Aç mısın translate English
10,369 parallel translation
Aç mısın?
Hey, you hungry?
Aç mısın?
- Are you hungry?
Başkası adına insan öldürmeyi tercih etmişsin. Sırf başını sokacak bir yer ve günde üç öğün yemek için. Belki de her açıdan düşünemiyorumdur yani.
You made a choice to kill for someone else, to have them own you for a roof over your head and three squares, so maybe I'm not considering all aspects here.
Baronun vefatına duyduğum üzüntüyü sunarım. Acınızı paylaşıyoruz.
I offer our sadness and, uh, deep sympathy on the baron's passing.
Bugün ilk kez halka açık olarak konuşan Grand Central bombacısı olmakla suçlanan Alex Parrish gerçek bombacı mı, yoksa bir örtbasın kurbanı mı birçoklarına sorgulatarak kendisini savundu.
Speaking publicly today for the first time, Alex Parrish, the accused Grand Central bomber, made a plea for her innocence, leading many to question whether she's the real bomber or the victim of a cover-up.
Sahip olmadığınız bir bakış açımız vardır.
We have a perspective that you don't have.
Ağacın üstündeki bütün yaprakları yedi ve şimdi aç mı kaldı?
Eat all the leaves off the top of the trees? Now she's roaming around hungry?
Durumum hakkında açıkça konuşacağım, gerisi kızımın kaderine kalmış
I will talk openly about my capacity, rest it is in her destiny.
Eğer dostlarımın acısını paylaşmazsam, Ruhum işkence edilmiş gibi hissediyor.
My soul feels tortured if I don't do any good to my fellow beings and share their pain.
Bu gece müzedeki yeni İnka bölümünün açılışı için smokininizi hazırladım ve ayakkabılarınızı boyadım.
I've laid out the tuxedo and shined your shoes for the gala opening... for the new Inca installation at the museum tonight.
Çünkü ne de olsa açığın tek amacı, varlığının tek sebebi yanlışı doğruya çevirebilmek için sana yardım eden düzeltilmesi gereken bir hata olmasıdır.
Because, after all, a bug's only purpose, it's only reason for existence is to be a mistake that needs fixing, to help you right a wrong.
Aç mısın?
Are you hungry?
Sınırlara saygı duyduğuna pek inanmadım açıkçası.
I wasn't led to believe you respected lines.
Asansörde delikanlıya açıkladığım gibi, FBI'ın dikkatle düşünme alışkanlığı bizi Los Angeles Emniyeti gibi apar topar hareket etmekten alıkoyuyor.
As I was explaining to this young man in the elevator, the FBI's emphasis on deliberate analysis means we can't move as hastily as the LAPD so often does.
- Adaletin Rozeti'nin sezon açılışını izleyen var mı?
Did anyone see the "Badge of Justice" season opener?
Seyahat geçmişimi ve mali kayıtlarımı çıkartmanız otoritemi kullandım diye yapılmış acınası bir intikam girişimi ve özel hayatımın yasa dışı bir şekilde ihlâl edilmesidir.
Yeah, pulling my travel history and financials... that's just petty payback for me exerting my authority and an unwarranted violation of my privacy.
Ona yarım ton kızgın yeşil bir kas ve acıya aç biri olmadığını kanıtlaması için ona bir şans veriyorum.
I'm giving him a chance to prove he's more than a half-ton of angry, green muscle and hunger pains.
Nemli orman toprağında uzandığın manzara aklımdan çıkmıyor. Ağzın acıdan açık kalmış, bacakların doğum için genişçe açılmış halde ve gözlerin de yaşadığım sonsuz gece gibi kapkaraydı.
I've never forgotten the sight of you lying on the damp forest ground mouth agape in pain, legs strained wide in birth, and your eyes as black as the endless night where I dwelled.
Açılış konuşmamı bitirirken, izninizle, sanığın 10 ay önce cinayet gecesi verdiği imzalı itirafını okuyayım.
Hobbs : To conclude my opening statement, let me read to you from the signed confession the defendant gave on the night of the murder 10 months ago.
Mary suç anında orada olmayabilir ama şimdi, bebeğin olduğundan gayet eminim, bu da Lisa'nın bluzundaki topuk izini açıklar.
Mary may not have been present at the crime, but now I'm pretty sure that the baby was, which explains the heel mark on Lisa's blouse. I do have to go.
Mübaşir, jüri heyetini getirin de boşa harcanmış vakitleri için onlara teşekkür edebileyim ve niye salındıklarını açıklayayım.
[Bangs gavel] Bailiff, bring in the jury so that I can thank them for their wasted time, and explain why they're being released.
Kameraların açısının düzgün olduğundan emin olayım da sonra... başlarız.
Okay? Let me just make sure that the... The cameras are angled properly and then we'll... we'll start.
Burada büyük bir sızma olayını nasıl yaşadığımızı Avrupa'nın ve Birleşik Devletler'in güvenliğinin tehlikeye girmesini ve bunları düzeltecek en iyi kişinin ben olduğumu da açıkla.
Explain that we suffered a major penetration here, one that endangers the security of Europe and the United States, and I am the best goddamn person to fix it.
Bizi kilit altına alırsan, arkadaşlarımız kötü bir şeylerin olduğunu anlayacaklar ve sırrın açığa çıkacak.
The second you lock us up, our friends will know something's wrong, and your secret's out.
Bana neden yalan söylediğini açıklayacak mısın?
Join us. Why don't you explain why you lied to me?
Göründüğü gibi bu istediğin sebebi bu hafta büyük açılışımız var ve Paul Revere'nin dişçi çantasının burada ilk sergimiz olan "Atalarımızın Oluşumu : Ustaların Ardındaki Adam." da sergilenmesi için oldukça heyecanlı ve istekliyiz.
You see, the reason for this summon in sooth is that this weekend is our grand opening, and we were so hoping, perhaps a little beetle-headely, that Paul Revere's dentistry bag could be the featured article in our premiere exhibition...
Sayın Yargıç, burada açıkça belli olan tek şey müşterisinin riskli bir yatırım yapmış olmasıdır.
Your honor, the only thing that's clear is his clients chose a risky investment.
Ölümünün hızlı ve acısız olmasını sağlayacağım.
I'll make your death quick and painless.
Açıkçası Hayley iki ayağının üzerinde ve kayıpken ben kızımla kalacağım ve acaba bu yine Hayley ve senin başının altından çıkan aptalca bir kaçış girişimi mi?
Actually, as long as Hayley is prowling about on two legs and unaccounted for, I am staying with my daughter, and should I discover that this is yet another cockeyed scheme for Hayley and you to abscond with her...
Aç mısın?
You hungry?
Evet, bana karşı yeterince açık olmadığını hissediyorum ama sanırım benim hatam.
Yeah, I feel like you're not being completely transparent with me, but I think that it's my fault.
Burada acı bitki'maror'u yiyoruz atalarımızın Mısır'da katlandığı köleliğin acısını hatırlamak için.
We eat maror, the bitter herb, to remind us of the bitterness of slavery our ancestors endured in Egypt.
Onlardan biri ya da birkaçı insanların genel hissiyatıyla oynayarak açık bir şekilde cerrahlarımızın itibarını zedelemeye çalışıyor.
One or more of them is evidently seeking to discredit our surgeons by stirring up popular feeling against them.
Alt düzey bir saha ajanının böyle büyük bir muhbir alımını rapor etmede neden başarısız olduğunu açıklar mısın?
Care to explain how a junior officer fails to report the recruitment of a major asset up the chain?
Haklısın. Yeteri kadar acı çekiyorum.
I'm already in enough pain.
Lily Mystic Falls'u terk etmemize izin vermiyor, yani olanaklarım madencilik açısından sınırlıydı.
Lily doesn't allow us to leave Mystic Falls, so my options were limited to coal-miner chic.
Camille'e yaptığın şey için senin memnuniyetle öldürürüm ama önce sana o küçük şımarık aklının hayal bile edemeyeceği şekilde acı çektireceğim ve işim bittiğinde tatlı hatıralarının modası geçtiğinde, adımı korkuyla acıyla ve de benim için hiçbir şey ifade etmediğinin can sıkıcı farkındalığıyla ilişkilendirileceksin.
I will gladly end you for what you did to Camille, but first, I'm gonna make you suffer in ways your spoiled, little mind cannot possibly imagine, and when it's over, when your sweet recollections have been rendered obsolete, you will associate my name with fear and pain and perhaps the dull realization - that you...
Bu acıyla hayatımın sonuna kadar yaşayacağım oğlunun anısıyla yaşayacağım.
And I'm gonna have to live with that for the rest of my life. Live with the memories of your boy.
Oraya vardığımızda, Happy sen, biz Cabe'le servis yolundan boru patlayınca açılacak morgun dış erişim kapısına giderken Hidrojen Peroksidi mayayla karıştıracaksın.
When we get there, Happy, you mix the hydrogen peroxide with the yeast while Cabe and I run do the service road to the morgue's exterior access door, which will open once that pipe explodes.
- O zaman benimle denize açılacak mısınız?
Then you will sail with me?
Acısını senden çıkartma şansı bulamadığım için mutlu ol bence.
Just be glad I didn't get the chance to take it out on you.
Bak, Rachel, dün biraz gevşek davrandım çünkü sen başından büyük bir işe kalkışmış bir çaylaksın ama açıkçası senin bizi anlaşmaya dahil edecek gücün yok.
Look, Rachel, I cut you some slack yesterday because you're a newbie who's in over her head, but since you clearly don't have the power to include us in this deal,
Yarın sabah 10'a kadar Yanukoviç'in istifası açıklanmazsa yemin ederim silahlı saldırıya geçeceğiz!
If tomorrow by 10 : 00 a.m. you do not make a statement about Yanukovych's resignation, I swear, we will go on an armed offensive!
Don'a tekrar bir araya geldiğimizi ve arkadaşlık servisine artık ihtiyacım olmadığını açıklar mısın?
Can you please explain to Don that you and I are reunited and his friendship services are no longer required?
Dinle, Panini Castle'ın öğlen yemeği açılışına gelebileceğimi sanmıyorum.
So, listen, I don't think I'm going to be able to make it to the opening of Panini Castle this afternoon for lunch.
Açık kırık olmasına karşın stabil tutman lazım.
You're gonna need to keep that stable in case it's an open-book fracture.
Hiç aç bir bebeğin ağzından biberonunu aldın mı?
Have you ever taken a bottle out of a baby's mouth that was still hungry?
Açıklayayım, buraya başladığından beri çalıştığı bütün dosyaların dökümünü istiyorum.
It means that I need a detailed account of all the cases he's worked on since he started here.
Tüm sınıf arkadaşlarımı açıklayacak olsam,
If I had to disclose the names of all my classmates
Açıklar mısınız?
Care to elaborate?
Ben eczaneden ağrısı için ilaç alacağım. Sen de gidip neden test yapamayacağımızı açıklayacaksın.
I'm gonna go discuss her pain management with the pharmacy, and you are gonna go discuss with her why we're not gonna do the test.