English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Weaken

Weaken translate Turkish

493 parallel translation
Don't weaken now! We need to do only a few more steps. Now push together.
Şimdi bırakma, birkaç basamak daha kaldı.
You haven't got me to weaken the ticket.
Aday listesinde beni zayıf gösterdin.
Don't weaken.
Zayıf düşme.
I've got you all dressed up, ready to go out, and you weaken and refuse.
Seni giydirip çıkmaya hazırlıyorum, sen geri adım atıp reddediyorsun.
Listen, darling, don't weaken.
Dinle, tatlım, gücünü zayıflatma.
Why must you weaken now?
Peki ama şimdi neden zayıf düştün?
Business as usual, and don't weaken.
Her zamanki işler gibi, güçIü ol.
It's a great life if you don't weaken.
Eğer kıymetini bilirsen, hayat harika.
I'm gonna weaken, just this once.
Bu seferlik yumuşak davranacağım.
Don't weaken.
Güçten düşme.
I told you they'd weaken.
Sana demiştim, çaptan düştü artık.
She's beginning to weaken.
Yumuşamaya başlıyor.
You submariners are practically winning this war single-handed but I don't see how fighting patrolmen is going to weaken the Japs.
Siz denizaltı askerleri bu savaşı tek elinizle kazanıyorsunuz belki ama polislerle kavga ederek, Japonlar nasıl zayıf düşer bilmem.
My faithful dog weaken by age could no longer keep up with the hunt he so dearly loved.
Sadık köpeğim yaşlanıp zayıf düştü, artık avlanamaz oldu o benim canım aşkım.
That mission will convince them that we'll never weaken in our purpose.
Bu görevle, amacımızdan asla vazgeçmeyeceğimize inanacaklar.
You mustn't weaken, you, so certain of yourself when you came here with your wit and your sacred hands and your insufferable conceit.
Sen mi zayıf düşmemelisin? Sen ki, zekânla, kutsal ellerinle ve katlanılmaz kibirinle kendinden o kadar emindin.
They weaken mentality
O düşünmeyi güçleştirir. "
I know I ask a great deal of you, but you mustn't weaken now.
Sizden çok şey istiyorum, ama şu anda güçlü olmalısınız.
Yes, sir, it's a great life if you don't weaken.
Evet, efendim, zayıf düşmezsen, şahane bir hayat.
If you weaken now, then you'll repent later.
Şimdi böyle yaparsan, sonra çok pişman olacaksın.
It's a hard life if you don't weaken.
Eğer boyun eğmiyorsan zor bir hayat.
Oh, God of Waters, the winds forsake us, our men weaken and die.
Ey Denizler Tanrısı, rüzgar bizi terk ediyor. İnsanlarımız zayıflıyor ve ölüyorlar.
The role you'll be playing will be stronger than your strongest imagination... so don't ever weaken.
Üstleneceğin rol en iyi tahmininden bile daha zorlu olacak bu yüzden sakın zayıf düşme.
I need sustenance or else I tend to feel weak and a king must never weaken,
Yoksa zayıf düşerim, ve bir kral da asla zayıf düşmemeli.
Are you hoping I'll weaken?
Zayıf düşeceğimi mi umuyorsun?
Aya, don't weaken
Aya, sakın yumuşama.
Already I sense their will beginning to weaken, memories fading.
Uyanmaya başladıklarını hissediyorum, hafızaları sönüyor.
They'll have to weaken their defenses to get at Gregory.
Gregory'ye gidebilmek için savunmalarını zayıflatmak durumundalar.
But if I lose without honour if, at the last moment, I weaken then it's all without meaning.
Ama onursuzca kaybedersem eğer son anda zayıf düşersem o zaman her şey anlamsız olur.
- Does that weaken the eyes?
- Gözlerimi zayıflatıcı bir etken mi?
He'll try to tighten the siege first, weaken us.
Önce kuşatmayı sertleştirecektir. Bizi zayıflatacaktır.
Strategy-wise, they figure to weaken us with the wine and the women.
Şarap ve kadınla bizi güçten düşürmeye çalışacaklar.
If your power of command continues to weaken, you'll soon be unable to function as captain.
Yönetme gücünüz zayıflamaya devam ederse, kaptanlık yapamazsınız.
As she appeared to him in many forms, each more exciting than the last, Pike was beginning to weaken.
Kadın önüne değişik hallerde çıktı ve her defasında daha bir heyecanlıydı, sonunda Pike dayanamadı.
Whatever it is, it's starting to weaken.
Zayıflamaya başlıyor.
Without them to strengthen us, we will weaken and die.
Bizi güçlendiren bu engeller olmadan, zayıf düşer ve ölürüz.
The fight of the mass movements started to weaken the antinational front which had seized power from them.
Kitle hareketlerinin savaşımı ondan güç almış olan anti-ulusal cephenin zayıflamasını başlattı.
All fighting must end, captain, to weaken the alien before our dilithium crystals are gone.
- Tüm çarpışma bitmeli, dilityum kristalleri tükenmeden önce uzaylı zayıflatılmalı.
That might weaken the field.
Bu alanı zayıflatabilir.
If I weaken in my resolve, remember I am but a man.
Azmim zayıflarsa, hatırla ki ben sadece bir insanım.
And the air staff hesitate to weaken the light bombers... in case of invasion, sir.
Ve Hava Kuvvetleri çıkarma olması halinde hafif bombardıman uçaklarının eksik kalmasından çekiniyor.
Not for a second will my resolution weaken.
Tereddüt etmiyorum kararlılığım zayıflıyor.
Maybe that will weaken your sexual appetite.
Belki bu cinsel iştahını biraz zayıflatır.
- Don't let him, it'll weaken the case.
- İzin verme, durumu hafifletir.
Now, don't ponder on that, it'll just weaken your mind.
Bak, buna kafa yorma, aklnı zayıflatır.
But just as the monster cat was starting to weaken... the earth split apart with a deafening roar and...
Ama canavar kedi güçsüzleştikçe, dünya sağırlaştıran bir gürlemeyle yerle bir oldu ve...
A trick to weaken our resolve.
Azmimizi zayıflatmak için bir hile.
- Dr weaken it.
- Veya küçültüyoruz.
This turmoil will weaken you.
Bu telaşe sizi zayıf düşürecek.
- Don't weaken on me now. - Don't worry.
- Duygu sömürüsü yapma bana şimdi.
Differences weaken us!
Farklılıklar bizi zayıflatır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]