English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Z ] / Zar

Zar translate Turkish

7,638 parallel translation
We get locked in there, we're gonna be toast.
- Orada kilitli kalırsak tost gibi kızarırız.
Well, I had a really bad rash here on my arm.
Kolumda çok fena bir kızarıklık vardı.
The skin's all pink, and it itches.
Cildim kızarıyor ve kaşınıyor.
I'm making a living, more or less.
Geçinmeye çalışıyorum. Zar zor. Geçinmek mi?
A living? All due respect, you're a lawyer and you're not making bank...
Kusura bakma ama avukatken zar zor geçiniyorsan, bu işi beceremiyorsundur.
We do blackouts, suicide attempts, but never announcements.
Sızarız, intihar ederiz falan ama açıklama yapmayız.
Their weapons bound together with blood and raffia.
Silahları kanla kaplı ve rafya ile zar zor bir arada duruyor.
And I'll wager you got roughly 60 seconds before that goodwill fails me.
Ve sizi temin ederim ki zar zor 60 saniyeniz var. İyi niyetim kaybolmadan önce.
Hey, hey, hey, hey, hey. You can barely stand up.
Daha zar zor ayakta duruyorsun.
She scraped together all the money she could and gave it to him.
Parayı zar zor bir araya getirdiğini ve ona verdiğini söyledi.
I hardly remember being here, hey.
Burada olduğum zamanları zar zor hatırlıyorum.
You were drunk half the time, and there was barely a relationship.
Zamanının yarısında sarhoştun ve ortada zar zor bir ilişki vardı.
The buildup of fluid eventually caused his eardrum to burst.
Biriken sıvı sonunda kulak zarının patlamasına neden olmuş.
You passed on that eardrum repair and gave it to Gallinger.
O kulak zarı ameliyatını Gallinger'a devretmiştin.
It's a membrane that lines the abdomen.
Karnı kaplayan bir zar.
Now, Nika, the girl whom Dr. Edwards and I were working on, developed a problem in her peritoneum which we had to address.
Edwards ve benim üzerinde çalıştığımız kız, Nika'nın, karın zarında nereden geldiğini bildiğimiz bir sorun gelişti.
No redness or swelling anywhere that I can see.
Görebildiğim kadarıyla şişme ve kızarıklık yok.
Are you blushing?
Kızarıyor musunuz?
We should also be concerned about not damaging the peritoneum around the intestines.
Bağırsakların etrafındaki karın zarına zarar vermemeyi dikkate almalıyız.
He couldn't speak, could barely breathe.
Konuşamadı, zar zor nefes alabiliyordu.
It looks like you have FCED or Fuchs'corneal endothelial dystrophy.
Görünen o ki, sende "Fuchs Korneal İç Zar Rahatsızlığı" var.
A rare disease I can barely pronounce is taking away my vision and I will probably lose my whole career over it.
Görüşümü azaltan, zar zor telaffuz edebildiğim nadir bir hastalıkmış. Bu nedenle de, muhtemelen bütün kariyerim mahvolacak.
Yeah, Donna, and then they- - they rolled the dice. Well, what about now?
Evet, Donna, ve sonra - -zarı attilar.
I barely sleep anymore.
- Zar zor uyuyorum.
You want me to throw my whole life down the toilet
Zar zor tanıdığım bir kadın için,
I-I could hardly make sense of it.
Bunu zar zor anlayabildim.
Afraid your fuck buddy's gonna get upset?
Seks arkadaşın kızar diye mi korktun?
You get the red eyes and the shakes when your body rejects the growth hormones.
Vücudun büyüme hormonlarını kabul etmediğinde gözlerin kızarır ve titrersin.
The protective oxide film would have to be restored in tanks this old.
Koruyucu oksit zarı bu kadar eski tanklarda restore edilir.
You can see the redness, can't you?
- Kızarıklığı görebiliyorsun, değil mi?
We hardly even talk.
Zar zor konuşuyoruz.
♪ Paying anything to roll the dice ♪
# Zar atmak için her şeye oynarım #
♪ You could hardly stand? ♪
Zar zor ayakta duracak kadar?
Frank, you can barely afford to pay me.
- Benim bile paramı zar zor ödüyorsunuz.
I CAN BARELY SEE.
Zar zor görüyorum.
I barely got out of the way.
Oradan zar zor çekildim.
"The devotion of the greatest is to encounter risk and danger and play dice for Death."
"Riski ve tehlikeyi karşılama ve ölümüne zar atmak en büyük bağlılıktır."
Who gets angry at people for removing mines?
Kim mayınları kaldıran insanlara kızar ki?
But every time I got in an elevator, someone wanted to tell me about their rash or their headache.
Ama asansöre her binişimde birisi kızarıklıklarını ya da baş ağrılarını anlatıyordu.
We can barely pay our bills.
Faturaları zar zor ödüyoruz.
I barely slept last night.
Dün gece zar zor uyudum.
Even in a closed session, whatever I say will get out.
Kapalı toplantı bile olsa, ne söylesem dışarı sızar.
Ha. I can barely check my e-mail, but...
E-postalarımı zar zor kontrol ediyorum.
When you feel a little pop, you've entered the peritoneum.
Küçük bir patlama hissettiğin zaman karın zarına gelmişsin demektir.
I'm barely gonna break even on this.
Parayı zar zor denkleştireceğim.
I can barely see.
Zar zor görüyorum.
How am I supposed to control something when I can barely see.
Zar zor görebiliyorken nasıl bir şeyi kontrol edebilirim ki?
♪ I hardly recognize this face I wear ♪
Takındığım bu yüzü zar zor tanıyorum
♪ I hardly recognize this face I wear ♪
Takındığım yüzü zar zor tanıyorum
Mom and dad will get really mad.
Annemle babam çok kızar.
You got your shirt on that barely covers your breast.
Eğer zar zor meme kapakları üzerinde gömlek aldık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]