Farklısın translate English
4,581 parallel translation
- Demek istediğim, ilk gördüğümden daha farklısın.
- I just mean you're, you're different than you seem at first.
Emmet ile farklısın.
And you're different with Emmet.
Sen farklısın.
You different.
Sen farklısın!
You're different!
Birbirinizden çok farklısınız.
You two couldn't be more different.
Biliyor musun, son bir kaç haftadır çok farklısın, Tony.
You know, you've been different these past few weeks, Tony.
Farklı hissediyorsun, çünkü farklısın.
You feel different... because you are different.
Kore'de farklısın demek.
In Korea, you're different.
Veriler Soga'nınkinden farklı bir ağa sızdırıldı!
The data's being leaked to a different Net than Soga's!
Kardeşim için sevinmeye çalışıyorum ama insan, evlendikten sonra neler olacağını bilince düğünlere farklı şekilde bakar oluyor galiba.
I'm trying to be happy for my brother, but, uh... I guess a person has a different perspective on weddings when he knows what's down there at the end of the aisle.
İnsan olmanın temelinde kültürümüz var insan kültürüyle el ele yürüyense iş birliği yapma kabiliyetimizdir. Michael ise bizi şempanzelerden farklı bir tür olarak ayıran ve gerçekten insan yapan belirli bir davranış parçasını açığa çıkardığına inandığı bir deney hazırladı.
At the heart of being a human then is our culture, and something that goes hand in hand with human culture is our ability to co-operate, and Michael has devised an experiment that he believes reveals a specific piece of behaviour that separates
Kadınların kalçaları daha geniş olabilir fakat yalpalamak temel farklılığı oluşturuyor.
'Women's hips may be wider, but the wobbling makes a key difference.
İnsan nöronlarının toplam bağlantı sayısındaki yüzde 40'la yüzde 50 oranındaki artışın insan nöronlarını farklı kılan bir özelliğe sahip olacak şekilde dönüştürdüklerini biliyoruz.
Human neurons have about 40 % to 50 % increase in the total number of connections made onto those neurons, which we know is a feature that sort of distinguishes human neurons, basically.
Günümüzde yetişkin bir birey binlerce yıl önce yaşamış insanlardan tamamen farklı şeyler yapıyor genç bir birey size ebeveynlerinin ne kadar eski moda olduğunu ve anneanne ile dedesinin müzelik gibi göründüğünü söyleyecektir bir de binlerce ya da on binlerce yıl önceki insanların ne yaptığını gözlerinizin önüne getirin.
A human today, as an adult, is doing an entirely different set of things than humans were doing thousands of years ago, and any young person will tell you that their parents seem old-fashioned and their grandparents seem positively ancient, but imagine, you know, what people were doing thousands or tens of thousands of years ago.
Birazcık farklı ama şu hediyelik anahtarlıkların üzerinde.. ... bulunamayacak kadar da farklı değil.
It's a little different but not so different you wouldn't find it on one of those souvenir key chains.
Bunu kızlarından beklermiş ama oğlunun farklı olacağını sanırmış.
I mean, he expected that from his daughters but thought his son would be different.
Halkımın çoğunun, sizinkinden farklı bir zaman kavrayışı vardır.
A lot of my people have a different idea about the nature of time than you.
Bir ara onun farklı olduğunu kabullenmek zorunda olacaksın.
At some point, you are going to have to acknowledge that he's different.
Mikkel Høst giriş kartını binanın farklı noktalarında kullanmış. Daha çok da geceleri.
Mikkel Høst has used his key-card in different parts of the house, - often at night.
İnsanlar kadının kaval kemiğinin ayağını deldiğini gördü konuyu farklı bir noktaya çekmek çok daha zor olurdu.
People see a woman's tibia impale her own foot, it's hard to steer the conversation - in a different direction.
Sırada babanın tam arkasındaydım bu yüzden rozetlerimizde sadece bir numara farklı, gördün mü?
I was in line right after him, so our badges are only one number apart, see?
Kadın vücudu, erkeğinkinden farklıdır.
A woman's body is different than a man's.
İtfaiye daire başkanının ofisinde istediğin kabadayılığı taslıyordun ama artık farklı sularda yüzüyorsun Gail.
You may be able to bully your way around the state fire marshal's office, but you're swimming in different waters now, Gail.
Onları farklı düşündürmeye çalışsak ta insanlar kolay kolay değişmiyor Kongrede herşey durmuş durumda. Bu tamamen Demokratların kimi destekleyeceği ile ilgili.
Congress has stalled everything we've tried to push through, approvals are in freefall, people want change, and of course that's exactly what the democrats are running on, but that's... ( Breathes deeply )
Her yangın farklı.
Every fire's different.
Sınıf arkadaşlarımdan çok farklıydım.
I was different from my classmates.
Bu haftanın dersinden bahsetmişken hala senden bu kadar farklı biriyle çıkmaktan memnun musun?
Speaking of this week's lesson, are you still okay with dating someone so... different than you?
Sınırları zorlayan ve farklı düşünceler değiller!
You're not thinking edgy and fresh!
Sabina, sensiz sınıf farklı, üzücü ve trajik!
Sabina, without you it's different in class — sad and tragic!
Cesetlerin parçalarını farklı yerlere dağıtmak El Carnicero'nun yöntemi.
It was El Carnicero's M.O. to leave his victims'body parts in different places.
Olay yerindeki ortam sıcaklığını yağış miktarını, leş ile beslenmeyi hesapladım ve özür dilerim, eğer üç günden farklı bir şey söylerseniz, yanılırsınız.
I factored in ambient temperature at the scene, rainfall, the feeding of the carrion... I-I'm sorry, but if you were gonna say anything other than three days, you'd be wrong.
Hayır. bir kaç farklı simülasyon çalıştırdım ama kurbanın kafatasındaki hasara neden olacak hiçbir senaryo uymadı.
Uh, no. I ran a bunch of different simulations, and there were no scenarios where the blows from the pipe caused the damage to the victim's skull.
Poltergasm'ın doğduğu geceki ambiyansın aynısını yarattık ama bu sefer sonuç farklı olacak, o iğrenç azgın ruhu bu aileden defedeceğiz.
By recreating the night the poltergasm was born but changing the outcome, it will expel the foul horny spirit from this family.
Ve en önemli kısmı unutmayın "Farklılığı ayırt edebilen, bilgeliktir."
And remember the most important part... it's the "wisdom to know the difference."
Bak burada 20 farklı herifle gelecek birkaç gün içinde takılmanın planlarını yapmış.
Here are about 20 different guys she was planning on hooking up with in the next few days.
Bakın, sırf yeni ve farklı göründüğü için ve Nolan'ı göz teması kurduğu için tokatlamakla tehdit etti diye onu göndermek mi istiyorsunuz?
Look, just because he's new and looks a little different and threatened to bitch-slap Nolan for making eye contact, you guys want to throw him out?
Dünyanın bu kısmındaki Osmanlı hükümdarlığı için farklı bir bakış, değil mi? Demek istiyorum ki, Osmanlılar, geçtikleri yerleri yakıp yıkan bir halktı.
And this is what gives the Ottomans the power to set up a structure that is centred and is dependent on the palace, on the sultan.
Hükümdar toplumdaki herkesten üstündür. Bir karısı olursa ve karısının bir ailesi varsa, o zaman o aile hükümdara farklı şekillerde baskı yapabilir.
This was a serious blow to the Ottoman sultan who had as one of his most important and most prestigious titles
Farklı olmaktan asla korkmamalısın.
You should never be afraid to be different.
Lorenzini Kabarcıkları, elektromanyetik alanları okuyabilen organlardır ve köpekbalığının kafasının üç farklı merkezinde yer alırlar.
Ampullae of Lorenzini are organs that can read electromagnetic fields and they are arranged in three different centres on the shark's head.
Önceki planın aynısını uygulamalıyız farklı yollardan gidip, zamanlamamızı şaşırtıcı şekilde ayarlarız böylece kimse şüphelenmez.
Well, we should follow the same plan as before. Take separate routes back, stagger our timing, so no one suspects...
Buranın birkaç farklı sahibi olmuş ama aslında, birkaç haftadan fazla kimse yaşamamış Lachlan Fredericks'ten beri.
This place has had a few different owners, but no one's actually lived here for more than a few weeks since Lachlan Fredericks.
Tamam bu arkadaşınız ne kadar yakının çünkü onlar kontrolden çıkmış durumda.. -... ve oldukça tehlikelilerdi. - Arkadaşımız çok farklı.
Okay, this friend, how close, because they were dangerous and out of control.
Sen farklısın!
You are different.
İstanbul sokaklarında bu yıl gerçekleşen çatışmalara rağmen, Türkiye'nin Osmanlı zamanındaki ayırt edici tarihi, bu protestoların Arap Baharı'nda görülenlerden çok farklı olmasının sebebiydi.
Despite the clashes on Istanbul streets this year, the distinctive nature of Turkey's history during and after Ottoman times means these protests are quite different from those seen in the Arab Spring.
Vahabiler Osmanlı İmparatorluğu ve onun İslam'ın kutsal şehirlerindeki hakimiyetine tehdit oluşturan farklı bir İslam mezhebiydi.
The Wahhabis brought a distinct form of Islam that was to threaten the Ottoman Empire and their control of Islam's holiest sites.
Evet, polis aslında Clayvinler'in telefonunu dinlemiş ama aramaların izini sürememişler çünkü büyük Memphis bölgesinde farklı ankesörlü telefonlara atlanmış.
Yeah, the police actually tapped the Clayvins'phone, but they couldn't trace the phone calls because they kept bouncing between different pay phones in the greater Memphis area.
Beyaz erkek olmasının dışında iki baba da oldukça farklıydı.
Outside of being Caucasian males, the two fathers are pretty different.
Ayrıca cinsiyet, kurban farklılıklarının dışında.
Besides gender, the victimology varies.
Diğer üç tanesinin sol topuklarında aynı aşınma özellikleri var. O yüzden farklı kişiler tarafından kullanılmış olma olasılığını yok.
The wear on all three, however, indicates an identical supination of the left heel, ruling out multiple owners.
Dünyadaki yerimiz konusunda daha farklı düşünüyordum ama her ne yapıyorsanız yapın en iyi şekilde yapın. O halde dudaklarınızı boyayın, fiyatları artırın ve şu arabaları satalım.
I had a somewhat loftier view of our role in the world, but, like I always say, be the best at whatever you do, so paint your lips, push up the girls and let's get that bitch to polka!