Gayet makul translate English
267 parallel translation
Hikâyeleri bana gayet makul ve doğru geldi.
Their story seemed perfectly plausible and straightforward to me.
Gayet makul geliyor.
It sounds convincing
Gayet makul.
More than reasonable.
Eğer bu adamlar iddia ettikleri kişilerse... o ajanların listesini... yazabileceklerini beklemek gayet makul bir şey olurdu.
Now, if these men are who they claim to be... it would be reasonable... to expect them to be able to write down a list of those agents.
Gayet makul.
That's fair enough.
Gayet makul görünüyor.
Seems fair enough.
- Gayet makul.
- That sounds logical.
Ve şimdiye kadar yaptıkları, en ince ayrıntısına kadar başarılı olduğuna göre, geri kalanının başarılı olması da, gayet makul.
And since everything'they've done has been worked out to the smallest detail, it stands to reason they got the rest worked out.
- Bunu gayet makul buluyorum.
I find that perfectly reasonable.
Gayet makul.
It's very reasonable.
Amca bence gayet makul
Uncle, I think this is reasonable.
Gayet makul, geçmişten bağlanacağın köklerin var.
Makes sense, you have roots in the past to cling to.
Burada ne olduğuna dair gayet makul bir fikrim var.
I have a pretty fair idea what happened out here.
Ve benim sevimli ve yakışıklı yeğenlerimin yaşlı Nathan'ın ölümünden memnun olması için gayet makul nedenleri var.
And my lovely niece and my handsome nephew have very good reasons for being pleased by old Nathan's death.
Gayet makul.
Very affordable.
Gayet makul.
Fair enough.
Bu fiyat gayet makul.
The price is perfectly reasonable.
Gayet makul. Bir tür beleş sigorta gibi.
I'd be idiot not to be, like getting free insurance.
Hayır, hayır, gayet makul, elbette yanlış anlamayız efendim.
No, no, no, no, no, no, fair enough,'course not, sir.
Gayet makul.
Makes sense.
Sadece, sizinle oturup, çay içmek bana gayet makul gözüktü.
It just seemed like good manners to sit with you and share your company.
- Evet, gayet makul.
- Well, fair enough.
Gayet makul.
That makes sense.
Gayet makul.
Quite acceptable.
Merhaba, Shuko İş merkezine hoş geldiniz buradaki her şeyin gayet makul bir fiyatı vardır.
Hello, and welcome to the Shuko Center, where everything and anything is available for a price.
Gayet makul, Ted.
Fair enough, Ted.
Başkası olsa "Gayet makul" derdi ve çıkıp da gelmezdi buraya.
Anyone else would go "fair enough" and just not turn up.
Bana gayet makul göründü " dedim.
It sounds like a good deal to me ".
Gayet makul.
Good enough.
Şartlar düşünüldüğünde gayet makul bir varsayım.
A reasonable assumption considering the circumstances.
Bence fiyat gayet makul.
I think it's worth the price
Gayet makul.
- Fair enough.
Zamanımın çoğunu Henry'yle geçirdim. - Bu gayet makul.
Been spending most of my time with Henry.
Bana gayet makul bir ayrılık yapmışsın gibi geldi.
Sounds to me like you had a pretty reasonable breakup.
Gayet makul olduğunu düşündüğüm bir teklif yapıldı bana.
Here's what i've been offered, and i think it's perfectly plausible.
- Bence bu gayet makul.
Well, I guess that's understandable.
Gerçekten hoşlanacağımız biriyle karşılaşmamız gayet makul bir şey.
Stands to reason we're going to come across someone we actually like.
Gayet makul ama burada o kadar çok para yok.
- Sounds fair. But I don't have that much money here.
Bence krep gayet makul bir geçiş yemeği... ve ben de bir tane almak isterim.
I think the blintze is fully acceptable as a crossover food... and I would like one myself.
Süs demek fazla cömert bir tarif olur ama işlev gayet makul.
Decorative is a wildly generous description, but function's fine.
Hayır, gayet makul.
No, it makes sense.
Gayet makul.
Fair point.
İki polisin öldürülmesine yetecek kadar şehir dışına çıkmak gayet makul.
Yeah, that was convenient. Out of town just long enough for two cops to get murdered?
Gayet makul davranıyorum, ama şunu anlamalısın.
I'm not being unreasonable. But you have to understand that...
Gayet makûl.
Fair enough.
Gayet makul.
Say, that's fairly decent.
Gayet makul. Şey, yola çıksam iyi olacak.
Fair enough.
Gayet makul.
It all adds up.
Gayet makul, öyleyse Ted.
Fair enough, then, Ted.
Güzel, gayet makul.
Good.
Gayet makûl, tamamen geçerli.
That's fair, that's completely legitimate.