Whether you like it or not translate Turkish
621 parallel translation
Whether you like it or not.
Hoşuna gitsin, gitmesin.
I'm going on this vacation whether you like it or not!
Beğen ya da beğenme bu tatile çıkacağım!
But, if and when I do, I shall not care whether you like it or not.
Fakat yapacak olsam hoşunuza gidip gitmeyeceği umurumda olmaz.
We're going to save this cargo for you, boys... whether you like it or not.
Bu kargoyu sizin için kurtaracağız. Hoşunuza gitsin ya da gitmesin.
Oh, but it is, whether you like it or not.
Ama öyle, ister beğenin ister beğenmeyin.
Whether you like it or not, we're givin''em their full share.
İstediğin gibi veya değil, biz onlara tam pay veriyoruz.
You're in this now whether you like it or not.
Sen şimdi onu beğenip beğenmemen değil.
Whether you like it or not, I'm getting a doctor.
Beğensen de, beğenmesen de bir doktor getireceğim.
Whether you like it or not, you're better off.
- Sevsende sevmesende, gözü parandaydı
You're tied to the circus, and whether you like it or not, you're tied to me.
Sen sirke bağlısın, istesen de İstemesen de bana bağlısın.
That's why I'm cutting myself in whether you like it or not.
İstemeseniz de bu işe bulaştınız.
Whether you like it or not, Frank's weak.
Beğensen de beğenmesen de Frank zayıf.
Whether you like it or not, I'm taking these two downstairs.
Hoşunuza gitse de gitmese de, onları götüreceğim.
You're stuck here, Father O'Shea, whether you like it or not.
Burada mahsur kaldınız, Peder O'Shea, hoşuna gitse de gitmese de.
Whether you like it or not, you have a problem.
Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, bir sorununuz var.
Look, whether you like it or not, this sorry old bucket does a necessary job.
Beğensen de beğenmesen de bu zavallı, yaşlı kova gerekli bir iş yapıyor.
I don't care whether you like it or not.
- Sevip sevmediğin umurumda değil.
You'll listen whether you like it or not.
İstesen de istemesen de dinleyeceksin.
But the show must go on, whether you like it or not.
Fakat ister beğenin ister beğenmeyin gösteri devam etmeli.
Whether you like it or not!
İster beğen ister beğenme!
And you're going to listen whether you like it or not.
- Hoşuna gitse de gitmese de beni dinleyeceksin.
I'm coming upstairs with you, Lelia, whether you like it or not.
Hoşuna gitse de gitmese de seninle yukarı çıkıyorum.
Now, Miss Durant, whether you like it or not, we have to pack up and leave.
Bayan Durant, hoşunuza gitsin ya da gitmesin derhal toparlanıp buradan ayrılmamız gerekiyor.
That girl is dead, lieutenant, so is your fugitive, whether you like it or not.
O kız öldü, teğmenim, kaçağınız da öyle. Hoşunuza gitse de, gitmese de.
But you are mixed up in them, whether you like it or not.
Hoşuna gitse de, gitmese de çoktan karıştın bile.
No, Ziegel, you are a magician whether you like it or not.
Hayır Ziegel, hoşlansan da hoşlanmasan da sen bir sihirbazsın.
This is my dress and I like it and I think Mr Shahbandar is going to like it and the way I've done my hair whether you like it or not.
Bu benim kıyafetim ve hoşuma gidiyor. Ayrıca saçımı yaptığım şekil de Bay Shahbandar'ın da hoşuna gidecektir beğen ya da beğenme.
From now on, you and me are gonna be close together whether you like it or not.
Şu andan itibaren, istesen de istemesen de yakınlaşacağız.
Right now, you're a cop whether you like it or not.
Sevsen de sevmesen de artık bir polissin.
Now, the Federation's taking over whether you like it or not.
Hoşlanın ya da hoşlanmayın Federasyon yönetimi devralıyor.
And whether you like it or not, I'm just as much a part of that team as you are.
Hoşuna gitse de gitmese de ben de en az senin kadar bu takımın bir parçasıyım.
Whether you like it or not, grandfather will live with us.
İster beğen, ister beğenme, büyükbabam bizle beraber yaşayacak!
And you are going to hear the word of God whether you like it or not!
Ve isteseniz de, istemeseniz de Tanrı'nın kelamını duyacaksınız!
Whether you like it or not, we're on the same side now.
İstesen de istemesen de bundan sonra aynı taraftayız.
Think it makes any difference to me whether you like it or not?
Benim için bunun önemi var mı sanıyorsunuz?
And whether you like it or not, that makes you a nice guy in my book.
Bundan hoşlanıp hoşlanmaman, benim kitabımda, seni iyi adam yapar.
I hate to have to tell you this, but whether you like it or not... you're a man and you're stuck with it.
Bunu söylemekten nefret ediyorum, ama hoşuna gitse de gitmese de sen bir erkeksin ve bundan kurtulamazsın.
Anyway you're here now, whether you like it or not.
Her neyse şu anda bu noktadasın, beğensen de beğenmesen de.
So, whether you like it or not, I'm going on my own.
Bu yüzden, hoşlansan da hoşlanmasan da tek başıma gideceğim.
You'll get on whether you like it or not!
Sevseniz de sevmeseniz de yürüteceksiniz!
Well, the difference is a matter of ethical and intellectual superiority which is caused whether you like it or not by blood and by class difference
FarklıIık, ahlâki ve entelektüel üstünlük meselesidir. Beğensen de, beğenmesen de bu durum kan bağı ve sınıf ayrıIıklarından kaynaklanır.
One thing I know for a fact, whether you like it or not we could use some rain
Tüm bildiğim, sizin söyleyecekleriniz. Evet, gerçekten... yağmur yağmalı.
Those kids do look up to you, whether you like it or not.
Bu çocuklar sana hayran, senin hoşuna gitse de, gitmese de.
Tonight you'll think of me, whether you like it or not.
Bu gece beni düşüneceksin, hoşuna gitse de gitmese de.
I'm gonna help you whether you like it or not.
Hoşuna gitmese de yardım edeceğim.
I have to talk business with you whether I like it or not.
Hoşuma gitse de, gitmese de, sizinle iş konuşmak zorundayım.
Looks like you're in it, Steve, whether you want in or not.
Sanki bizimlesin, Steve, ya bizi iste ya da isteme.
And, Celia, after the holidays, I'm going to do something about all this whether either one of you like it or not.
Ve, Celia, tatillerden sonra, herhangi biriniz istese de istemese de bütün bunlar hakkında bir şeyler yapacağım.
There's a law that says when old folks can't cut the mustard any more, you can make'em let go, whether they like it or not.
Yaşlı adamlar artık işin altından kendileri kalkamaz hale gelmişse, onları postalayabileceğini söyleyen bir kanun var.
You mean I'm stuck with it whether I like it or not? Oh, it won't be so bad.
Hoşuma gitse de gitmese de kaçarım yok yani?
And I don't want to bother you with a lot of meteorological mumbo-jumbo, but the fact is, you see, whether we like it or not, fog, it moves.
Size bir sürü meteorolojik saçmalık anlatmak istemiyorum ama gerçek şu ki, hoşlansak da hoşlanmasak da, sorun sis - hareket ediyor.