Well it's translate Turkish
63,187 parallel translation
Well, what does it look like, old man?
- Ne yapacakmışım gibi duruyor?
Well, it's blocking your license plate.
Plakanızı engelliyor.
Well, it was nice of you to let me know about my coat, but really it's... Doesn't matter.
Paltom için uyardığınız için sağ olun ama önemli değil.
Well, I'm not really interested. In whether or not you think it's a good idea.
İyi bir fikir olup olmadığını düşünmenle ilgilenmiyorum.
Well, I guess it's just us for dinner.
Yemekte sadece ikimiziz anlaşılan.
Well... it's kind of difficult to explain.
- Yani açıklaması biraz zor.
Well, it's about your mother, I imagine.
Annen için geldin galiba.
Well, it's really yours.
- Aslında seninki.
Well, it's high time that you grow some balls and do the right thing.
Biraz adam olup doğru olanı yapmanın artık zamanı geldi.
Well, that's the beauty of it.
İşin güzelliği orada zaten.
- Well, you know, maybe it's not too late to confess.
Belki de itiraf etme vakti geçmemiştir.
Well, I did. It's just...
Vardı aslında...
Well, there's all kinds of software to make files disappear and shit, but both parties need to have it installed, and I can't find anything.
Dosyaların kaybolmasına sebep olacak bir sürü program var ama bunun için önce bu programların indirilmiş olması gerek. Hiçbir programa dair iz yok.
Well, it's old baggage.
Eski bir yarası var.
Well, thanks for being so cool, but it's kind of weird you brought it up... bro.
Aramızda gerginlik yaratmadığın için teşekkürler ama bu meseleyi tekrar gündeme getirmen çok garip dostum.
Well, in my experience, it's usually the tribe that finds you.
Deneyimlerime göre genellikle ait olduğun sınıf seni bulur.
Bearing in mind, sir, Huntley must have discussed the evidence with other officers, he must have presented it - to the Crown Prosecutor. - Well, we can't know details
Mantıklı düşünülürse, efendim, Huntley kanıtları... diğer görevlilerle tartışmış olmalı, ondan sonra Başsavcı'ya vermiş olmalı.
Well, the inquiry's ongoing so it would be inappropriate to...
Soruşturma devam ediyor, bu yüzden açıklamam uygun olmaz...
- Well, if you want me to spell it out, this record they have at the minute, it's about S-E-X, isn't it?
- Onun şarkılarında her dakikada.. .. harf harf söyleyeyim, S.E.K.S. var değil mi?
Well... it's unlikely, but it isn't impossible. I handled it a lot.
Bu münkün değil, ama imkansız da değil onu bir çok defa elledim.
Well, it's possible.
Bu mümkün.
Well, it's gonna be tight.
Biraz zor olacak.
Well, he's not making it easy.
Hiç kolaylaştırmıyor ama.
I think it's going well.
Gayet iyi gidiyor bence.
Well, it's certainly going to be an adventure.
Tam bir macera olacağı kesin.
Well, it's your osteoporosis.
Senin kemik erimesine.
Well, it's so good to see you, Roderick.
Seni görmek çok güzel, Roderick.
- Well, it's Tempur-Pedic.
- Şey, Tempur-Pedic.
Well, it's Mediterranean contemporary.
Akdeniz usulü.
Well, it's on a golf course.
Golf sahası var.
Um, the phone I have right now isn't... Well, look. It's just one of those temporary ones, so...
Şuanki telefonum... şey... geçici olanlardan.
Well, it's too late for that now.
Pekki, bunun için biraz geç oldu artık.
Uh, well, see, the thing about it is, this week, I... it's pretty hectic, work-wise, it's just that time of year...
Ama şöyle bir şey var ki bu hafta bayağı yoğun geçti, iş güç işte bilirsin. Bir de yılın bu zamanları...
You'll know it went well if she lets you look at the family photo album ; it's their most sacred object.
Aile albümüne bakmana izin verirse iyi gidiyorsun demektir, bu onların en gizli eşyası.
Well, I know that's how you like it, so...
Oh. Bunun böyle olduğunu sevindiğini biliyorum, bu yüzden...
Well, it's probably accurate.
Muhtemelen doğrudur.
Well, the medical director doesn't seem to think it's too soon.
Tıp müdürü Bunun çok erken olduğunu düşünmüyor gibi görünüyor.
Well, it's the same basic story.
Hepsinde aynı temel sonuç var.
- Well, it's not working!
Ama işe yaramıyor.
Well, it's... it's really great to finally meet you, Vik.
Sonunda seninle tanışmak gerçekten güzel Vik.
Well... it's nice to see you.
Şey... seni görmek güzel.
Yeah, tomorrow's fine, I... well, Joanie's with Cole, so it's perfect.
Evet, yarın iyi, ben... Joanie Cole'la birlikte, bu yüzden mükemmel.
So if she needs to call and yell at me and then hang up, if that makes her happy, well, it's a, small price to pay for a beautiful family, you know?
Bana telefon etmesi, bağırması ve telefonu kapatması eğer onu mutlu edecekse güzel bir aile için küçük bir bedel bu, anlıyor musun?
Well, it's really great to finally meet you, Vik.
Sonunda seninle tanışmak gerçekten güzel Vik.
Well, it's official.
Resmileşti.
So. Well, it's official.
Yani... 2 AY SONRA
Well, yeah, it's the comics.
Çizgi roman dükkanı.
Well, it looks like you've shattered your humerus.
Üst kol kemiğiniz parçalanmış gibi görünüyor.
Well, it's not as uncommon as you'd think.
Sandığınız kadar az görülen bir şey değildir.
Well, it's kind of my job for you to tell me about it.
Bana bahsetmek istediğin şey de bir tür benim işim.
Well, it's thorny.
- Durum çok sıkıntılı.
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
it's me 10254
it's not 5855
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
it's just 7387
it's not 5855
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
it's just 7387