Where's your gun translate Turkish
131 parallel translation
- Where's your gun?
- Silahın nerede?
Where's your gun?
Tabancan nerede
- Where's your gun?
- Silahın nerede senin?
Where's your gun, deputy?
Silahın nerede, sheriff?
Where's your gun? I got it.
Ne bekliyorsun?
So where's your gun?
Öyleyse silahın nerede?
Where's your gun? You must have one.
Ne ironi!
Where's your gun?
Tüfeğin nerede?
Where's your gun?
Silahınız nerede?
Where's your gun?
Silahın nerede?
Where's your gun, Clyde?
Silahın nerede, Clyde?
Where's your gun, Danny?
Silahın nerede Danny?
Being forced to drive all night with a gun pointed in your side and not knowing where you're going or what's going to happen to you when you get there.
Nereye gittiğini ya da oraya gittiğinde sana ne olacağını bilmeden... silah zoruyla bütün gece araba kullanmaktır.
If you shot at me, where's your gun?
Eğer sen ateş ettiysen, silahın nerede?
Where's your machine gun?
Makineli tüfeğin nerede?
Where's your machine gun?
Bu pazarda bir papel bile kazanamazsın.
Where's your gun?
Silahin nerede?
Where's your gun?
Tabanca nerede?
If you're a policeman, where's your gun?
Eğer sen polissen, silahın nerede?
- Where's your gun?
Silahın nerede?
Where's your gun... pistol?
Silahın nerede... tabancan?
- It helps. - Where's your gun?
- Silahın nerede?
Where's your gun?
Silahın nerede
Where's your gun, you paddy bastard?
Silahın nerede seni patatesçi * piç?
- Where's your gun?
- Tabancan nerede?
Where's your gun, your flashlight?
- Ya silahın, el fenerin?
- Where's your fucking gun, David?
Silahın nerede David?
- Where's your gun?
- Silahın nerede? - Evimde.
Where's your gun?
Silahını nerede?
Wh-Wh-Where's your gun?
Tabancan nerede?
- Where's your gun? - Um, I, uh -
- Tabancan nerede?
Mm-hmm. Jamie, where's your gun?
- Jamie, senin silahın nerede?
Where's your gun?
- Silahın nerede?
Frank, where's your gun?
Frank, silahın nerede?
Where's your gun?
- Silahınız nerede?
- Where's your gun?
- Silahın nerde?
Where's your gun?
Silahın nerede? !
- Where's your gun, Sam?
Silahın nerede Sam?
Where's your gun, Constable?
Silahın nerede, memur?
We traced a serial number to a sporting goods store Where you purchased your... Stun gun, robbie.
Seri numarasını takip ederek spor aletleri satan bir mağazadan satın aldığın şok tabancısına ulaştık Robbie.
Well, where's your gun?
Peki, senin silahın nerede?
Where's your gun, your vest, your badge?
Silahın, yeleğin ve rozetin nerede?
And where's your gun?
Silahım yok.
- Where's your gun, Nathan?
Silahın nerede Nathan?
- Where's your gun, Jensen?
- Silahın nerede, Jensen?
- But if you were standing where I am and your wife or any one of your kids had a gun to his or her head, this time, you did have time to think, could anyone on Earth stop you from jumping?
Benim yerimde sen duruyor olsaydın ve senin eşinin ya da çocuklarından birinin başına silah dayanmış olsaydı bu kez senin düşünmeye vaktin vardı diyelim bir Tanrı'nın kulu seni atlamaktan vazgeçirebilir miydi?
- Where's your gun?
- Tabancan nerede? - Üstümde değil.
Where's your gun?
- Senin silahın nerede?
Anita, where's your gun?
Anita, silahin nerede?
Where's your gun?
Silahin nerde?
Son, you know it's not the size of your gun that matters, it's where you stick it.
Evlat, biliyor musun önemli olan silahının büyüklüğü değil onu nereye soktuğundur.
where's your sister 89
where's your dad 103
where's your wife 83
where's your mother 119
where's your brother 101
where's your boss 37
where's your mom 111
where's your boyfriend 25
where's your father 92
where's your 36
where's your dad 103
where's your wife 83
where's your mother 119
where's your brother 101
where's your boss 37
where's your mom 111
where's your boyfriend 25
where's your father 92
where's your 36