Why are you so upset translate Turkish
221 parallel translation
So, why are you so upset?
- Neden bu kadar sinirlisin?
Why are you so upset about it?
Neden tedirgin oldun?
Why are you so upset about this wire?
Telgraf neden canınızı bu kadar sıktı?
Why are you so upset?
Bu yüzünün hali ne?
- Why are you so upset?
- Neden gücendin?
If you think I can't catch one, why are you so upset?
Avlayamayacağımı sanıyorsan neden bu kadar bozuluyorsun?
No way. If you know the numbers couldn't have been right, why are you so upset?
Eğer sonuçların doğru olamayacağından eminsen neden bu kadar rahatsız oldun?
Why are you so upset?
Niye üzüldün?
Why are you so upset?
Neden bu kadar üzgünsün?
WHY ARE YOU SO UPSET ABOUT THIS?
Neden bu kadar gerginsin?
- Why are you so upset?
- Sen niye bu kadar sinirlendin?
Joanna, why are you so upset?
Neden bu kadar sinirleniyorsun?
Why are you so upset?
Neden bu kadar yıkıldın?
Why are you so upset?
Bu öfke neden?
- Why are you so upset?
- Neden bu kadar sinirlisin?
Why are you so upset?
Niye büyütüyorsun?
- Why are you so upset.
- Üzüldüğün ne? Yıkım işte.
If this job is so great, why are you so upset about it?
Bu iş o kadar iyiyse, neden bu kadar üzgünsün?
Sir, why are you so upset?
Efendim niye üzgünsünüz?
Why are you so upset?
Neden bu kadar üzüldün?
Why are you so upset?
Niye bu kadar sinirlendin?
Why are you so upset?
Neden bu kadar öfkelisin?
Then why are you so upset about my crying?
Öyleyse neden benim ağlamama bu denli üzülüyorsun?
Then why are you so upset?
O zaman neden çok üzgünsün?
- Why are you so upset?
- Neden bu kadar telaşlısınız?
No! Why are you so upset?
- Ne diye telaşlandın ki?
Why are you so upset?
Neden bu kadar kızdın?
You should ask yourself, Joey if this is really nothing then why are you so upset and so confused?
Kendine şunu sormalısın Joey : Bu gerçekten hiçbir şeyse neden bu kadar kızgınsın ve kafan karışık?
Why are you so upset?
Neden bu kadar sinirlisin?
Why are you so upset?
Neden bu kadar üzgünsün? Ben hiçbir şey yapmadım Carrie!
But why are you so upset about Jesus?
Ama neden İsa için bu kadar üzülüyorsun?
- So why are you so upset?
- Öyleyse neden kızgınsın?
Why...? Why are you so upset?
Niçin bu kadar sıkkınsın?
Nathan, why are you so upset?
Neden bu kadar sıkkınsın, Nathan?
Why are you so upset about an old has been?
Neden merak ediyorsunuz bir yaşlıyı?
Why are you so upset?
Niçin bu kadar kızgınsın?
WHO? WHY ARE YOU SO UPSET?
Niye üzüldün?
- Why are you so upset? - I don't want to talk about it anymore.
Bundan daha fazla konuşmak istemiyorum.
But, why are you getting so upset now?
Ama şimdi neden bu kadar üzgünsün?
Listen, why are you getting so upset? - I'm not.
Neden bu kadar üzülüyorsun ki?
Why are you so upset?
Neden kendini bu kadar üzüyorsun?
If you're so sure about that, why are you still so upset?
Bundan bu kadar eminsen, neden bu kadar altüst durumdasın?
I really don't understand why you are so upset, Mrs. Stevens.
Neden bu kadar kızdığınızı gerçekten anlamıyorum, Bayan Stevens.
Why are you getting so upset?
Neden bu kadar üzgün alıyorsanız?
Why are you getting so upset?
Neden bu kadar kızıyorsun baba?
And that's why you are so upset?
Bu sefer bile mahkum edemezsek...
Why are you getting so upset?
Neden bu kadar kızgınsın?
Why are you getting so upset about this now?
Neden şimdi bunun için bu kadar üzülüyorsun?
They have fun with the empty roll from the toilet paper. Why are you getting so upset?
Neden bu kadar kızıyorsun?
Why are you getting so upset?
Neden kızıyorsun?
So why are you upset?
- Niçin üzülüyorsun?