English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're lying

You're lying translate Turkish

5,503 parallel translation
You're lying.
Yalan söylüyorsun.
No, you're lying.
- Hayır, yalan söylüyorsun.
You're lying just to get me out there.
Dışarı çıkmam için yalan söylüyorsun.
You're lying!
- Yalan söylüyorsun!
His time and location's confirmed by GPS, unless you think the goddamn satellites - are lying to us too. - We're done here.
Olay yerindeki zaman ve konum GPS tarafından doğrulandı, tabi sen buna da inanmamazlık etmezsen.
Or you're going to end up lying on your back with a needle sticking out your arm.
Yoksa koluna iğneler batarken sırtına yaslanacaksın.
Hey, you're lying on your own couch, Not a county bunk with your head next to the toilet.
Bak, şu anda başının ucunda bir tuvaletle ranzada yatmıyorsun, kanepene uzanmış yatıyorsun.
And then, when the evidence comes out that you're lying,
Bu iş bittiğinde, hiç para alamayacaksınız. Ve yalan söylediğine dair kanıtlar ortaya çıktığında,
- I know when you're lying to me. You always fiddle with your glasses.
Bana yalan söylerken her zaman gözlüğüne dokunduğunun farkındayım.
Otherwise, you're going down for more than 20 years for lying on those witness statements.
Aksi takdirde sahte tanıklıktan 20 yıldan fazla yersin.
You're lying to me.
Bana yalan söylüyorsun.
You're lying!
Yalan söylüyorsun.
You're lying.
- Yalan söylüyorsun.
Christy, you're lying about where you are, you're calling in sick to work, and now Gabriel says you're buying pot?
Christy, nerede olduğun hakkında yalan konuşuyorsun işe hasta olduğunu söylüyorsun ve Gabriel ot aldığını söylüyor?
I think you're lying.
Bence yalan söylüyorsunuz.
No, you're lying.
Hayır, yalan söylüyorsun.
How do I know you're not lying?
Tosca Cartage'da. Yalan söylemediğini nereden bileceğim?
I'll take you with me. You're a lying bitch.
Seni yanımda götüreceğim yalancı orospu.
I might be a lying bitch but you're an asshole.
Ben yalancı bir sürtük olabilirim ama sen tam bir şerefsizsin.
So you're gonna charge me with a crime for not lying?
Yani beni yalan söylememekle mi suçlayacaksınız?
You're lying, Doug.
Yalan söylüyorsun, Doug.
Hmm. If you're lying, I will put a bullet in you.
Yalan söylüyorsan eğer, kafana sıkarım senin.
- They're lying to you, Grant.
- Size yalan söylüyorlar, Grant.
- You're lying. S-says who?
Kim demiş?
They're lying to you.
Seni kandırıyorlar.
You're lying to yourself.
Sen kendi kendini de kandırıyorsun.
You're a lying bastard!
Seni yalancı şerefsiz!
I want everybody to close their eyes and picture a pillow, a big pillow, the size of this room, and you're lying in the middle of it.
Herkesin gözlerini kapatıp, bir yastık resmetmelerini istiyorum,... büyük bir yastık, bu odanın büyüklüğünde, siz de tam ortasında yatıyorsunuz.
I need you to send me to L.A. they're lying about Sully.
Beni Los Angeles'a yolla, Sully hakkında yalan söylüyorlar.
It's easier to tell when you're lying when I'm looking right at you.
Yüz yüzeyken yalan söylediğini anlamak daha kolay oluyor.
- I KNOW YOU'RE LYING, BUT... THANK YOU.
Yalan söylediğini biliyorum, ama teşekkürler!
- YOU'RE LYING.
Yalan söylüyorsun.
I KNOW YOU'RE LYING.
Yalan söylediğini biliyorum.
- You're lying!
- Yalan söylüyorsun!
All you're doing is lying around!
Bütün yaptığınız öylece uzanmak!
I can sense when you're lying, even over the phone.
Yalan söylediğinde hissedebiliyorum. Telefonda bile olsa.
And you swear Raylan's all right. He's not lying dead on a slab somewhere and you're holding back telling me?
Raylan'ın iyi olduğuna, bir morg masasında ölü bir halde yatmadığına...
Because when we find out that you're lying, there will be consequences.
Çünkü yalan söylediğinizi anlarsak Bunun sonuçları olacak.
You're lying. It was Joe Carroll.
Yalan söylüyorsun, Joe Carroll'du.
You're lying again.
Yine yalan söylüyorsun.
Unless you're lying to me about that.
Tabii bu konuda yalan söylemediysen.
We know you're lying.
Yalan söylediğini biliyoruz.
I think you're lying.
- Yalan söylüyorsun.
- You're lying now.
- Şimdi de yalan söylüyorsun.
- You're lying.
- Yalan söylüyorsun. Söylemiyorum!
I'm simply trying to discern whether you're lying to me about this man or just to yourself.
Bu adam hakkında kendinize mi yoksa bana mı yalan söylediğinizi anlamaya çalışıyorum.
And if you doubt that even for a second, you're the one who's lying to himself.
Ve bundan bir saniyeliğine bile şüphe duyuyorsan, kendine yalan söyleyen sensin.
You're lying, aren't you?
Sen yalan söylüyorsun değil mi?
They're gonna love you. We've been dating long enough for me to know when you're lying.
Yalan söylediğini anlayabilecek kadar uzun zamandır çıkıyoruz.
You're lying, just like her!
Yalan söylüyorsun, tıpkı onun gibi!
You're lying to yourself.
Kendini kandırıyorsun. Lanet olsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]