Gidemezsiniz translate English
853 parallel translation
Söyleyeceklerimi dinlemeden bir yere gidemezsiniz!
You won't leave before you've heard me out.
" Bu gece daha ileriye gidemezsiniz.
" You can't go any further tonight.
Gidemezsiniz, Nanny o kadar halsizken.
Oh, you mustn't, with nanny as low as she is.
Üç gün daha bir yere gidemezsiniz diyorlar.
They say we may not be able to move for three days.
- Yalnız gidemezsiniz, Majesteleri.
- Your Majesty, you must not go alone.
Bu halinizle gidemezsiniz.
You can't leave here.
Ne yaparsanız yapın bu kanamayla gidemezsiniz.
You can't go bleeding like that, whatever you've done.
- Böyle yürüyüp gidemezsiniz.
- Doc, you can't walk out on us like this.
Gidemezsiniz doktor.
You can't go, doc.
- Hayır gidemezsiniz, Baron.
- No, you won't go, Baron. - Why?
Özür dilerim efendim, ama, Bu elbiselerle onlara gidemezsiniz.
Beggin'your pardon, sir. You can't go in them clothes.
- O tarafa gidemezsiniz.
- You can't go that way.
Gerçekten, gidemezsiniz.
Really, you can't.
Gidemezsiniz.
Oh, you couldn't.
Bensiz gidemezsiniz.
You're not getting away from me.
Lütfen beni affedin, ama bu şekilde hayatımdan çıkıp gidemezsiniz.
Please forgive me, but you can't walk out of my life like that.
O döküntüyle bir yere gidemezsiniz.
You won't get anywhere in that old scow.
- Polise gidemezsiniz. - Öyle mi?
- You can't go for the police.
- Kim gidemezsiniz diyor?
- Who says we can't?
Bir şeyler içmeden gidemezsiniz.
You're not thinking of leaving without a drink first?
- Düşünün! - Gidemezsiniz, efendimiz!
- You shall not go, my lord.
Böyle bir soru sorup, çekip gidemezsiniz.
You can't ask such a question, and just walk away.
Hayır gidemezsiniz.
Oh, no, you don't.
Bu baygın kadını elime bırakıp gidemezsiniz.
You're not going to leave any unconscious female on my hands.
Bu halde gidemezsiniz. Ama gitmem gerekiyor.
You can't set out like that.
Bana kalırsa, o yolu yük arabasıyla gidemezsiniz.
My guess is that you can't make it in wagons.
Size yemek hazırlamadan hiçbir yere gidemezsiniz.
You're not going anywhere till I fix you some supper!
Hadi, bayım, şimdi çekip gidemezsiniz.
Come on, mister, you can't quit now.
Dışarı böyle çıkarsanız çok uzağa gidemezsiniz.
If you're to go out weighted down like mules, you won't get far.
Ormanda onca yürüdünüz sonra bir sihir gibi önünüze bir general çıkardılar bunun bir kereliğine olduğunu da biliyorsunuz arkanızı dönüp gidemezsiniz.
When you walk and walk through the woods and then suddenly they dangle a General in front of you like magic, and you know it's only for this once, you can't turn your back on'em.
Aklımızı kullanmazsak asla Texas'a gidemezsiniz.
Your pappy'll never get to Texas unless he uses his head.
- Oraya gidemezsiniz.
- You cannot go in there.
- Daha fazla adaminiz olmadan gidemezsiniz.
- You can't, without more men.
Hiç bir yere gidemezsiniz!
Don't let'em get away!
Böyle gidemezsiniz.
You can't go like this.
Şimdi gidemezsiniz.
You can't go now.
Beni bırakıp gidemezsiniz.
You can't leave without me.
- Altın tarlalarına asla gidemezsiniz.
- You'll never get to the gold fields.
- Gidemezsiniz.
- Don't.
Gidemezsiniz Hemşire.
You can't leave, Nurse.
Profesör, o yoldan gidemezsiniz.
Professor, you can't go on this way.
- Henüz gidemezsiniz.
- You can't leave yet.
Bay Drummond, şimdi gidemezsiniz!
- You can't quit now.
Bay Mackay, bizi böyle bırakıp gidemezsiniz.
Mr. Mackay, you can't leave us like this.
- Hayır, gidemezsiniz.
- No, you can't.
O tarafa gidemezsiniz.
You can't go down there.
- Oraya gidemezsiniz.
- At the hostel in Jamaica?
Ve bu çağrı, Nemea aslanlarının sert kaslarına çeviriyor, en ince damarlarını bedenimin! - Söz dinleyin, gidemezsiniz!
Be ruled, you shall not go.
- Şuanda gidemezsiniz bay Flusky sizi görecek bir durumda değil.
I will. May not rise, Mr. Flusky.
Böyle çekip gidemezsiniz.
Well, you ain't gonna get away with it.
- Yani, odama gidemezsiniz.
- Go to the room.