What's that like translate Turkish
7,252 parallel translation
Maybe that's what she's been trying to tell me the whole time... like with the paper towns thing.
Belki de kağıttan kentler derken bunca zaman... bana bunu söylemeye çalışıyordu.
And that's what I have to give, so I would like to give all I have to my... My son and his beautiful wife... right now. Boys, you can come out.
Verebileceğim tek şey de bu, o yüzden sizlere oğluma ve güzel eşine bunu armağan etmek istiyorum.
Everybody in Durnsville is always gonna look at me like I'm a victim, and that's not what I am. Well, if you're really gonna do this... Take some of my Mole Fund money.
Sahiden kalacaksan Köstebek Fonu paramdan al.
It's not that bad. You have no idea what it's like to be single and in your 40s.
Yalnız ve 40 yaşında olmak ne demek hiçbir fikrin yok.
What's important here is that, in spite of what it may seem like on the surface, building a device that is capable of this is a remarkable scientific achievement.
Önemli olan şey yüzeysel olarak nasıl görünebileceğine rağmen böyle bir şey yapabilen bir cihaz tasarlamak olağanüstü bir bilimsel başarı.
And that's what your ramp's gonna look like?
Rampan da böyle mi olacak?
And it's not like you're out fucking around, that's what I'm saying.
Kendini hesaba katmıyorsun, bunu demeye çalışıyorum.
Even if he was a good family man, that's like those, you know, Mafia bosses who do horrible things, and, what, we're supposed to cut them slack because they're wonderful to their wives and children?
Hem, iyi bir aile babası olsa bile, şu mafya babaları gibi hani, pis işler yapıp dururlar ya biz de sırf çocuklarını ve eşlerini seviyorlar diye pis işleri yapmalarına müsaade mi edeceğiz?
What wrong idea, that you like me?
Nasıl yanlış bir fikir, hoşlandığın gibi mi?
But one thing that he had never experienced, but wondered was what it would be like to actually kill.
Ama bir şeyi hiç yaşamamış, ve öldürmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyormuş.
What will London be like when that one's Lord Mayor?
Londra belediye başkanı olsa vay halimize.
That's exactly what I want to look like... a 70-year-old man who has to smoke through a hole in his neck.
Bu kesinlikle görünmek istediğim kişi. 70 yaşında, sigara içerken boğazından duman çıkan bir adam.
Yeah, that's what I like to call them too.
Evet, ben de onlara böyle diyorum.
If that's following precautions, I'd hate to see what out of control looks like.
Eğer önlem alınmış hali buysa, kontrolden çıkmış halini düşünemiyorum.
That's what they look like.
Böyle görünüyorlar.
I know what that's like.
Bunu nasıl bişey olduğunu bilirim.
Now, that's what I like to hear.
İşte, duymak istediğim bu.
I know what that's like.
Bunun nasıl birşey olduğunu bilirim.
And I can't help but think... what's that like, you know?
Elimde olmadan aklımdan geçiriyorum. Normal olmak, nasıl olurdu acaba?
So that's what her curry tasted like...
Büyükannemin tarifi yani.
No point... that Sourobh is already married now you didn't like him... so what's the need of this'thinking now...'?
Piku'yu mu? Gerek yok. O Sourobh çoktan evlendi.
Do you know what that's like?
Bu nasıl bir şey biliyor musun?
That's what I like about you.
Ben de bu yönünü seviyorum.
Yes, I know what that's like.
Nasıldır bilirim.
Now, that's what I like to hear.
İşte duymak istediğim buydu.
That's what it's like for me out here.
Benim içinde o yer burası.
I have no idea what's happening, and I'm very scared that everything is falling apart, but you seem like James Bond right now.
Ama şu anda tam James Bond'a benzedin. - Fırla! - Tamam.
That's what I'm... when you say that I'm not, it sounds like you think that I am, though, which is hurtful.
Sen böyle düşünmediğini söylediğinde aslında öyle düşünüyormuşsun gibi anlaşılıyor, bu da oldukça kırıcı.
Oh, I've just been single for so long that I cannot even imagine what it's like to be with, like in a long-term, one-person, committed.
Uzun vadeli tek kişiyle ilişkide olmayı unutacak kadar uzun süredir yalnızım.
That's like 10 times what we got before.
Daha önceden almamız gereken paranın 10 katı gibi.
And what would be so terrible about that? I mean, especially in a place like this.
Hele de böyle bir yerde nesi korkunç olacakmış bunun?
But a donut should look like a donut if that's what you're selling... okay?
Ama eğer sattığın şey oysa, çörek çörek gibi görünmelidir tamam mı?
I just wanted what was best for the baby, and you seemed kind, and the life you could give her is the life that I want her to have, so, it's like...
Sadece bebek için en iyisini istedim sen de samimiydin. Ona verebileceğin hayat benim vermek istediğimdi. Bu yüzden...
Oh, my God. If this feels that good when we're not really here, what's it gonna be like when we are?
Tanrım, birbirimizin yanında değilken bu kadar güzel hissetiriyorsa yanındayken ne olacak?
That's what it looks like.
Bak, böyle yapacaksın.
That's what I feel like.
Böyle düşünüyorum.
Let's see, what do I like that much? Coffee!
Bir bakalım, o kadar çok sevdiğim ne var ki?
That's what it feels like to me.
Sanki öyle bir şey olcakmış gibi hissediyorum.
That's what the party set like at the moment. And this band can't half play a tune, as well!
Şu anda parti düzeni böyle ve bu grup nota kaçırmıyor bile!
At least that's what Maggie sai. I like her.
Maggie öyle dedi, sevdim onu.
We do what we gotta do, but it's like you said. We don't need these for that.
Yapmamız gerekeni yaparız yine ama dediğin gibi onun için bunlara ihtiyacımız yok.
Well, I know I'm only a civilian and not official police like you, but it's obvious to me that what Backstrom needs is a lover.
Ben sadece bir sivilim ve senin gibi resmi bir polis değil, ama benim için açık olan şu ki, Backstrom'un aşık olmaya ihtiyacı var.
And what's that like?
- Orada çalışmak nasıldır?
Because that's what people do these days if they don't like a story.
Çünkü günümüzde insanların bir haberi beğenmeyince yaptığı şey bu.
Yeah, Woody's a stupid person, and that's what stupid people think smart people sound like.
Woody aptal ve aptal insanlar da akıllı insanları böyle zanneder.
I told him I did it, too, that I was like Hoffman, getting by, and that's what you heard that night... me talking him down, him kicking and screaming until the fight went out of him.
Ben de yaptım dedim. Hoffman gibiyim, ben de katılıyorum dedim. O gece duyduğun da buydu.
Matt's like, "come on out and get a beer." And getting beers on Friday, that's, uh... that's what me and him did
Matt benimle dışarı çıkmak ve bira içmek isterdi, cuma günü bira içmeyi severdi, bu... bizim devamlı yaptığımız bir şeydi.
So that's what you look like.
- Demek görünüşün böyle.
- Oh. But again, I think it was... 'cause, like, that's what the guys
Ama dediğim gibi bu bizimkilerin yüzünden...
That day when Randall came here, when he took me upstairs... If I hadn't mocked him that way, if I... if I'd given him what he wanted he wouldn't have treated you like he did.
Randall'ın buraya geldiği gün beni yukarı götürdüğünde onunla o şekilde alay etmiş olmasaydım ve istediğini vermiş olsaydım sana o şekilde davranmış olmayacaktı.
This is you as far as I'm concerned. You're a lady with a huge belly, like, that's what you are,
Kocaman göbeği olan bir kadınsın.
what's that 9620
what's that supposed to mean 1098
what's that noise 213
what's that over there 34
what's that got to do with it 83
what's that you say 23
what's that all about 130
what's that got to do with me 46
what's that face 16
what's that smell 333
what's that supposed to mean 1098
what's that noise 213
what's that over there 34
what's that got to do with it 83
what's that you say 23
what's that all about 130
what's that got to do with me 46
what's that face 16
what's that smell 333