English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ F ] / Fis

Fis translate English

721 parallel translation
O zarfin içinde dünkü paketi emanetten almana yarayacak fis var.
In that envelope, there's a parcel-room check for the bundle we got yesterday.
Sana 194 fiş diyor.
And cost you 194 fish.
Sana yüz doksan dört fiş arkadaş.
Hundred-and-ninety-four fisheroos to you, friend.
Fiş Sokağı.
Fish Street.
Onu Olimpiyat takımı için düşüneceksiniz, değil mi?
You will consider him for the FIS team, yes?
Hahnenkamm, Kitzbühel Avusturya'da, bu hafta yapılacak olan UKF Dünya Kayak Şampiyonası'nı sizlere sunmak için burada bulunmaktayız.
Here at the Hahnenkamm in Kitzbühel, Austria, to bring you the FIS World Skiing Championships being run here this week.
Amerikan takımının Dünya Şampiyonası'ndaki son gerçek şansı.
The American team's last real chance in these FIS World Championships.
- Bunun karşılığında fiş istiyorum.
- I want some chips for this.
Orası fiş takılacak yer değil.
That's not the place to plug it in!
Fiş alsam iyi olacak.
Oh, I better get a cheque right here.
Fiş alabilir miyim Iütfen?
Could I have a cheque, please?
Affedersiniz, fiş, tek kişilik çay.
- Pardon, the bill. Tea for one.
- Fiş yok, yalnızca dilekçeyle.
- No bills, only petitions.
Stephens'in defterindeki fiş çekmecede bulmuştum.
That's the list that was in Stephens'ledger the one I found in the drawer.
Anlaşılan defter ile fiş ayrı düşmüşler.
Apparently the slip and the ledger parted company somewhere.
- Depozito için bir fiş yazabilirseniz.
If you'll just write out a deposit slip, Mr. Oakley.
Bir balya fiş daha ver.
Give me another stack of chips.
- Fiş vereyim mi?
- Cut you in?
- İki fiş.
- Two chips.
Size biraz fiş vereyim.
I'll give you a stack of chips.
Kibritleri fiş yerine kullanırız.
We'll use the matches for chips.
İki fiş, tonton.
Two chips, Fatty.
Tek fiş.
One chip.
Anlıyorum.Bir dakika Asistanım bir fiş hazırlıyor
I see. Just a moment. My assistant is making up the slip.
Fiş?
Slip?
Evet lisanslı tahmini bir fiş.
Yes. Official appraisal slip.
Fiş almak ister misin Tom?
Want to buy some chips, Tom?
- Bana biraz fiş ver.
- Give me some receipt.
Para mı yoksa Fiş mi istiyorsunuz?
Do you want the money or a cheque?
25 dolarlık fiş lütfen.
Twenty-five dollar chips, please.
Tamam, ama bir kısmını fiş olarak versek?
All right, but how about taking some of it in chips?
- Bana 10 dolarlık fiş ver.
- Give me $ 10 worth of chips. - $ 10.
- Hakla onları! Bu yanlış fiş. - Lazerler hazır
- Lasers ready.
Şu büyük fiş kutusunu kap ve buraya gel.
Get that big box of chips and bring them in here.
- Buraya fiş getir, bir sürü fiş.
- Bring some chips in here. Lots of chips.
Ama polisin elindeki... belli bir fiş dosyasına bakabilsem durum farklı olurdu.
But it would be a different story if I could look in a certain card file held by the police.
Daha önce fiş vermezlerdi.
We've never had a receipt before.
Bir başka sefer, iki bileziğini rehin verdiğini gösteren bir fiş buldum.
Then another time I found a pawn ticket proving she'd hocked two bracelets.
- Mr. Spock, fiş çekilmeli.
Mr. Spock, the plug must be pulled.
30 ton fiş, üzgünüm beyler, fakat hepsini kazanamazsınız.
Thirty miles of track, and I'm sorry, fellas, but you can't win them all.
Bir fiş.
A slip of paper.
Hepsi etli yemekler ve fiş yok, ha?
Meat at every meal without tickets?
UKT'de mi?
In the FIS?
Sana sonra fiş yazarım. Tamam mı?
I'll write you a receipt later.
Sigara ve fiş gibi şeyler satar.
He sells you, like, cigarettes and plug.
Bir fiş alabilir miyim, lütfen?
May I have a receipt, please?
Uykuyu hak ettin. £ 200'lük fiş lütfen.
You deserve it. £ 200, please.
Size imzalatmak istediğim bir fiş vardı burada.
I had a receipt here that I wanted you to sign.
Fotokopiler için bir fiş.
It's a receipt for the files.
Herkese fiş ver de, bedava oynayabilsinler.
Draw chips for everybody, so they can play on the house.
Fiş ister misiniz?
Would you like a receipt?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]