English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ C ] / Ceketim

Ceketim translate English

491 parallel translation
Ceketim nerede?
Where's my jacket?
Sadece ceketim hariç, o Prens Albert.
Except the coat. That's Prince Albert.
Ceketim.
My jacket.
Ceketim!
My jacket!
Ceketim onda.
He's got the jacket.
- Sorun ceketim değil ceketiniz hala sapasağlam dururdu.
- Not my coat your coat would still be very all right.
- Yemek salonunda. Ceketim de orada.
- In the dining room.
Şapkaya uygun bir ceketim var.
I have a coat that goes with that hat.
Ceketim.
The sleeve.
Ceketim!
Sleeve!
Üzerinde kanlı bir şekilde benim garson ceketim ve gömleğim olacak.
There'll be my waiter's jacket and my shirt with some blood on it.
- Ceketim.
- My coat.
- Elinizdeki benim ceketim.
- That's my coat you've got.
- Çavuş, o benim ceketim değil mi?
- Sgt. Drake, isn't that my blouse?
- Pelerinim! - Yepyeni ceketim!
My cloak of silver cloth!
Ceketim nerede?
Where's my coat?
Hey, o benim ceketim!
- Go up to Eunice's. - Hey, that's my coat.
Çabuk, ceketim.
Quick, me coat.
En güzel ceketim.
Me best dress coat.
- Benim ceketim var.
- I don't care. I have a Windbreaker.
Benim güzel ceketim.
My lovely coat.
Inger, ceketim.
Inger, my jacket.
İşte ceketim.
There goes my coat.
- Bekle ; ceketim.
- My coat.
- Ceketim seni rahatsız mı ediyor?
Does my jacket bother you? Don't bother.
Ceketim yüzünden bana hiçbir zaman acımadınız.. Sanırım iyi göründüğümü hiç düşünmemiştim
You weren't even sore at me for trying on the coat. I guess you never thought I could look so good.
Suyu açın. Aman ceketim!
Turn on the water, turn it on, oh my waist coat!
Tek ceketim bu.
I CAN GET A SHAVE. IT'S THE ONLY COAT I GOT.
Ama benim sadece kuyruklu ceketim, onun kocaman pençesi.
But I was just a shirt-tail kid then. My paw had big feet. What do you say, Davy?
Adela... Ceketim, giysilerim.
Adela... my jacket, my clothes.
- Üzgünüm, banyodaydım. Ceketim içeride. - Sorun değil.
Sorry, I was in the bathroom.
Her şey temizleyicide ve hiç param yok. Ceketim yok.
I don't have my jacket.
Ceketim parçalanmış ve gömleğim kana bulanmıştı.
My coat torn, my shirt covered with blood.
- Benim ceketim olduğunu görmüyor musun?
Can't you see it's my jacket?
Ceketim.
My coat.
Ceketim olmadan çıkmamı istemezsin.
Ah, ah, ah, ah. You wouldn't want me to leave without my garment.
- Ceketim leke kaptı.
I've marked my jacket.
Ceketim yırtılmış. Boş ver.
I tore my blazer.
- Tıraş makineme karşı pantolon ve ceketim.
- I bet my razor for my coat and pants.
Dur ama, hem ceketim sende.
Stay. No, but... You have my jacket.
Bir ceketim olacak!
I'm gonna get me a coat!
Şimdi kilo verdiğimde giyebileceğim dar bir ceketim ve kilo alınca giyebileceğim bol bir ceketim var.
So now I've got a tight jacket for which I have to lose weight, and a large one for which I have to gain weight.
Kırmızı ceketim olmayacak. Bu bizim... Onların... üniforması.
I will take off that red shirt, our... their uniform.
- Bu benim ceketim.
- That's just my jacket.
Yedi takımım, üç spor ceketim ve beş pantolonum nerede?
Where are my seven suits, three sport coats and five pair of slacks?
İşte burada. Cici ceketim burada.
Here it is, there's my little jacket.
Lanet olsun, ceketim nerde?
Goddammit! Where's my real jacket?
- Bu en iyi ceketim.
- This is my best jacket.
Ceketim nerede?
Where is my coat?
Ceketim takıldı.
My jacket's caught.
Yatak, gitar banyo ceketim, bastonum sokak kapısı kitaplık, şarap, kadehler dolap, çekmece.
Bed. Guitar. Bathroom.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]