English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Wildly

Wildly translate Turkish

611 parallel translation
Don't shoot wildly, Jane.
Gelişigüzel ateş etme Jane.
And as they dragged him to the electric chair he clawed wildly the concrete floor with agonized shrieks.
Elektrikli sandalyeye sürüklenirken çığlıklar atarak beton zemine yapıştı.
- throwing punches wildly.
- Sert yumruklar savuruyor.
- Wildly.
- Çılgın gibi.
I know I'm talking wildly.
Biliyorum, çılgınca şeyler söylüyorum.
It was wildly extravagant, I know, but having committed the crime... I suddenly felt reckless and gay.
Büyük savurganlıktı, biliyorum, ama suçu işledikten sonra bir anda umarsız ve mutlu hissettim.
I felt suddenly quite wildly happy... like a romantic schoolgirl, like a romantic fool.
Bir anda delicesine mutlu hissettim romantik bir genç kız, romantik bir aptal gibi.
- and start not so wildly from my affair.
Bana karşı hırçınlaşmayın bu kadar.
- With a wildly beating heart.
- Deli gibi atan kalbimle.
We played shy and ran away into the garden... screaming loudly, showing off... wildly determined to attract his attention.
Utangaç pozlar takındık, bağrışarak ve gösteriş yaparak... bahçeye kaçıştık. Çılgıncasına dikkatini çekmek istiyorduk.
She likes to think of herself as being wildly countercultural.
Kendini çıIgın bir marjinaI zanneder o.
I felt my heart beating wildly.
Kalbimin, çılgın atışını duyabiliyordum.
The basic idea is wildly simple.
Ana fikir son derece basit.
I kiss you and the bells ring wildly in my temples.
Seni öpünce şakaklarımda çanlar çalıyor.
Well, how could I say no? It was all so wildly romantic.
Nasıl hayır diyebilirdim ki?
Well, my dear, you won't believe this, but it turns out not only is he handsome and wildly rich, he's absolutely cuckoo for me.
Tatlım, inanmayacaksın ama sadece yakışıklı ve zengin olsa iyi, aynı zamanda benim için deli oluyor.
You'll only come to some wildly improbable conclusions.
Sadece bazı çılgınca ve ihtimal dışı sonuçlara varırsın.
She declared herself to me, wildly.
Kendini bana çılgınca verdi.
You fired wildly, in a blind rage, and one bullet dealt the fatal and tragic blow.
Öfkeden gözü dönmüş halde bastın tetiğe ve o tek mermi trajik ölüme neden oldu.
Normally, if I spent so much time with a man you'd be wildly jealous.
Normalde bir erkekle fazla zaman geçirdim mi, çılgınca kıskanırdın.
"Seal your lips tight," they sang as men and women danced wildly together.
Erkekler ve kadınlar birlikte çılgınca dans edip "Dudaklarını sıkıca mühürle" şarkısını söylüyorlar.
My heart should be wildly rejoicing
Kalbim alabildiğine neşe dolmalı
I was celebrating my freedom little bit wildly.
Biraz çılgınca da olsa özgürlüğümün tadını çıkarıyordum.
I fought wildly to keep the creature off me... and all the time screaming with fear... asking forgiveness!
Yaratıkları uzak tutmak için vahşice dövüştüm... ve aynı zamanda korkuyla çığlık atıyordum... bağışlanma istiyordum!
But you so hated coming here you spoke wildly.
Hayır. Ama buraya gelmekten o kadar nefret ettin ki, çılgınca konuştun.
German sources there are saying... that our claims are wildly exaggerated.
Oradaki Alman kaynakları iddialarımızın abartılı olduğunu söylüyor.
Madly. Wildly. Desperately.
Delice, çılgınca, umutsuzca seviyorum.
We were once a people like yourselves, wildly emotional, committed to irrationally-opposing points of view, leading, of course, to death and destruction.
Bizler de bir zamanlar sizin gibiydik, çok duygusaldık, birbirine zıt irrasyonel görüşler taşıyorduk, bu da bizi ölüme ve yokolmaya sürüklüyordu.
They make me feel wildly sensual.
Bana şehvet veriyorlar.
You ought to try it sometime. It's wildly therapeutic.
Bazen denemelisin, oldukça tedavi edici.
Do you remember that Monday when I wildly picked 313?
313 tanesini çılgınca topladığım o pazartesiyi hatırlıyor musun?
She seemed to work herself up into a frenzy... shouting ridiculous claims... of criminal conduct... grimacing wildly into the audience.
Tam bir çılgın gibi davranıyordu... suç geçmişi üzerine atıp tutmaya... seyirciye acayip bakışlar... fırlatmaya başladı.
'Our scanner readings are reacting wildly,'projecting a weird turbulence of high intensity.
Neler oldu? Bu sadece küçük, parlayan bir nesne. Onu eline almış.
A collision with a small boulder in the rings of Jupiter could send the spacecraft tumbling wildly out of control its antenna unable to find the Earth, its data lost forever.
Jüpiter kuşağında olabilecek en ufak bir çarpışma gemiyi kontrolden çıkarıp iletişimi kesilerek sonsuzlukta kaybolabilir.
A full house and a wildly enthusiastic, a udience for you.
Senin için bir ev dolusu çılgınca coşkulu seyirci.
Did you ever see a monk get wildly fucked by some teenage girls?
Çıtır kızlar tarafından çılgınca düzülen bir keşiş gördün mü?
Such wildly extenuating circumstances.
Bazı hafifletici sebeplerim var.
The thought that she had been alone with Laszlo made me wildly jealous.
aydır Onun yalnız olduğunu düşününce Laszloyu çılgınca kıskandım.
Ran wildly to the open window, Comrade Chief Investigator.
Camı açmak için çılgınca koştu Yoldaş Şef Dedektif.
All of the sudden Ricky started to run wildly - because there remained the smell of humans.
Riki aniden çılgınca koşmaya başladı. Çünkü oraya insan kokusu sinmişti.
Their controls would freeze up. Their planes would buffet wildly... and they would disintegrate.
Kontrol tablosu kilitlenir... uçaklar bir o yana bir bu yana savrulur... ve parçalanırdı.
It is the last leg of a European tour... that has been wildly successful.
Bu, son derece başarılı geçen Avrupa turnesinin... son ayağıdır.
The man, too, seemed to be strangely affected by the sight of her, and I saw him gesticulating wildly.
Adam da onun bakışından garip bir şekilde..... etkilenmiş gibiydi, ve onun vahşice bir jest yaptığını gördüm.
Wildly, at arms length
Çılgınca, kollarını açarak
They let the wildly turning dance
Çılgın dansa teslim olup
- MEAN OF INTOXICATION You know, I think that harmfulness of smoking is wildly exaggerated.
- BİTKİSEL UYUŞTURUCU - Bence bunun zararı falan..
And now, her bowels start dancing wildly on her body and bloom many blossoms.
Ve şimdi de, bağırsakları vücudunda vahşice dans etmeye başlıyor ve birçok çiçek canlanıyor.
Redl, I'm very fond of you. You're so wildly ambitious.
Redl, seni severim Hırslısın.
I have dared to love you... wildly... wildly... passionately... devotedly, hopelessly.
Vahşi, tutkulu, adanmış ve ümitsiz bir aşkla...
You're wildly incompatible.
- Hiç uyuşmaz.
You know, I think that harmfulness of smoking is wildly exaggerated. CIGARETTE - MEAN OF INTOXICATION / OF HERBAL ORIGIN /.
- BİTKİSEL UYUŞTURUCU

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]