We have to talk about this translate Turkish
344 parallel translation
I'm sorry. We have to talk about this.
Üzgünüm ama bunu konuşmak zorundayız.
Why do we have to talk about this?
Neden bu meseleyi kurcalıyorsun?
But come on, we have to talk about this matter.
Haydi ama, bu konuyu konuşmamız lazım.
- We have to talk about this stuff.
- Şunun üzerine konuşmalıyız.
We have to talk about this.
Bu konuda konuşmamız şart.
- We have to talk about this seriously.
Bunu ciddi ciddi konuşmamız gerekiyor.
Mama, we have to talk about this.
Anne, bunu konuşmamız gerek.
- Do we have to talk about this right now? - Yes.
- Bundan bahsetmenin sırası mı?
We have to talk about this.
Bunu konuşmalıyız.
We have to talk about this Williamsburg-Sedona thing.
Şu Williamsburg - Sedona meselesini konuşmamız lazım.
Julia, we have to talk about this.
Aman Tanrım. - Bunu konuşmamız gerek.
We have to talk about this.
Bu konu hakkında konuşmalıyız.
- Okay, do we have to talk about this right now?
- Konuşacak başka birşey bulamaz mıyız?
Barney do we have to talk about this?
Barney, bunları konuşmak zorunda mıyız?
We have to talk about this, Maria.
- Beni rahat bırak!
- Do we have to talk about this?
- Bu konu hakkında konuşmak zorunda mıyız?
Ares, we have to talk about this cult.
Ares, bu tapınma hakkında konuşmak zorundayız.
- We have to talk about this.
- Bu konuda konuşmamız lazım.
- Do we have to talk about this right now?
- Bunu şimdi konuşmak zorunda mıyız?
Look, do we have to talk about this in front of Mom?
Bunu annemin önünde konuşmak zorunda mıyız?
Do we have to talk about this over lunch?
Yemekten sonra konuşamazmıyız?
Do we have to talk about this now?
Bunu şimdi konuşmamız şart mı?
Mom, we're going to have to talk about this eventually.
Anne, eninde sonunda bunu konuşmamız gerekecek.
- Do we have to talk more about this?
Bu konuda bir şey sormayacak mısın?
Now I admit I was a little provoked about not being consulted then I got to thinking maybe we ought to come to this port so as you and me could have a talk.
Bana danışılmadığı için biraz kızdığımı söylemeliyim. Sonra ikimizin konuşabilmesi için... bu limana gelmeyi düşündüm.
Look, boys, uh, we'll have plenty of time to talk about this later.
Bakın çocuklar. Bunları sonra konuşacak çok vaktimiz olacak.
We have plenty of time to talk about this later.
Bunu konuşacak bolca vaktimiz var.
Think of it this way- - When we do, we'll have everything to talk about.
Şöyle düşün... konuşacak çok şeyimiz olduğu zaman.
Now, the thing we have to talk about is your unwitting participation in this serious federal crime.
Konumuza gelelim :
After this is all over, you and Sun have a lot to talk about... and we owe you one.
Bu iş bittiğinde, Sun ile konuşacak çok şeyiniz olacak ve sana borçlandık.
As long as were in this sort of public service mood I'd like to mention a social problem we have in this country that a lot of people don't like to talk about in public but I think it's time we faced this thing head on.
Madem kamu hizmetinden konuşuyoruz bu ülkede birçok kişinin toplum içinde konuşmaktan hoşlanmadığı ama artık yüzleşmemiz gereken toplumsal bir sorundan bahsetmek istiyorum.
We have to talk to you about this evaluation thing.
Seninle şu değerlendirme meselesini konuşmalıyız.
Look, we don't have to talk about this now.
Bak, şimdi bunları konuşmayalım.
You want to talk, about this, call me in we have to stick together.
Bu konuyu konuşacaksanız beni de çağırın. Yapmamız gereken şey, tek yürek olmak.
In an effort to salvage what little time we have left, let me smear this goo on you, and then I will build us a cosy little fire and we'll snuggle up with a blanket and talk about New York and all the great times we've had over the years,
Kalan dar vaktimizi kurtarma çabamızın bir parçası olarak bu bulamacı vücuduna sürmeme izin ver. Sonra da şöminede içimizi ısıtacak bir ateş yakıp bir battaniye alır, ateş karşısında New York ve oradaki güzel günlerimizden konuşuruz, ve haftasonunun kalanında M ile başlayan o kelimeyi hiç ağzımıza almayız. Tamam mı?
Lieutenant, we don't have time to talk about this now.
Teğmen, şimdi bunu konuşmaya zamanımız yok.
We're gonna have to talk about this later.
Bunu daha sonra konuşacağız.
I guess we're just gonna have to talk about this.
Sanırım bundan şimdi konuşmamız lazım.
I still have to talk about this to Mr. De Granmont but barring any unforeseen developments gentlemen, I think we're sitting on a winner.
Bay De Granmont'la konuşmam gerekir umulmadık bir gelişme olmazsa beyler, bu iş olur.
I have to have a cigarette if we're gonna talk about this.
Bu konudan bahsedeceksek bir sigaraya ihtiyacım var.
It's just that up on this hill, the only thing we have to talk about... is each other.
Bu tepelerde konuştuğumuz tek konu birbirlerimiz. Üfle, lütfen.
Suppose, after all of this... we have nothing to talk about.
Bunca günden sonra... konuşacak hiç bir şey yok.
I have to go out, and when I come back we " lI talk about this and get to know each other.
Şimdi ç ıkmak zorundayım, döndüğüm zaman... bunları konuşur, birbirimizi tanımaya çalışırız.
We don't have to talk about this now.
- Şimdi bunların sırası değil.
I don't have to hear this now. We don't need to talk about it.
Bunu sonra konuşuruz.
- We have to talk about this. - I know.
- Bunu konuşmamız lazım.
I wish I didn't have to go. Can we talk about this after the museum tonight?
Keşke gitmek zorunda olmasam Müzeden sonra yine konuşur muyuz?
I think we're gonna have to talk about how this might compromise our goals.
Bu durumun hedeflerimizi nasıl tehlikeye attığını konuşmamız gerekecek.
We don't have to talk about this now.
Bu konuyu şimdi konuşmamız gerekmiyor.
If you'll excuse me, I have to cross this border and school some of my compadres, you know on things we like to talk about.
İzninizle sınırı geçmeli ve... Neler konuştuğumuzu biliyorsunuz.
You know, we don't have to talk about this.
- Bu konuda konuşmamız gerekmiyor.