Workplace translate Turkish
801 parallel translation
Only strict discipline, a vigilant attitude, an unwavering sense of responsibility, and a respectful, silent workplace will yield increases in production.
Yalnızca katı disiplin, dikkatli tavır sarsılmaz bir sorumluluk duygusu ve saygılı, sessiz atölye üretimde artış getirecektir.
Near his workplace.
- Julian mı? İş yerinin yakınlarında.
Take the doctor back to his workplace.
Doktoru çalışma mekanına götürün.
I am a craftsman... and I leave my workplace at 12.30, at the sound of the siren.
Ben esnafım... ve dükkanımdan siren sesiyle saat 12.30'da ayrılırım.
Could you be so kind as to show me to my workplace?
Bir iyilik yapıp beni çalışma yerime götürür müsünüz?
Just because Peggy Bundy's contribution is in the home doesn't mean it's any less valuable than Al Bundy's in the workplace.
Peggy Bundy'nin katkısı sadece evde diye Al Bundy'nin iş yerindeki katkısından daha az değerlidir anlamına gelmiyor.
I thought I told you... never to come to my workplace.
Sana söyledim... iş yerime asla gelme.
This is the workplace.
Bu alan onun işyeridir.
You know, they're working in their communities, in their workplace or wherever they are.
- Buna hepimiz dahiliz, ben de dahilim, bütünüyle hepimiz.
- l, myself- - -... only to have that belief that unsullied optimism, dashed against the marble of the workplace.
- Ben... ... İşyerinin zemininde parça parça olmuş saf bir iyimserliğe inanıyorum.
"Violence in the Workplace - Why Co-Workers Kill".
"İş Yerinde Şiddet-İş Arkadaşları Neden Öldürür?" adlı kitabının söyleşisi var.
If we're going to turn this dreary little workplace into a grand ballroom by Friday we can't sit around sipping caffe latte.
Eğer bu küçük üzücü çalışma yerini Cuma'ya kadar büyük bir balo salonuna döndüreceksek sütlü kahve içerek burada oturmamalıyız.
- Stress in the workplace.
- İşyerinde stres.
Seems to be tension in the workplace.
İşyerinde gerilim var.
I'll take "Idiots in the Workplace" for 200, Alex.
Tamam "Ýşyeri Salakları'nı" 200 dolara alıyorum, Alex.
His workplace is right behind my station house.
Atölyesi, evimin hemen arkasında.
Let's talk about safety in the workplace.
Seninle iş yeri güvenliği hakkında konuşalım biraz.
Have you read Managing Through Example : 12 Steps to a More Efficient Workplace?
Daha Etkin Bir İşyeri İçin 12 Adım kitabını okudun mu?
Workplace romances always fail.
- Biliyorum. İş yeri aşkları pek yürümez.
Feminism is about protecting a woman's rights in the workplace.
Feminizm, işyerinde bir kadının hakkını korumayı savunur.
Now, where that workplace happens to be is none of my concern.
O işyerinde yapılanlar beni ilgilendirmez.
Because I've always been an advocate of women in the workplace, Lis.
Çünkü her zaman çalışan kadınların yanında olmuşumdur, Lise.
I can't help it if Mom's workplace contains our TV.
Annemin iş yeri TV'mizi içeriyorsa bunun için yapabileceğim bir şey yok.
But he so wanted to see women in the workplace.
Ama kadınları işyerlerinde görmeyi çok istiyordu.
Fun workplace.
Çalışmak için eğlenceli bir yer.
Some people find certain things in the workplace inappropriate.
Bazı insanlar işyerinde belli şeyleri uygunsuz bulurlar.
Well, you know, it's entirely possible that one day a relative of yours may wish to tour my workplace- -
Günün birinde bir akrabanız iş yerimi gezmek isteyebilir.
Women at my workplace prey on him.
Ve iş yerimdeki kadınlar, ondan besleniyor.
His material is finding its way into the workplace.
Programın iş ortamında bir yansıması var.
A hostile workplace?
Düşmanca ortam mı?
Okay. "In spite of mandatory counseling to correct a history of disrupting workplace behavior Dr. Ross exhibits ongoing problems with impulse control."
"İş yerindeki davranışlarını düzeltmesi için zorunlu danışman atansa da... ... Dr. Ross güdüleri ile hareket etmeyi sürdürüyor."
"The workplace encounter."
Atölyede karşılaşma.
I copied it from my dad's workplace when I was a kid.
Bir çocukken babamın çalışma yerinde kopyalamıştım.
Don, I was wondering, do you know why our workplace has such low ceilings?
Merak etim de işyerimizin tavanlarının neden alçak olduğunu biliyor musun?
Dr. Lester, while I'm flattered you would share your feelings with me, perhaps the workplace is not the most suitable environment for this type of discussion.
- Dr. Lester. Duygularınızı benimle paylaşmanız gururumu okşadı. Belki de işyeri, bu tür muhabbetler için en uygun yer değildir.
Women feel much more secure in the workplace now.
Kadınlar bugünlerde kendilerini daha güvende hissediyor.
If you were dressed that way every day, if you were constantly dropping little remarks about your libido, and how much you'd like sex ; that would contribute to a sexually charged workplace. What if I said something like,
- Eğer her gün o şekilde giyinseydiniz, sürekli libidonuzla ve seksten ne kadar hoşlandığınızla ilgili imalarda bulunsaydınız, iş yerinde cinsellik dolu bir atmosfer yaratılmasına katkıda bulunmuş olurdunuz.
We say that men can't contribute to a sexually charged workplace. Well, women shouldn't be able to, either.
Erkeklerin iş yerlerinde cinsel bir atmosfer yaratılmasına katılamayacaklarını söylüyoruz.
Thank God we have good Americans out there in the workplace identifying sluts, and making sure they get fired!
Şükürler olsun ki, iş yerlerinde iyi Amerikalılar var ve sürtükleri tespit edip kovulduklarından emin oluyorlar.
These laws were designed to protect a secretary being groped or propositioned in the workplace.
Bu davaları, sekreterleri iş yerindeki sarkıntılık ve yatma tekliflerinden korumak için çıkarttık.
Yes, a reality cultivated by men in a male-dominated workplace. The fact is, women do become mothers.
- Evet ve erkek çalışanların baskın olduğu yerlerdeki erkekler tarafından temellendirilmiş bir realite.
So, what about the idea that this undermines the workplace? - What is this?
Bunun iş yerini baltalayacağı fikrine ne dersiniz?
Three-quarters of every waking hour is spent at the workplace. Their policies are trying to legislate against smiling, hugging...
Uyanık kaldığınız sürenin dörtte üçünü iş yerinde, iş yeri politikasıyla geçirdiğinizi düşünün.
You take away the workplace, that leaves bars, parties, the gym.
İş saatlerini ellerinden alıyorsunuz, geriye barlar, partiler ve spor salonları kalıyor.
It would be nice if we could trust adults at the workplace to behave.
İş yerlerinde, yetişkinlerin yetişkin gibi davranacaklarına inanabilmemiz çok hoş olurdu.
But there is a difference between a workplace flirtation- -
Ama işyerinde flört etmek ile şey arasında fark var.
No, I keep my love life out of the workplace.
Hayır, aşk hayatımı işyerinden uzak tutuyorum.
We could be evil and pilfer from our workplace.
Musibetlik yapıp, iş yerimizden yürütebiliriz.
If you ask those questions in the workplace, you set yourself up for a big fat lawsuit nowadays, so I don't ask,
Bugünlerde iş yerlerinde o tür sorular sorunca yüklü bir tazminat davası açılabiliyor.
Is there a hostile workplace?
Konu davalının davranışlarının davacıyı etkileyip, etkilemediği.
Do you do well in the workplace?
Bayan Camaro, siz işte başarılısınız, değil mi?