English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Wrinkled

Wrinkled translate Turkish

380 parallel translation
I'll get my clothes all wrinkled.
Ama elbiselerim buruşur sonra.
She'd wrinkled the bed, but they weren't mashed down.
Yatagi dagitmisti, ama içine girilmedigi belliydi.
Or end up a bull in a crummy jacket and wrinkled pants.
Ya da kırışık pantolonlu, eski püskü ceketi olan aynasızın tekine dönerim.
For the satirical rogue says here that old men have grey beards, that their faces are wrinkled, their eyes purging thick amber and plum-tree gum.
Bu hicivci maskaraya göre, yaşlıların sakalları kır, suratları buruşukmuş. Gözlerinden sarı yağlar, çamsakızları akarmış.
- Married, wrinkled, worried, like me.
- Evli, yaşlı, endişeli, benim gibi.
Your beautiful fingers will become old and wrinkled.
- Güzel parmakların, yaşlanıp kırışacak.
Wrinkled?
- Kırışacak?
Grim-visaged war has smoothed his wrinkled front. And now, instead of mounting barbed steeds... - to fright the souls of fearful adversaries...
Sert bakışlı savaşın yüzü yumuşadı, zırhlı atların sırtına binip askerlerin ödünü patlatmayı bıraktı.
You're not still pouting about... that silly old newspaper being all wrinkled up, are you?
Sen hala o aptal, eski gazetelerini buruşturduğu için surat asmıyorsun, değil mi?
Then they all have crooked jaws and wrinkled brows... and a dozen irons stuck in their white humps.
O zaman hepsinin yamuk yumuk çenesi ve buruşuk alnı ve beyaz sırtlarında onlarca saplanmış zıpkın var.
Show us your wrinkled brow.
Pörsümüş alnını göster bize.
- But it'll get wrinkled.
- Buruşacak ama.
- No, it's all wrinkled.
- Hayır, buruşmuş.
The old man was gray and wrinkled, with deep furrows in the back of his neck and his hands had the deep, creased scars from handling heavy fish on the cords.
Yaşlı adamın saçına ak düşmüş, yüzü kırışmış, ensesinde derin kırışıklıklar belirmişti artık. Ayrıca ellerinde misina ile ağır balıklar çekerken oluşmuş derin, buruşuk yaralar vardı.
Would you so quickly offer to defend me if I were 60 years old and wrinkled?
60 yaşında ve sakat olsaydım, beni yine bu kadar hevesle savunur muydun?
I do believe that a woman in trouble, even though 60 and wrinkled, could turn to you for help.
Eminim ki her kadın, 60 yaşında ve sakat bile olsa yardımınıza güvenebilir.
I'll lay you five to one, George Pratt, your first kid has a squint and a wrinkled brow!
Bire beş bahse varım George Pratt, senin ilk çocuğun şaşı ve onun buruşuk bir alnı olacak.
She looks after my house for me. She's 62 years old and all wrinkled.
Evime bakıyor. 62 yaşında ve yüzü kırış kırış.
His skin's all wrinkled, is that normal?
Derisi buruşuk. Bu normal bir şey mi?
You wanna have it all wrinkled before you even get to school?
Daha okula varmadan buruş buruş etmek mi istiyorsun?
She came closer and I saw her yellow, wrinkled face.
Yaklaştıkça sapsarı, kırışık yüzü daha da belrginleşiyordu.
Look at my forehead, all wrinkled.
Düşünüyorum. Alnıma baksana, nasıl kırıştı.
This is a man, old, wrinkled, faded, withered... and not a maiden as thou sayest he is.
YaşIı, buruşuk, kırışık bir erkek bu. Genç kız filan değil senin dediğin gibi.
And develop similar, dried-up wrinkled faces.
Ve beraber yaşlanmak, kurumuş kırışık yüzler.
You've already wrinkled the paper...
Kağıdı çoktan buruşturdunuz.
On your feet now so it won't get wrinkled.
Yerinden kıpırdama şimdi ben de giyineceğim.
I've been in the goddamn water so long my ass is wrinkled up. Now open the door.
Suda o kadar çok kaldım ki... kıçım buruş buruş oldu.
His suit is wrinkled and he wears a worker's cap.
Elbisesi buruşmuştu ve kafasında da, bir işçi şapkası vardı.
You don't want to marry one who'll be wrinkled and flabby.
Kırışıp pörsüyecek biriyle evlenmek istemezsin.
- Everybody gets wrinkled and flabby.
- Herkes kırışıp pörsür. - Gelecek hafta mı?
Father Andre, holiest of holies, aged and wise, you are the most wrinkled man in the entire country.
Peder Andre, kutsalların kutsalı, yaşIı ve bilge bu ülkenin çözüm bulmakta en usta insanısınız.
It sucks out of him until he'd shrunk so... wrinkled and yellow, even the dogs don't know him.
İçki onu tüketiyordu, ta ki küçülüp büzüşüp, sararıncaya dek.
Without them, Wilby is an old man in a wrinkled suit.
Onlarsız, Wilby komik kıyafetli bir ihtiyardır.
He was wrinkled. Wrinkled ol'face, just lit right up.
O kırış kırış olmuş suratı hemen aydınlandı.
- Cover his wrinkled old ass.
- Buruşuk kıçını kurtarmak için.
I hope he won't get too wrinkled.
Umarım çok fazla kırışmamıştır.
Yeah, I hate it when they're wrinkled.
Evet, buruştukları zaman nefret ederim.
How many wrinkled and shrivelled countesses and princesses have I known!
Ooo, kim bilir kaç tane buruşmuş, pörsümüş kontes ve prenses tanımışımdır!
And your skin will be as wrinkled as a prune!
Yüzün, kuru erik gibi buruşacak.
They're all red and wrinkled.
Kıpkırmızı ve buruş buruş.
At 30, you'll be an old, wrinkled, dried up thing.
30 dakika oldu, güneşlenmekten kuruyacaksın.
I told her her stockings Were Wrinkled.
Ona, çorapları fırına astım dedim.
Skinny, dirty, wrinkled face.
Zayıf, kirli, buruşuk suratlı.
- They were a little wrinkled and wet.
- Biraz kırışıktılar, hafif de nemli.
I love the silver that shines in your hair. And the brow that's all furled and wrinkled with care.
Saçında parlayan aklarını seviyorum ve de tedirginlikler yüzünden kırışan alnını.
I'd suck her wrinkled breasts.
Pörsümüş memelerini emerdim.
Her hair was pure white, face wrinkled.
Kadının saçları bembeyaz, yüzü ise buruş buruşmuş.
You know, a dirty, wrinkled man who won't give up.
Hani şu pis, inatçı adam var ya.
You're gonna walk around wrinkled in New York if you don't.
Eğer almazsan, New York'ta buruşuk buruşuk gezersin.
Old, wrinkled, honky motherfucker. - Oh, how dare you?
Seni yaşlı, kırışık, eski kaşar.
Let them get old and wrinkled.
Onu daha önce hiç görmemiştim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]