Wither translate Turkish
330 parallel translation
Flowers bloom and wither to then grow again, when the sweet song of the birds is heard in the fields and woods.
♪ Çiçekler yeşerir ve solarlar... ♪ ♪... ve sonra tekrar büyürler, ♪ ♪ Kuşların güzel şarkıları... ♪
And a good many of us may wither before its blast.
Ve Allah'tan pek çoğumuz onu hissetmeden kuruyup gideceğiz.
The grass will wither and the shadow of death will cover our fair land.
Çimler kuruyacak ve ölümün gölgesi güzel ülkemizi kaplayacak.
witchcraft celebrates pale Hecate's offerings, and wither'd murder,
Cadılar, soluk yüzlü Hekate'yi çağırıyorlar ve soluk yüzlü cinayet
One by one... the tree's branches wither and fall.
Ağacın yaprakları birer birer dökülüyor.
Time cannot wither nor custom stale your infinite charm, Gertrude.
Çekiciliği, ne zaman, ne de eskimiş gelenekler soldurabilir.
It can begin in flight, pull up roots, and wither and die.
Uçuşta başlar, kökleri çekince solup, ölür gider.
You, woman, full of the lust of life... will you wither before the dawn?
Sen, kadın, hayat dolusun şafaktan önce solacak mısın?
Age cannot wither us, nor custom stale our infinite variety.
Yaş bizi solduramaz, ne de gelenekler bizim sonsuz çeşitliliğimizi durdurabilir.
The flowers will never wither, and the aisle will glitter with jewels.
Yürüdüğümüz yol mücevherlerle parıldarken etrafımızdaki çiçekler asla kurumayacak.
Watching it wither and warp. Instead of strengthening.
Kolum güçleneceğine kuruyup şişti.
- You'd wither away and die waiting.
- Sararıp solardın ve beklemekten ölürdün.
To wither a flower
Çiçeği kurutmak için.
You can do without, your crops can wither!
Kavrulun susuzluktan, yansın tarlalarınız. Allah kahretsin sizi!
Without your affection, I wither and die.
Şefkatiniz olmadan, solar, ölürüm.
If I strike here, the arms wither
Buraya vurursam kollar gider.
Here, the legs wither
Buraya vurursam bacaklar...
Wither wilt thou lead me?
Çürümüş bana öncülük edecek misin? Konuş!
For her to wither away?
Amacın onu soldurmak mı?
They all wither, but the flies are still there.
Hepsi de kaybolur gider, fakat sinekler hala buralarda.
Ye shall blow upon them... and they shall wither!
Sen onların üstüne üfleyeceksin ve onlar kuruyacaklar!
" His leaf shall not wither...
"Yaprakları hiç solmayacaktır...."
Let two more summers wither in their pride, ere we think her ripe to be a bride.
Hele iki yaz daha gururlu geçsin de. kızımız gelinlik çağına geldi diyelim biz de.
I knew everything I touched would wither and would die
" Dokunduğum her şeyin solup öleceğini biliyordum
Would wither and would die
" Solup öleceğini biliyorum.
The leaves wither and the plant dies.
Yaprakları solar ve bitki ölür.
Do not clutch at pain and pain will pass for l have touched the roots of your suffering, and they will wither.
Acıya sarılmazsanız acı geçecektir çektiğiniz acının köklerine dokundum. O kökler kuruyacak.
If I do not help it to heal, it will wither never to bear fruit for the birds to eat.
Eğer iyileşmesine yardımcı olmazsam kuşları besleyecek olan meyveleri taşıyamaz.
The flowers wither hastily... because of the cold morning windy night
Çiçekler çabucak soluyorlar... Çünkü gece fırtınalı sabah buz gibiydi
"May his right arm wither and his right eye lose its sight."
"Sağ kolu çürüye, sağ gözü kör ola!"
We'll bypass their strong points, cut their supply lines and leave'em to wither and die on the vine.
Güçlü noktalarının yakınından geçip ikmal hatlarını keseceğiz ve onları asma bahçelerinde solup ölmeye terk edeceğiz.
But first, some things must wither.
Ama ilk önce bazi seylerin solmasi gerekir.
If it's not fed, it will melt, wither!
Eğer beslenmezse, kayboluyor, kuruyor!
Age cannot wither her, nor custom stale... their infinite vulgarity.
Ne yaş, ne de gelenekler onların sonsuz kabalıklarını silip götüremez.
But I will not dry up and wither away.
Fakat çekilip yıkılmayacağım.
I just shut off the water supply, and they'll soon wither away and die.
Bir süre önce suyu durdurdum yakında herkes ölmeye başlayacak.
"Age cannot wither her."
"... yıllar onu solduramaz... "
Age can wither me, Noodles.
Yıllar beni soldurabilir, Noodles.
Stiller would wither and die...
Stiller ölürdü herhalde.
[Groaning] To watch them bright young eyes begin to wither with despair.
Onların küçük parlak gözlerindeki umutsuzluğu görmek.
A man either lives life as it happens to him, meets it head on and licks it, or he turns his back on it... and starts to wither away.
Bir adam, ya yaşamı, anı anına dolu dolu yaşayacak, ya da sırtını dönüp solar gider.
I trust that age doth not wither nor custom stale my infinite variety.
Zamanın bendeki sonsuz yaratıcılığımı ne solduracağına ne de çürüteceğine inanırım.
If I play Beethoven, they wither.
Beethoven çalınca, soluyorlar.
One by one we are all becoming shades. Better pass boldly into that other world, in the full glory of some passion, than fade and wither dismally with age.
Diğer dünyaya tutkuyla, başımız dik, cesur bir edayla gitmek varken siliniyor, yaşlanmaya yenik düşüyoruz.
A peace that makes the Klingon heart that beats within my chest wither and die!
Bu barış, göğsümde çarpan Klingon kalbini... çürütüp öldürüyor!
I'm not gonna stick around and watch someone I love just wither away.
Burada kalıp, sevdiğim birinin ortadan kayboluşunu izlemeyeceğim.
That your arm will wither?
Kolunun kaskatı kesilmesinden?
If we can't renegotiate, we wither and die.
Eğer pazarlık yapmazsak bu iş yarıda kalır.
"A deep man," he says, "believes that the evil eye can wither that the heart's blessing can heal and that love can overcome all odds."
Şöyle diyor : "Kamil kişi, kem gözün sindirdiğini.. .. yürekten hayır duanın yeşerttiğine.. .. ve aşkın herşeyin üstesinden geldiğine inanır :"
The surrounding plants wither away and the planet is reduced to a desert.
Yayıldığı yerleri kurutuyor ve gezegeni bir çöl hâline getiriyor.
All the trees will wither away?
Ağaçlar her yanı sardı.