Göremezsin translate English
1,834 parallel translation
Ve ölümler durursa onun nasıl öldürdüğünü göremezsin, değil mi?
If criminals stop dying, we won't be able to figure it out. Isn't that right?
Rüyanda bile göremezsin Carson.
Not even in your dreams, Carson.
Şimdi de ben sana yardımcı olayım. Ya bize doğruyu söylersin ya da on altı yıl bir daha gökyüzünü göremezsin.
Either you tell us the truth or you won't see the sky for 16 years.
Düşmanı göremezsin.
And you won't see the enemy.
Hayır, bu ben değilim. Beni göremezsin.
No, it's not me, you can't see me.
Yoksa beni bir daha göremezsin.
Or I won't see you again.
Başaramazsan kızını bir daha asla göremezsin.
If you fail, you will never see your daughter again,
Aynaya bakarsın ama aynı kişiyi göremezsin yani artık aynı kişi olduğundan emin olamazsın.
You look in the mirror, you don't see the same person, so you're not sure you are the sameerson.
Beni göremezsin bile.
You can't see me anyway.
Artık burada eğitim göremezsin.
You don't train here anymore.
Bir motel de yıldızları göremezsin ve anlaşmamız bu değildi.
You can't see the stars from a motel. And that wasn't the deal.
Eğer seksi birisiyle tanışırsam, beni asla göremezsin.
If I met a hottie, you'd never see me.
Göremezsin.
You can't see yet. It's not done.
Ama onu kaldırımlarda pek göremezsin, hele bu saatte.
Well, you won't see him on the cobbles, not this time of night.
Beni asla, beyaz bir çocuk için, senin yaptığın gibi çizgiyi aşarken göremezsin.
You never see me chalk the line for no white kid like you done.
Helikopterle üstümüzden uçmadığın sürece hiçbir şey göremezsin.
Unless you're in a helicopter up above us, you won't see a damn thing.
Sara burada erkek arkadaşınla yaşayıp onunla yattığın anda artık kendi aileni göremezsin.
Sara, when you live here with your boyfriend and sleep with him, you can't see your own family.
Böyle yapmazsan şu an parladığını göremezsin.
Can't really see it right now, unless you do this.
Tabii ya, bu suda onu göremezsin ki.
Yeah, you're not gonna find it in there.
Yoksa kız kardeşini bir daha göremezsin.
Or you'll never see your sister again.
Günbatımını bile göremezsin.
There's no sunset.
İlk gecenin sonunu göremezsin.
You'll not last the first night.
Bir erkeğin için ya da ruhunu bıçakla göremezsin.
You can't see a man's soul or a man's spirit with a knife.
Sıkı çalışmazsan Yoko'yu göremezsin.
- If you don't work hard, you won't see Yoko.
Arkadaşlarına bizi gördüğünden bahsedersen, Yoko'yu göremezsin.
If you tell your friends about meeting us, you won't see Yoko.
Bir daha böyle bir salaklık yaparsan, kızını asla göremezsin.
One more move like that and you will never see your daughter again.
- Göremezsin.
- You can't.
Seni ve alkolü arabada birlikte yakalarsam yemin ederim bir daha araba yüzü göremezsin.
I catch any alcohol and you together in a vehicle, and I promise you will never drive again.
Gelecek hafta olimpiyatlar için salona gidecegim ve eger beni durdurmaya kalkarsan, beni bir daha asla göremezsin.
I'm going back to training next week for the olympics, and if you try to stop me, you will never see me again.
Önümüzdeki hafta olimpiyatlar için tekrar çalismaya baslayacagim. Eger beni durdurmaya kalkarsan beni bir daha asla göremezsin.
I'm going back to training next week for the Olympics, and if you try to stop me, you will never see me again.
Rüyanda görmek istediğini göremezsin.
You can't dream what you want to dream.
Aptalca bir şey yaparsan babanı bir daha göremezsin.
Do anythingstupid you won't see him again.
Sen zihinleri okursun, geleceği göremezsin.
You read minds, Not the future.
Evet, ama Nostrovite'lerin resimlerini yılbaşı kartlarında göremezsin.
Yeah, except you don't find Nostrovites on greetings cards.
- Hayır, onu daha fazla göremezsin.
No, you can't see her anymore.
Beni dinle, burayı elimde bir şey olmadan terk edersem, hayatının geri kalanında bir hücrenin duvarlarından başka hiçbir şey göremezsin.
Listen to me, I leave here with nothing, you will never see anything except the inside of a cell for the rest of your life.
- Göremezsin Tony. - Neden?
- You can't see it, Tony.
Henüz kızımın muhteşem göğüslerini göremezsin.
You cannot yet caress my daughter's awesome boobage.
Her gün Clark Kent'in bir kutu kryptonite tutuğunu göremezsin.
It's not every day that you see Clark Kent clutching a box of kryptonite.
Bunu nasıl göremezsin?
How can you not see that?
Onunla konuşamazsın. Onu göremezsin.
You can't talk to him, you can't see him.
Böyle bir şeyi her gün göremezsin.
Well, you don't see that every day.
Böyle bir karışımı her gün göremezsin.
Well, you don't see that combo platter everyday.
Ama tabi ki, herşeyi önceden göremezsin.
But of course, you can't foresee everything.
Onu düğünden önce göremezsin.
You can't see her'til the wedding.
Kanseri olan çoğu insanın "şükür" kelimesini kullandığını göremezsin.
You don't hear many people with cancer use the word "luckily."
Göremezsin.
Yo no se.
Gece görüşü olmadan göremezsin.
You can't see them without N.V.G.s.
Kızını bir süre göremezsin herhâlde.
It'd probably be a while before you saw your daughter again.
Hiçbir şey göremezsin.
It's tiny.
Beni göremezsin.
You can't see me.