English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Winked

Winked translate Turkish

167 parallel translation
I'd given up on seeing you ashore and Hitihiti never even winked.
Senden umudumu kesmiştim. Hitihiti de hiç çaktırmadı.
When someone winked at him and said :
Ona birisi göz kırptı ve dedi ki :
I seen a needle that winked its eye.
Göz kırpan bir iğne deliği gördüm.
I've seen a needle that winked its eye
Göz kırpan bir iğne deliği gördüm.
[Dee] But Mother Oyster winked her eye and shook her heavy head
Ama anne istiridye göz kırptı ve sadece ağır kafasını salladı.
You should have winked the other eye.
Öbür gözünü kırpmalıydın.
Maybe when good old Barney came to get some drinks from you maybe he winked and said, "I'm gonna take this babe and rape her."
Belki bizim iyi yürekli Barney bara gelip sizden içki alırken... göz kırpmış, "Bu yavruyu götürüp ona tecavüz edeceğim" demiştir.
I'm always getting winked at these days.
l'm always getting winked at these days.
She's never winked at you?
Sana hiç göz kırpmaz mı?
And on St Calogero's Day... an eye was winked.
Aziz Calogere Yortusu'nda göz kırptı.
My God, he's never winked at me before!
Tanrım, bana daha önce hiç göz kırpmamıştı!
Last night, Big Julie saw us She winked at me
Dün gece, Tombul Julie bizi gördü ve bana göz kırptı
And I smiled, and I winked at her, and I went like that.
Gülümsedim, göz kırptım ona.
I seen a needle that winked its eye.
"Göz kırpan bir de iğne deliği gördüm."
You winked at me, didn't you?
Bana göz kırptın, değil mi?
I may have winked at you, but...
Sana göz kırpmış olabilirim ama...
- She winked at you, didn't she?
- Sana göz kırptı ya, değil mi?
You mean, he winked at you.
Yani sana göz kırptı.
Tell me why, when you winked...
* Benim olacağını söylediğinde göz kırpmanın sebebini açıkla *
And when you noticed that I was hiding behind the salted cod and winked, ah, I knew it was kismet.
Morina balıklarının arkasında saklandığımı farkettiğinde bunun kader olduğunu anladım.
Firsy she smiled ay me, and yhen she winked ay me, and yhen she yurned inyo someone else.
İlk önce güldü, sonra göz kırptı, ve sonra başka birine dönüştü.
- He winked at me.
- Bana göz kırptı.
I mean, he's not the warmest of men... but he-he winked.
Yani, çok sıcakkanlı değildir... ama göz kırpıyor.
She winked at me.
Bak göz kırptı!
He winked at me before he jumped out a fourth-floor window like he had wings.
Sanki kanatları varmış gibi dördüncü katın penceresinden atlamadan önce bana göz kırptı.
He winked at ya?
Sana göz mü kırptı?
Yeah, they winked at me.
Evet, beni önemsemediler.
He drew a couple of squiggly lines on a napkin... signed his name, winked at us, and that was that.
Peçeteye kargacık burgacık bir şeyler çiziktirdi... altını imzaladı, bize göz kırptı ve iş çözümlendi.
When my uncle said to him, "The president's been shot" Oswald winked at him and said, "I'm gonna go catch a movie."
Amcam, ona ; Başkanın öldüğünü söylediğinde Oswald ona göz kırpmış ve, "Sinemaya gideceğim" demiş.
The man winked at me.
Bana göz kırpmıştı.
Winked at me.
Bana göz kırpmıştı.
" The suave Resident cocked his head boyishly and winked.
" Çapkın hekim başını yana eğip göz kırptı.
Blinked or winked?
Göz mü kırptı, yoksa gözü seyirdi mi?
The eldest Oyster winked his eye, And shook his heavy head
En büyük istiridye gözü göz kırptı ve onun ağır başını salladı.
Oh, my God. She winked at me.
Tanrım, bana göz kırptı.
You winked at her.
Ona göz kırptınız.
"'So he decreed in words succinct That all who flirted, leered or winked Unless connubially linked
Böylece kesin olarak buyurdu ki kim flört eder, birine yan gözle bakar veya göz kırparsa eğer arada evlilik yoksa derhal kafası kesilsin.
"'The youth who winked a roving eye Or breathed a non-connubial sigh Was thereupon condemned to die.'"
Çapkın bakışlarla göz kırpan yahut haram bir nefes alan hemen ölüme mahkum edildi.
He winked at you.
Sana göz kırptı.
Absolutely right. - She winked at me. - Did she?
- Bana göz kırptı.
- She winked at me. - You little flirt.
- Küçük bir flörtçüdür o.
When he left the court... he winked at me.
Mahkemeden çıkarken bana göz kırptı.
BLAKE JUST WINKED AT YOU.
Belki de değil, dans pistinin hangi tarafında durduğuna bağlı.
And I'm sure one winked her eye.
Ve bir gözünü kırptığına eminim.
He winked.
Göz kırptı.
My dad winked at me!
Babamın bana göz kırptığına inanabiliyor musun?
Every time she looked into that camera, flirted, winked... she was looking at me.
Cilve yapardı. Göz kırpardı. Baktığı kişi bendim ; o adam değil.
The one you winked at.
İstediğiniz gibi miydi?
I never cared much for moonlit skies Never winked back at fireflies But now that the stars are in your eyes
Çeviri : f. ironstone
Winked.
Göz kırptı.
Last year he slaughtered two recruits who winked at me.
.. Bana bakanlara neler yaptı bilemezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]