Anchor translate English
1,754 parallel translation
Onun ayakta durmasını ben sağlıyorum.
I'm the anchor that keeps her weighed down.
O kadar ileri gitme.
Tie an anchor bend there.
Burada demir atıp, sirenleri dinlerdim.
I would anchor here and hear the siren songs.
Git de yakışıklı bir sunucuyu işe al, ateşli arkadaşlarınla takıl ve ateşli biri ol. Ama ne kaçırdığının farkına varamayacaksın, çünkü ben yaptığım işte iyiyim. Ve sana yanıldığını kanıtlayacağım.
You know, go hire your hot anchor and hang out with your hot friends and be hot, but you'll never know what you're missing,'cause I'm good at what I do, and I'm gonna prove you wrong.
Biliyorum. Program yöneticisi, sunucusuyla yatıyor...
Programming Director sleeping with her anchor?
- Sunucunun adı neydi?
- What's the anchor's name?
Annem söyledi, sunucunun oğlu senin sınıf arkadaşınmış.
Mom said the anchor's son is a classmate of yours.
İnancım güven kaynağımdır.
My faith is my anchor.
eğer zeminin altına inerken bir beton yığını oluşturmak istemiyorsanız, bir delgiyle delik açmanız gerekir.
If you don't want a chunk of concrete crashing through to the floor below, you need to drill a hole and anchor the slab.
- Demir at!
- Drop anchor!
Anlaşıldığı kadar ile, yüzyıl kadar önce denize açılan bir gemici ile evlenmiş ve gemici onu ruhsuzluğa ve çürümeye terk etmiş.
Apparently, she married some sailor who hoisted anchor and left it a languish and perish nearly a century ago,
Demir alın!
Weigh anchor!
Sonra da demir almaya hazırlanın.
Then prepare to weigh anchor.
Demir atıp rıhtıma yanaşmayı bekleyin.
Drop anchor and wait to dock.
Jim'in bir işçinin fotoğrafını alıyormuş gibi davrandığını hatırlıyorum ardından kamerayı aşağı indirmişti ve bir sütunun ya da çengel noktasının ya da onun gibi bir şeyin fotoğrafını almıştı.
I remember Jim would act like he was taking a photograph of a worker, then he'd put the camera down and take a photograph of a pylon or an anchor point or something like that.
Bir birimi tek bir yere bağlayamayız.
We can't afford to anchor a unit to one location.
Metro News One kanalında baş haber spikeri.
She's the lead anchor
Yarın, spor haberlerini sunma fırsatım olacak. - Hadi canım!
- I'm gonna get a shot to anchor the sports segments tomorrow.
Grafiği geçip, haber spikerine dönüyoruz.
Graphic out. And cue anchor.
Çapa sizin cinayet silahınız.
The anchor's your murder weapon.
Evet, bu çapayla.
Yeah, with this anchor.
Şu an hikayeyi ilk bildiren muhabir olan Pontypool radyosundan Grant Mazzy'leyiz.
We're talking to Grant Mazzy, the news radio anchor from Pontypool, Ontario in Canada, who broke this story.
Yangının çıktığı noktada elektrik kabloları yok bu yüzden yangın muhtemel insan kaynaklı.
There are no electrical wires near the fire's anchor point, so the fire is probably of human origin, sir.
Yangın çok erken saatlerde bir trafik helikopterince tespit edilmiş daha sonra da hava polisi devreye girmiş ve itfaiye gelene kadar bölge birimlerce çembere alınmış.
Fire was originally spotted very early by a traffic helicop... A traffic helicopter, which was joined in the air by the police, who circled the anchor point until the fire department arrived.
Seni ayaklarından çapaya bağlayıp köpek balıklarına yem edecektir.
he's gonna tie your feet to an anchor and feed you to the sharks!
Çapayı atın.
Lower the anchor!
Demirleyin!
Lower the anchor!
Kendinize bir dayanak noktası buldunuz.
Throw yourself an anchor.
Şu gemciyi nakavt etmen lazım.
Last round- - you gotta knock this anchor clanker out!
Belki de Hawaii'li bir kız.
Get an anchor and globe or, uh, maybe one of them hula girls.
- Başka yere demir atsana sen.
Why don't you drop anchor someplace else?
- Robin ulusal kanaldaki sunuculuk işini kaptı.
- Robin got that national anchor job.
Ve ulusal kanaldaki sunuculuk işini aldığını haber veren telefon gelince, nihayet senelerdir söylemeyi hayal ettiği cümleleri söyleme şansı olmuştu.
So when the call came in that she got the big national anchor job, she finally got to say the words she'd been dreaming of saying for years...
CNN'de haber sunacağım.
I'm the lead anchor on CNN.
Kocası, hayatındaki en önemli dayanağıydı.
Her husband was a powerful anchor in her life.
Anchorage, Alaska.
Anchor... age, Alaska?
Kim koymuşsa direği düzgün yerleştirememiş.
Whoever put it in didn't anchor the pole correctly.
Son bağlantıyı emniyete alıyoruz.
Securing the last anchor now.
- Benim ki daha çok çapaya benziyor.
- Mine's more like an anchor.
Görüntüde Dana Dobbs... Kıdemli muhabir, Kip Kendall... Ve ödüllü haber sunucusu, Norm Archer.
Featuring Dana Dobbs... senior correspondent, Kip Kendall... and award-winning anchor, Norm Archer.
- ve ödüllü haber sunucusu, Norm Archer.
- and award-winning anchor, Norm Archer.
Kimse kıpırdamasın yoksa spiker ölür.
Nobody move or the anchor infidel dies!
Hayat fırtınasında sığındığınız liman, gemi demirinizdir.
It is your anchor, your harbor in the storm of life.
O yüzden istediğimiz zaman demir alabiliriz.
So whenever you want to weigh anchor is great.
Demir almaya ve yelken açmaya hazır mıyız?
Ready to weigh anchor? Ready to push off?
Aslına bakarsan, şu an demir atmış vaziyetteyiz.
Well, uh, technically, we're at anchor.
Yani bu demirin suyun içinde olduğu anlamına geliyor, değil mi?
Oh, wait, okay. So that just means that the anchor is in the water, right?
Çapaları kaldırın çünkü karayı terk ediyoruz
pull up the anchor'Cause we're leaving dry land
Çapasını kaybetmiş bir gemi gibiydim.
I was like a boat that had lost its anchor.
Demir atın!
Drop the anchor.
Doldurduğumuz kafesi bota zincirleyip geldiğimiz yere götüreceğiz.
We'll fill up the cage, anchor the cage to the boat, drag'em back to the mainland.