Gitme translate English
16,829 parallel translation
Bir yere gitme.
Don't go anywhere.
Gitme.
Don't go.
Dur, dur, gitme.
Wait, wait, please don't.
Lütfen gitme.
Please don't.
Sen gitme, bir saniye Joe.
Don't go. One sec, Joe.
Hey, hemen gitme.
Hey, don't go yet.
Hem zaten görünmez benliğin gelişene kadar oralara gitme.
You don't want to go there until your invisible self is more developed anyway.
- Asheville'e gitme diye mi uğraşıyor?
She trying to get you out of Asheville?
Lütfen gitme.
Stay, please.
Kımılda, buradan gitme vakti.
Come on, it's time to get out of here.
Çok hızlı gitme Ricky. Yavaşla.
Not too fast, Ricky.
Gadi, gitme zamanı.
Come on, time to go.
- Hemen gitme.
- Well, not now.
- Oraya gitme. Bir hastalık falan bulaşır.
Don't go over there, those people have diseases!
Artık arabaya atlayıp eve gitme vakti.
It's time for us to get in the car and go home.
- Gitme.
- Don't go.
Gitme zamanımız geldi.
Time for us to get out of here.
Üzgünüm, müşteriler ile bir yere gitme iznimiz yok.
Sorry, we're not allowed to go anywhere with customers.
Ürkütücü değilim ama şuan katilin partisine gitme işini çözmem gerekiyor.
I'm not creepy, but I am fixing to go to this killer party right now.
- Gitme zamanı.
- It's time to go.
Ethan uzaya gitme sırasında eğer NASA götünü toparlayabilirse.
He's in line to go to space if NASA ever gets off their rear end.
Benim onun izinden gitme gibi bir eğilimim vardı.
I, ah.. had a tendency to follow him.
Eh, hukuk ve diğer piyasada gitme vaktim geldi
Well, I've done my time on the law market and the others
Cristina, o zaman doğru yere gitme izin vermeyeceğini biliyorum?
Cristina, you know he's not going to let you go anywhere, right?
Eve gitme.
Don't go home.
Gitme zamanı.
It's time to go.
Daha ileri gitme!
Don't go any further!
- Gitme...
- Don't...
Gitme!
Stay!
- Onlarla gitme!
- Don't go with them!
- Hayır, gitme!
- No, you won't!
Oraya gitme!
Don't go there!
- Gitme! - Benim param!
It's my money!
Gitme vakti.
It's time to go.
Kane, gitme vakti.
Kane, it's time to go.
Gitme.
Don't.
Bellamy, gitme.
Bellamy, don't.
- Gitme vakti.
Time to saddle up.
Ofise gitmem gerek. - Gitme.
Miss it!
- Gitme.
Don't go!
Sana bir ilkokulda gizli göreve gitme yetkisi vermemi mi istiyorsun?
You want me to authorize you to go undercover in an elementary school?
Gitme.
S-stick around.
Gitme...
It- -
Adamın peşinden gitme!
Don't go after this guy! Step...
Üstüne gitme!
Don't move up!
Ve savcılarla birlikte, temyize gitme şansı düşük, kazanma şansı sıfıra yakın yoksul gençleri mahkum ediyor.
And he's doing it to poor kids with public defenders who are far less likely to file an appeal and far less able to win one.
Yüce Mahkeme'ye gitme ihtimalini düşünürsek davanızın profilini yükseltmek çok makul olur diye düşünüyorum.
Keeping the possibility of the Supreme Court in mind,
Lütfen gitme.
Wait, wait, wait.. Please.
Hadi, gitme vakti.
Come on, it's time to go.
Gitme vakti geldi canım.
It's time to go, sweetheart.
Hayır, gitme! O benim param!
It's my money!
gitmemi mi istiyorsun 48
gitmek 43
gitmelisin 203
gitmedim 39
gitmem lazım 361
gitmek istiyorum 180
gitmem gerek 808
gitmeyeceğim 167
gitmek istemiyorum 210
gitmem gerekiyor 305
gitmek 43
gitmelisin 203
gitmedim 39
gitmem lazım 361
gitmek istiyorum 180
gitmem gerek 808
gitmeyeceğim 167
gitmek istemiyorum 210
gitmem gerekiyor 305
gitmedi 39
gitmen gerekiyor 24
gitmem 53
gitmeni istemiyorum 71
gitmeliyim 1495
gitmek istiyorsun 19
gitmek mi 131
gitme zamanı geldi 35
gitmeden önce 102
gitmelisiniz 56
gitmen gerekiyor 24
gitmem 53
gitmeni istemiyorum 71
gitmeliyim 1495
gitmek istiyorsun 19
gitmek mi 131
gitme zamanı geldi 35
gitmeden önce 102
gitmelisiniz 56