruz.
We don't know where he is.
- Yerini bilmiyoruz.
We don't know where he is!
Nerede olduğunu bilmiyoruz!
We don't know where he is. He probably doesn't know who he is.
Ve sanırım o da kim olduğunu bilmiyor.
- We don't know where he is.
- Onun nerede olduğunu bilmiyoruz.
This entire operation, which hinges on Jack being on site when they deliver the virus, is going down the tubes because we don't know where he is.
Yani virüsü teslim aldıkları zaman, Jack'in işaret vermesine bağlı olan tüm bu operasyon, bok yoluna gidiyor çünkü nerede olduğunu bilmiyoruz.
What he wants with her, I don't know. - Plus we don't know where she is.
Ondan ne istediğini bilmiyorum.
We don't know where he is, do we?
Nerede olduğunu bilmiyoruz değilmi?
Even though we don't know where he is...
Sessizce bizi izliyor.
It wouldn't be much of a decoy because we don't know where he is.
Belki de bir tür yemdir. Yeme pek benzemiyor çünkü nerede olduğunu ya da nereye doğru gittiğini bilmiyoruz.
Just like your brother, as I recall, and we both know where he is, don't we?
Tıpkı ağabeyin gibi. Ama şu an ikimizde nerede olduğunu biliyoruz değil mi?
- We don't even know where he is.
- Nerede olduğunu bile bilmiyoruz.
As a matter of fact, we don't even know where he is.
Gerçeği söylemek gerekirse, nerede olduğunu bile bilmiyoruz.
We don't even know where he is being held
Onun nerede tutulduğunu bile bilmiyoruz.