What i mean to say is translate Turkish
186 parallel translation
What I mean to say is, once you begin that sort of thing,..... lose grip and. .. er... and...
Demek istediğim, bir kere böyle şeylere başladığında, tutunacak dalın kalmaz ve...
What I mean to say is that, however much one may...
Demek istediğim şey, her ne kadar bir kişi...
What I mean to say is, what with the climate and all, the quicker we get him under the ground, the better.
Demek istiyorum ki... bu iklimde onu ne kadar erken gömersek o kadar iyi...
What I mean to say is, it's very easy to get into the habit.
Demek istediğim, tüm bunlara alışmak çok kolay.
What I mean to say is you do something you're real sorry for, and go and say you're real sorry.
Demek istediğim şey çok üzüldüğün bir şey yapıyorsun, ve sonra gidip özür diliyorsun.
No. What I mean to say is, what is the girl's name, if I may ask?
Şey diyecektim, belki kızın adını sorabilir miyim diyecektim?
Well, what I mean to say is, that this is a big step for a man, and you just don't plunge into these things.
Peki, şunu diyecektim, bu bir erkek için büyük bir adım, ama biraz acele etmiyor musun.
What I mean to say is, I'll work.
Yani demek istediğim ; çalışacağım.
What I mean to say is, it could've been worse.
Demek istediğim şu ki, daha kötüsü de olabilirdi.
What I mean to say is, Jody, with Ben around... you can sleep late mornings.
Demek istediğim Jody, Ben etraftayken daha geç uyanabilirsin.
Well, no, what I mean to say is that, I think the only time you should feel that way is when you know no one cares for you.
Demek istediğim insan ancak kimse onu umursamadığında bu şekilde hisseder.
What I mean to say is that the bandits seemed rather well-informed.
Söylemek istediğim, haydutlar olaydan çok iyi haberdarmış gibiydiler.
No! What I mean to say is that it seems so commercial to think of money at a time like this.
Yani demek istediğim böyle bir durumda parasal şeyler düşünmek doğru değil.
- What I mean to say is that...
- Buna ne diyeceğimi...
What I mean to say is that it happens- -
- Tabii ama böyle şeyler oluyor.
What I mean to say is, thank you all very much indeed.
Demek istediğim, hepinize çok teşekkür ederiz.
- What I mean to say is...
- Diyecektim ki...
What I mean to say is that the 90 cents usually comes first... but, hell, it don't really matter.
Yani 90 cent genellikle peşin ödenir... ama, boşver, aslında fark etmez.
What I mean to say is that in real life she was much prettier - a real doll.
Söylemek istediğim gerçek hayatta çok daha güzeldi, tam bir bebek.
No, what I mean to say is if I detain a shoplifter, and he turns out to be innocent and he sues me for a million dollars... -... what happens?
Yani demek istediğim bir hırsızı tutuklarsam ve masum çıkarsa ve bana bir milyon dolarlık dava açarsa ne olur?
Look, what I mean to say is...
Bak, söylemek istediğim şu ki...
What I mean to say is, - Uh-huh. - I have many friends who are Jewish.
Pek çok Yahudi arkadaşım bulunuyor, onu söylemek istiyorum.
What I mean to say is, I realize when we took you out of England we said the future held some really good stuff.
Birbirimize daha iyi bir hayat için söz verdik. Söylemek istediğim şu : Sizi İngiltere'den getirdiğimizde gelecekte hayatın eğlenceli şeylerle dolu olduğunu söylemiştik.
What I mean to say is, I'd like it if you all would go in with me.
Demek istediğim, benimle bu işe girerseniz sevinirim.
What I mean to say is I think I can modify some subspace transponders which could be deployed along the Commander's path, kind of like...
Demek istediğim, sanırım Komutanın güzergahı üzerine gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra bırakmak üzere kaybolmamaları için bir çeşit...
What I mean to say is I was...
Yani demek istediğim...
- Yes? - What I mean to say is, I...
- Söylemeye çalıştığım şey -
What I mean to say is, it's just an honor to be on the same set with you.
Ne demek olduğu, sadece sizinle aynı sette olmak bir onurdur olduğunu.
What I mean to say is... and I apologize for cutting you off, Commander... I think we're on the wrong track.
Demek istediğim şey- - ve sözünüzü kestiğim için özür dilerim, Komutan- - sanırım yanlış iz üzerindeyiz.
What I mean to say is...
Demek istediğim...
What I mean to say is, I know I'm here to observe and I don't mean to step out of line, but I think I've observed a way out of here.
Demek istediğim buraya gözlemlemek için geldiniz Ben de çizgiyi aşmak istemedim, ama buradan bir çıkış yolu gözlemledim.
- No... what I mean to say is...
Yani aslında demek istedim ki...
What I mean to say is, Jimmy, Alice, Josh... so what?
Şunu söylemek istiyorum Jimmy, Alice, Josh?
What you really mean and you're too kind to say... is that if I stay in my stateroom lie in bed, deny myself everything, even the mildest diversion, I may live to arrive at that charming sanitarium.
Söylemeye çalıştığın ama nezaketinden söyleyemediğin şey eğer kamaramdan çıkmaz yatakta uzanıp en ufak yanıltmacalar da dahil her şeyi inkar edersem sanatoryum da harika bir hayata yelken açabilirim.
What I mean to say, uh, dag-blame it, is... don't you think you ought to have some older lawyer with more experience... to help you out tomorrow?
Demek istediğim, nasıl söylesem yarın sana yardımcı olması için yaşlı ve tecrübeli bir avukatla neden görüşmüyorsun?
What I mean to say, dear... and I've been meaning to say it for weeks, is that...
Söylemek istediğim şey şu, canım. Bunu haftalardır söylemek istiyorum.
What I really mean to say is that you've been real decent to me right along, and I want you to know that I've been honest with you.
Demek istediğim şu ki siz bana her zaman iyi davrandınız. Benim de size karşı hep dürüst olduğumu bilmenizi isterim.
Well, I guess all I'm trying to say is that - and I really mean this, Lloyd - if what you want is a family like our fathers have and promotion in the air force and position in society like our mothers have, and you marry me because I'm pretty and smart and have guts and know the ropes... then I don't think you want to marry me, Lloyd.
Aslında sana anlatmak istediğim şu, bu konuda çok ciddiyim, Lloyd eğer bütün istediğin babalarımızınki gibi bir hayatsa Hava Kuvvetleri'nde yüksek bir rütbeyse annelerimizin sahip olduğu gibi sosyetede bir pozisyonsa benimle sadece güzel ve akıllı olduğum, cesur olduğum için evlenmekse benimle evlenmek istediğini sanmıyorum, Lloyd.
I know what I want to say.I think about whether it is what I mean
Ne söylemek istediğimi bilirim. Neden söylemek istediğimi bilirim.
I mean from the sort of form outlined which... As if it were possible to say this face has a particular expression... and then and then... in fact, this is what it is
Yani biçimin parçalarının ana hatlarının tıpkı, eğer şöyle söylersek bu yüzün basit ifadelere sahip olması...
Is that fair to say? I mean, is that what you're...?
Yani, istediğiniz...
What I'm trying to say, General, is, I mean, even if we move your troops the 50 miles, where, I grant you, just now the sun is shining, the chances are that by the time we get there, the fog could quite easily have preceded us.
Söylemeye çalıştığım General bölükleri 50 mil ilerletsek de - sizi temin ederim, güneş şimdi var -... ama oraya gittiğimizde sis önümüze geçebilir.
What I really mean to say Molly is, of course, I'd prefer not to come.
Gerçekte kastettiğim şey Molly, elbette ki gelmemeyi tercih ediyorum.
I mean, when you think about it and consider that your feelings of love begin when you're about 10 and if you live to, say, 70 well, that's pretty limiting, because what chance is there that he'll be alive at the same time you are?
Demek istediğim aşkı düşünüp, onu hissetmeye başladığında 10 yaşında olsan ve diyelim ki, 70'ine kadar yaşasan bile bu çok sınırlı olur, çünkü onun da, seninle aynı zamanda yaşama olasılığı nedir ki?
This kid is and I'm just saying this because I don't know what the hell else to say he's a very smart....... you know, an ingenious guy that I think is one of the greatest guys I ever slept with, you know what I mean?
Bu çocuk... bunu söylüyorum, çünkü söyleyecek başka bir şey bulamıyorum... çok akıllı... ve marifetli bir çocuk... sanırım, yanında yattığım en mükemmel erkeklerden biri, anlıyor musun?
I mean, what you have to say is, "Fuck'em."
Aslında, söylemen gereken şu, "Si.. ir et şunu."
What I mean to say is...
Yani söylemeye çalıştığım...
I mean, what I'm trying to say, Irene, is... this whole thing's been so intense.
Demek istediğim bu tecrübe ağır geldi.
Look, I think I should tell you, you know, I mean... if this is about Maggie and I... if she's led you to believe that I am... something other than what I am, I just... want to say that I'm a friend.
Termal giysilerinizi giyin, Cicely. Hava sıfırın altında 22 derece. Coho Rüzgârları kesildi.
You know if what I say is bullshit, don't you? So you know when I say I'm just here to talk... that, uh, that I mean it.
İşte konuşmak için buradayım... şey, yani, ciddiyim.
- Well... What I mean to say... It's hardly right, is it?
Demek istediğim, yaptığına doğru denemez, değil mi?