Жаждала translate Turkish
66 parallel translation
Я жаждала.
Susamıştım.
Жаждала неверности, измены, лжи и смерти.
Aldatmaya,... yalan söylemeye susamıştım. Ve ölüme.
Я всегда этого жаждала.
Ta başından beri.
Ты слишком сильно жаждала любви, Росалия, слишком сильно.
Çok aç.
Я слишком жаждала всего этого.
Hepsi için çok açtım.
Мне не нужна была справедливость. Я жаждала крови.
Ben adalet değil, intikam istiyordum.
Злобная душа жаждала мести тем, кого он считал виновными.
Cani bir ruh, onun sorumlu tuttuklarından vahşice intikam almış olabilir mi?
Мы думаем, что это позывные, они хотят привлечь наше внимание. А ты жаждала внимания и добилась его. Вега.
Bunun, dikkatimizi çekmek için bir çağrı olduğunu sanıyoruz İstediğiniz dikkat çekmekse başardınız.
" Каждая клетка его тела жаждала её.
" Her zerresi kadını arzuluyordu.
Вот почему ты жаждала все более чистой и чистой крови.
Bu yüzden saf kanı bu kadar çok istiyorsun.
Конечно, я была уверена, что перевирала фамилии всех кинематографистов, называла не тех актёров и режиссёров, но я очень хотела его, просто жаждала.
Emindim ki, bütün o film yapımcılarının isimlerini yanlış söylüyor, hep yanlış aktörleri hatırlıyor, ve sinemacıların isimlerini yanlış söylüyordum, ama onu istedim.
Это было фундаментальное энциклопедическое событие, которое следовало отметить и обставить должным образом, я жаждала это устроить.
Anıtsal ve ansiklopedik bir olaydı. Doğru düzgün bir kutlamayı hak ediyordu. İçinde olmayı ve ayarlamayı çok istiyordum.
Как быстро ты отреклась от того, чего така жаждала раньше.
Arzuladığın şey için bu kadar çabuk vazgeçeceksin demek.
Годами ранее у Люсиль были отношения с Оскаром которые она не жаждала возобновлять.
Lucille'in yıllar önce Oscar ile ilişki olmuştu. - Kaldı ki buna devam etmek istemiyor. - N'apıyorsun be!
Ты не жаждала свободы, Рейн?
Özgürlüğü uzun zamandır sen de istemiyor musun?
Пуло, когда у тебя была в последний раз женщина, которая не кричала и не жаждала оплаты?
Ne zaman ağlamayan ya da ödeme istemeyen bir kadınla birlikte oldun?
Дана жаждала быть чемпионом, и она наверняка нашла бы и личное счастье.
Dana bir şampiyona istiyordu ve sonunda onu buldu.
Но в отличии от Джона, я не жаждала этой новой жизни.
Ama John'un aksine, ben, yeni bir hayata başlamak için hiç istekli olmadım.
Я жаждала тюрьмы.
Hapise girmek istiyordum.
Во-вторых, какая-то его часть, и я не знала насколько эта часть сильна, жаждала моей крови.
İkincisi onun ne kadar baskın olduğunu bilmediğim bu yanı kanıma susamıştı.
Жаждала привязанности, внимания, признания.
Sevgiye, ilgiye, kabul edilmeye hasretti.
Всю любовь и всё уважение, что она жаждала.
Hasret olduğu sevgi ve saygıyı kazandı.
- Она жаждала с тобой познакомиться.
- Evet, tabi. Seninle tanışmak için can atıyordu.
Я жаждала приключений... Думала о свершениях...
Macera dolu, bir şeyi yoluna sokabilecek gibi.
Она жаждала дани и поклонения.
İkramdan daha fazlasını istermiş. Tapılmasını seviyormuş.
Может, если бы вы приехали, миссис Мэнкс не жаждала был мести.
Gelseydiniz belki, Bayan Mank şu an canıma okuyor olmazdı
Она признается, что настолько жаждала благосклонности... Вашей Светлости, была так ослеплена желанием... мирской славы, что... не принимала во внимание насколько ошибочно было... скрывать свои былые проступки от Вашего Величества.
İtirafında dedi ki ; Majesteleri'nin gözdesi olabilme arzusu ve dünyevi şaşaayı elde edebilme isteğiyle gözleri o kadar körleşmiş ki, siz Majesteleri'nden, geçmiş kabahatlerini gizlemenin ne kadar büyük bir hata olduğunu bilememiş.
- Жаждала этого момента.
- Sabah akşam bunu arzuluyordum.
Ёто как будто все мои женские гормоны взорвались, и € жаждала крови.
Sanki bütün kızlık hormonlarım aşırı hızda tekmelenmiş gibiydi ve kan için yola çıktım
Потому что жаждала быть там, жаждала быть лучшей, во всём быть первой.
Çünkü aklınca amacına ulaşman, en iyi olman, birinci olman gerekiyordu.
Она жаждала объяснений, но.. У меня их не было. Что я мог сказать?
Bir açıklama bekliyordu ama bir sebep bulamadım.
На месте Элисон я бы жаждала тебя...
Allison'ın yerinde olsaydım seni istiyor olurdum.
Жаждала вас.
Sizi daima sevdim.
Феминистка внутри тебя жаждала расплаты.
En içteki feministin tatmin olmak istedi.
Я принёс тебе известия, которые ты жаждала услышать.
Uzun zamandır beklediğin haberleri getirdim sana.
* Я жаждала любви *
Hoşuma gitti. * Çekiyoruz sevginin hasretini *
Это то, чего ты жаждала, Маргарет?
Özlem duyduğun şey bu değil mi, Margaret?
Я хотел найти лекарство, потому что она его жаждала.
O tedaviyi onun istediği şey bu olduğu için istemiştim.
Не то что бы я жаждала чего-то, нет, я просто упускаю из вида.
Bir şeyleri özlemek anlamında değil de gözden kaçırmak anlamında.
Потому что ты жаждала мести.
Çünkü intikam istiyordun.
Я жаждала мяса!
Canım et istemişti!
Ладно, я об этом вообще никогда не хотела говорить, а выглядит, как будто я этого жаждала, но это не так, и вообще я нервничаю, и немного злюсь по непонятным мне причинам, так что мне пора идти.
Bu aslında pek de yapmak istediğim bir konuşma değildi... her ne kadar öyle görünsem de, gerçekten istemiyordum... ve bilmediğim sebeplerden ötürü bu da beni stresli biraz ve kızgın yapıyor. Onun için şimdi kapatsam daha iyi olur. Görüşürüz.
Оу оу. Моя мать так жаждала общения со мной что заставила весь город быть её друзьями
Benim annem arkadaşlık konusunda öyle çaresizdi ki koskoca kasabayı arkadaşı olmaları için etki altına aldı.
Вчера ты жаждала убраться отсюда.
Dün buradan gitmek için can atıyordun.
Она была молодой и амбициозной, и так жаждала вернуться в игру, что стала забывать о таких мелочах, как забрать дочь из школы, про дни рождения.
O genç, hırslı ve sahnelere dönmek için o kadar hevesliydi ki bazı küçük şeyleri unutmaya meyilliydi. Mesela küçük kızını okulda unutmak veya onun doğum gününü unutmak gibi.
Это была ужасная трагедия, королевская семья жаждала забыть о своем горе.
Kraliyet ailesinin unutmak istediği türden bir trajediydi.
Она жаждала вернуться и я сочувствовал ей
Ev özlemi ağır basmıştı ve bunu bende hissettim.
Мне рассказывали, что она вечно жаждала поиграть на пианино.
Piyanoyla çok ilgilendiği için dikkatimi çekmişti.
Все что она жаждала спросить, так же быстро бьется его сердце, как и ее. но она слишком боялась услышать ответ.
Amelia'nın sormak istediği tek şey Cooper'ın da kalbinin bu kadar hızlı mı attığı yoksa cevabı duymak için fazla mı korktuğuydu. "
Я хотела умереть, ведь только так обрела бы свободу, которую так жаждала, но Далию моя смерть не устраивала.
Ölmek istemiştim. Bunca zaman istediğim rahalığı verebilecek tek şey ölümdü. Ancak Dahlia ölümün benim için bir seçenek olmadığını biliyordu.
Сказать по правде, я жаждала того же.
Doğruyu söylemek gerekirse, onu öpmek için can atıyordum.