English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Bırısı

Bırısı translate English

8,884 parallel translation
Bir dakika yalnız bırakır mısın?
Can I have a moment?
Holden'e, Antoine'a yardım etmek için kendi özgür irademle sana ve Darius'a geldiğimi söylerim ve işini bunun dışında bırakırım.
I tell Holden that I came to you and Darius to help Antoine of my own free will, and I leave your business out of it.
Danny birazdan yatağına bıraktığım takımı giyerek gelip sonunda Leslie'ye sahip çıkacaktır.
You see, any minute, Danny's gonna walk in wearing the suit that I laid out on his bed and finally, uh, step up for Leslie.
Thanassis, polis bu insanları köşeye sıkıştırıp temel haklarından mahrum bıraktı.
( Hector ) Thanassis, the cops cornered these people and basically stripped them of their rights.
- Hayır, hayır Mano, bırak.
- No, no, no, Mano, let's.
Sağlam garantili, yepyeni bir kontrat ücretsiz ajansı konunun dışında bırakır, değil mi?
A crisp new contract with a hefty guarantee, that takes free agency out of the picture, right?
Büyük bır sır mı olması gerekiyordu?
Is it supposed to be a big secret?
Şimdi kısırlaştırılmış, ama kaç öksüz yavru bıraktı ortalıkta?
And she's spayed now, but how many puppies are out there?
Çünkü davetliler tarihinde ilk defa, bütün düğün törenini solda sıfır bırakacak bir konuşma yapacağız.
Because we're about to be the first guests in history to out-toast the entire wedding party.
Sanırım bu yüzden bunları burada bıraktın.
I suppose that's why you left these here.
Norman, bizi yalnız bırakır mısın, lütfen?
Norman, will you leave us, please?
Ne bir lastik bot ne de bir sal.
No R.H.I.B.s, no rafts.
5 yıldır sevgilin madem, onu bırakmaman gerekmez mi?
Still, it's been 5 years, shouldn't you hold onto her?
A.B.D.'de yapılmıştır.
Made in the U.S.A.
'B'ile başlayan ülkeleri hep karıştırmışımdır.
Always get my "B" countries mixed up.
Görünüşü, kelime kelime merak uyandırışı, çözülüşü ve dağılışı,... okuyucuyu bir sonraki sayfanın sonuncuyu takip etmeyeceğine dair kırık bir kalp ile bırakıyor.
His façade, word by gripping word, loosens and crumbles, leaving the reader heartbroken that another page will not follow the last. "
Yanlış yaptıysam okul teçhizatında 20 bin açık bırakmışımdır.
If I've done this wrong, I've just broke 20 grand's worth of school equipment.
Benimle şöyle konuşmayı bırakır mısın?
God, just stop talking to me like that, okay?
Ekmek kırıntıları bırakıyor.
He's leaving bread crumbs.
Hediyeyi oraya bırakır mısın?
Can you drop the gift over there for me?
Eğer altı haftadır ölüyse üç hafta önce kocasına o sesli mesajı nasıl bırakabildi?
if she's been dead six weeks, how did she leave a voicemail for her husband three weeks ago?
Sanırım cinayet silahında... parmak izini bırakandır.
Well, I think it's the person that left their fingerprints on the murder weapon.
Emma'nın annesi sanırım terapi seanslarını bırakmak istiyordu.
Emma's mom... I think she was about to walk out on their therapy session.
Her teknoloji satışımda, bir arka kapıyı açık bırakırım.
Every time I sell technology, I keep a backdoor open.
Muhtemelen sınavından B almıştır.
Probably got a "B" on her exam.
Belki seni yenmekten bıkmıştır.
Maybe he's tired of kicking your ass.
Hıyır bışım dınıyır.
"I get motion sickness."
Çayınızı da alıp suçlumu yalnız bırakır mısınız, lütfen?
Just take your tea and leave my perp alone, please.
Biraz rahat bırakır mısın beni?
What are you thinking? Can you just give me one minute?
Virginia, şunu bırakır mısın lütfen?
Virginia, can't you let it go, please?
Hayır, Müdire Hanım'ın dediğine göre Shana böyle şeylere pabuç bırakmazmış.
Nah, the headmistress said that Shana would never cut a deal.
Dışarıda biraz gücüm olduğunu düşündükleri sürece o hayvanlar beni o cehennem çukurunda rahat bırakır.
But as long as those animals think that I got some kind of juice on the outside, that's what keeps me alive in that hellhole.
Hayır, anlamıyorsun bir kolyem var biyolojik annemden bana kalan tek şey o ve onu geride bırakamam.
No, you don't understand... there's this necklace, and it's the only thing I have from my birth mother, and I cannot leave it behind.
Bizi yalnız bırakır mısın lütfen?
Would you leave us, please?
Mol, bana bak, bunun ürkütücü olduğunu biliyorum. Ama bazen her şeyi kontrol etmeyi bırakmak zorundasındır. Ve ne olacaksa da olmalıdır.
Mol, look, I know that it's scary, but sometimes you just got to give up control and let what happens happen.
Wolfe'tan ne istediğini öğrenmeliyiz neden onu bırakmadığını, neden aylardır oraya ışınlandığını.
We have to know what he wants from Wolfe, why he didn't break him out, why he's been teleporting in there for months.
Anlam, ölünün arkasında bıraktıklarındadır
Meaning, comfort comes from beyond death's threshold.
- Beni bırakır mısın?
Will you just stop it'? Okay, okay.
Yakalama ve öldürme olan iki adımlı olayda sanırım Kabil gelene kadar bıçağın bizde kalmasında arkadaşların da benimle hemfikirdir.
I think your buddies would agree it's better to keep the Blade out of your hands until we've got Cain sewn up, just to be safe.
Ajan Hardy ile beni baş başa bırakır mısınız lütfen?
May Agent Hardy and I have the room, please?
Beni her yerde arayacaktır ve beni bulana kadar da aramayı bırakmayacaktır,
He's looking for me everywhere, and he will not stop until he finds me.
Böylece herif, peşimizi bırakır.
It's...
Hayır, onu savunmayı bırakır mısın?
No, could you please stop with that?
Yürümeyi bırakır mısın?
Stop walking.
Calderon ekmek kırıntıları bırakmış.
Calderon left bread crumbs.
Beni devre dışı bırakırsan, John hayal kırıklığına uğrayacak.
John would be very disappointed if you shut me down.
Hayır, çocuklar Tanrı ve çocukların yapmaları gerektiği gibi sizi terk ettiler sizin de ebeveynlerin yapması gerektiği gibi onları bırakmalısınız.
No, the children are God, and they have left you, as children must, and you must let them go, as parents must.
Bir bıçağı kemiğe sokmak çıkarmaktan daha kolaydır.
It's easier to get a blade into bone than out.
Seni canlı bırakır mı sanıyorsun?
You think he's gonna keep you safe?
Walker cihada inanıyorsa sakal bırakmıştır.
If Walker's a full-blown jihadist, he might have grown one.
Eğer bir bıçağın keskinliğinin ne kadar önemli olduğunu anlayacak biri varsa, o Yahudi bir adamdır.
Make sure they're sharp. It's political suicide to not cut the ribbon on the first try. Look, if there's anyone who understand the importance of a sharp knife, it's a Jewish man.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]