Göremiyor musunuz translate English
244 parallel translation
"birisinin saklandığını göremiyor musunuz?"
"That somebody hides in the spacesuit?"
- Ne olduğunu göremiyor musunuz? - Kilitleyin onu!
- Can't you see what you're doing?
Mesajdaki son ismi öğrenmek için hayatımı ortaya koyduğumu göremiyor musunuz?
Don't you suppose I give my life to decode the last name of that message?
Bunu göremiyor musunuz?
Don't you see that?
Bakın, onu gerginleştirdiğinizi göremiyor musunuz?
Look, can't you see you're getting her all tensed up?
Bunu göremiyor musunuz?
Can't you see that?
Bunu göremiyor musunuz? Rol!
Can't you see like this?
Benim sloganımı göremiyor musunuz? altın harflerle yazılı :
Don't you see my motto written in golden letters :
Göremiyor musunuz?
You can't see?
Göremiyor musunuz?
Can you not see that?
Göremiyor musunuz?
Can't you see it?
Göremiyor musunuz?
You can't see? He can't see.
Çok hasta olduğumuzu göremiyor musunuz?
Can't you see we're very ill?
Göremiyor musunuz?
Can't you see?
Gerçeği söylediğini göremiyor musunuz?
- Can't you see she's telling the truth?
Beyler, göremiyor musunuz...
Gentlemen, don't you see?
Hükümet ile insanlarla dalga geçilmesi arasındaki ilişkiyi göremiyor musunuz?
Are you telling me that you don't see the connection between government and laughing at people?
Onu göremiyor musunuz?
You can't see her?
Baktığınızda bunu göremiyor musunuz?
Can't you see by looking at me?
Matmazel McCurdy'nin şu durumuyla yeterince acı çektiğini göremiyor musunuz?
- Looks bruised. - Doesn't look like a break.
- Doğruyu göremiyor musunuz?
- Can't you see the logic?
Göremiyor musunuz?
Can you not see?
Siz aptal insanlar bunu göremiyor musunuz?
Can't you stupid people see?
Dünya daha iyi bir yer olacak Göremiyor musunuz?
There's a better world a-comin' Can't you see? Can't you see?
Dünya daha iyi bir yer olacak Göremiyor musunuz?
There's a better world a-comin'
Dünya daha iyi bir yer olacak Göremiyor musunuz?
There's a better world a-comin' Can't you see?
Dinlendiğini göremiyor musunuz?
Can't you see she's resting?
Frank Gaines'in sizden üstün olduğunu göremiyor musunuz?
Can't you see that Frank Gaines has the edge on you?
Bunu göremiyor musunuz?
Can't y'all see that?
Şu anda öldüğünü göremiyor musunuz?
Can't you see he's dying now?
Yüzbaşı Kirigin, meşgul olduğumu göremiyor musunuz?
Captain Kirigin, can't you see I'm busy?
Sarı ırmağın durmaksızın denize aktığını göremiyor musunuz?
Can't you see the Yellow River's water, keeps flowing into the sea without returning?
Aynadan önce kır saçların matemini göremiyor musunuz?
Can't you see the mourning of those, with grey hair before the mirror?
Aynadan önce kır saçların matemini göremiyor musunuz?
Can't you see the mourning of those, with grey hair before the mirror? Don't face the moonlight without a drink.
Burada acı çektiğimi göremiyor musunuz?
Can't you see I'm in pain here?
Carol Anne'in bunun arkasında olduğunu, göremiyor musunuz?
Can't you see carol Anne's behind this?
Bunu göremiyor musunuz Kaptan?
Can't you see, Captain?
Fakat başka bir erkeğe aşık olduğunu göremiyor musunuz?
But can't you see that she's in love with another man?
Göremiyor musunuz?
Don't you see?
Bunun bana nasıl yardımcı olabileceğini göremiyor musunuz?
Can't you see how that helps me?
Bizi göremiyor musunuz?
Can't you see us? !
Bu mükemmelliği göremiyor musunuz?
Can't you see brilliance?
Burada olanları göremiyor musunuz?
Can't you see what's happening here?
Göremiyor musunuz?
Does not he see?
Bunu göremiyor musunuz?
Can't you see it?
Oradan birşey göremiyor musunuz sizi bok çuvalları!
Oh, yeah! You can't see nothin from back there, you filthy scumbags!
Oh, Göremiyor musunuz bu adam kahraman değil?
Oh, can't you see this man isn't a hero?
O yalanların arkasını göremiyor musunuz?
Can't you see through his shit?
Burada ne olduğunu göremiyor musunuz? Her şey bitti!
Can't you see what's going on here?
Ne kadar zayıf olduğunu göremiyor musunuz?
Can't you see how weak he is?
Beyazların yaptıklarını göremiyor musunuz?
Go ahead and walk away.