English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Weakening

Weakening translate Turkish

252 parallel translation
What's the matter, are you weakening?
Ne o, cesaretini mi kaybettin?
She's weakening already, you lucky pup.
Yelkenleri indirmeye başladı bile şanslı şapşal.
The fire from the fortress is weakening!
Kaleden gelen ateş zayıflıyor!
Where are you weakest you weakening people of Britain?
Güçten düşen İngiltere'nin garip insanları, en zayıf yeriniz neresi?
- Weakening?
- Gücün tükeniyor mu?
Now, don't overdo it but if you see that he's weakening in any way at all, ask for something. Make him feel wanted and important.
Abartmayın ama herhangi bir şekilde zayıf düştüğünü görürseniz bir şey isteyin, ona istendiğini ve önemli olduğunu hissettirin.
the bonds were weakening.
Ve araları da iyiden iyiye bozuluyordu.
The current's weakening.
Akım zayıflıyor.
Don't start weakening now.
Metanetini kaybetme.
I think sitting here is weakening me.
Burada oturmak beni halden düşürüyor.
Er, yes, it's the cathode ray transmitter... to be used for weakening molecules and altering chromosomes, naturally...
Evet... Bu bir katod ışınları vericisi... Molekülleri zayıflatmaya ve tabii ki kromozomları modifiye etmeye yarar.
But this means that my body is weakening,
Lakin bu demek oluyor ki bedenim zayıflıyor.
Broadly, that's a weakening of the wall muscle of the heart.
Kalp kapakçık kaslarının zayıfladığı açıkça görülüyor.
Deflectors holding, but weakening.
Saptırıcılar dayanıyor ama zayıflıyorlar.
His pulse isn't weakening.
- Nabzı düşmüyor hâlâ.
Arthur. - The transference is weakening.
- Aktarım zayıflıyor.
There's a pain on the land Weakening me There's a sigh in the city of sorrow
Toprakta beni zayıflatan acı var
Weakening with every hour
Azaldığını görmek üzücü
The structural weakening in the three foot wide pipe... had evidently escaped detection.
90 santimetrelik borudaki yapısal zayıflamanın... gözden kaçmış olduğu anlaşılıyor.
Man learned to cultivate the earth by Weakening the plants.
İnsan bitkileri zayıflatarak toprağı işlemeyi öğrendi.
woman the inferior woman the whore woman the man-weakening vampire,
Kara Domuz'a sunduğu üçlü inanç bayağı kadın fahişe erkeği güçsüzleştiren kan emici kadın.
Is the campaign weakening?
Direniş uyanıyor mu?
Weaker weakened, weakening. I'm at an end.
Güçsüz bitkin, zayıf.
Righteousness is weakening
Saflığımız en zayıf tarafımız!
But as you see that he has broken the elastic and has not troubled to replace it, a weakening nature.
Fakat senin de görebileceğin gibi bu plastik bant kırılmış ve tamir edilme zahmetine katlanılmamış, zayıflayan bir mizacın işareti.
Shields weakening, Captain.
Kalkanlar zayıflıyor Kaptan.
Shields weakening, Captain!
Kalkanlar zayıflıyor Kaptan!
Deflector-shield power weakening.
Yansıtıcı-kalkan gücü zayıflıyor.
- Where are they? - The signal is weakening.
Sana dışarıda ihtiyacım var Reg.
AND you every day he / she left weakening but and but.
Her gün onun giderek zayıflayışını izledik.
The Aldean shield gives evidence of random fluctuations, weakening its structure in sections.
Aldean kalkanındaki rastgele dalgalanmalar, belirli bölümlerin yapısında zayıflamalar yaratıyor. - Savunmalarında delikler mi var?
The shield that protected your world is also weakening it.
Gezegeninizi koruyan kalkan, aynı zamanda onu zayıflatıyor da.
Our shields are weakening.
Kalkanlarımız zayıflıyor.
Weakening from malnutrition.
Kötü beslenmeden dolayı hâlsizlik.
But Fignon's not weakening... and now, going by the summit...
Fignon'da zayıflama belirtisi yok. Şimdi zirveye çıkarken,...
Only much later Baiazid realized that I'm taking him through the sun burnt Dobrogea, weakening his army and its patience.
Beyazıd, onu güneşin kavurduğu Dobruca'ya çekerek ordusunu ve sabrını zayıflatmaya çalıştığımı oldukça sonra farketti.
You're not worried about my weakening, are you?
Zayıf düşmemden hiç endişe etmiyorsun değil mi?
- Shields weakening.
- Kalkanlar zayıflıyor.
It's weakening his autonomic nervous system.
İstemsiz sinir sistemini zayıflatıyor.
He's weakening!
Zayıflıyor!
" spouting its weakening venom,
" zayıflamış zehrini fışkırttı,
You're weakening.
Yoruldun.
The young man felt himself weakening... before the silent will of this woman... pushing him to commit a crime. He took fright.
Kendisini ağır bir suça doğru iten bu kadının sessiz kararlılığı karşısında, zayıf düştüğünü hissetti ve içine bir korku düştü.
Shields weakening!
Saptırıcı zırh zayıflıyor.
Pulse is irregular and weakening.
Nabzı düzensiz ve zayıflıyor.
- You're weakening my position.
- Benim durumumu zayiflatiyorsun,
So in the third quarter we saw no signs of weakening.
Üçüncü çeyrekte hiç bir hafifleme belirtisi görmedik.
You are weakening. I can feel it.
Zayıflıyorsun.Hissediyorum.
The Allies believed the enemy was weakening.
Müttefikler, düşmanın zayıf düştüğüne inanıyordu.
Her signal's weakening.
Sinyali giderek zayıflıyor.
Our deflector screen's weakening, sir.
Deflektör ekranımız zayıflıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]