Güçlü translate English
40,381 parallel translation
Güçlü bir uyarıcı güç ile tetiklenebilir ancak taşıma için daha stabil bir duruma geldi.
A strong concussive force will still set it off, but it'll be more stable during transport.
Ben güçlü bir adamım.
I'm a powerful man.
Bu ülke senin "cihad" ından daha güçlü.
This country's so much stronger than your jihad.
John Donovan'ın dünyaya infazı Güçlü bir açıklama yapacaktı.
John Donovan's execution in front of the world would make a powerful statement.
John Donovan'ın idamı Dünyanın önünde Güçlü bir açıklama yapacaktı.
John Donovan's execution in front of the world would make a powerful statement.
Yeterince güçlü olduğu anda başlayacağız.
As soon as she's strong enough, we will begin.
Medeniyet, 10.000 yıldır savaşı kazanıyor Senden zengin, cesur, güçlü ve akıllı olanlara karşı.
Civilization has been winning that war for 10,000 years against men richer, braver, stronger, and smarter than you.
Umut etmek hakkınızdan daha güçlü bir kuvvet istediniz.
You mustered a force stronger than you had any right to hope for.
Bana cesaretle, daha güçlü ve akıllı adamlar hakkında tekrar bak ; Ve meseleyi tekrar gözden geçirmeye karar verebilirim!
Bark at me again about braver, stronger, and smarter men, and I might decide to revisit the issue!
BPO'nun içinde bizlerden oluşan güçlü bir grup.
There's a strong group of us inside BPO.
Güçlü dikey hatları otoritenin teminatı.
Its powerful vertical lines are the assurance of authority.
Performans. Çok güçlü bir kelime.
Performance.
Ve en güçlü dinozorlar bile bir iskelete döndü.
And even the mightiest T. rexes were reduced to fucking skeletons.
Buna işaret eden güçlü kanıtlar var.
Uh, there is strong evidence to suggest.
Şimdiye dek araştırma sonucunda toplanan bilgilere göre, Joshua Masterson ve Zachary Hawthorne yurt dışında ICO ile güçlü bağlantılara sahiptir ve ICO yurt içinde genişlemektedir.
The information the investigation has gathered so far points to Joshua Masterson and Zachary Hawthorne having strong connections to ICO abroad and ICO's growing network domestically.
Güçlü olanlar her an, her yerde bunu yapabilir.
The powerful ones can do it any time, any place.
Bastırılmış cinsel enerji çok güçlü bir kaynaktır.
Repressed sexual energy is a very potent source.
Daha güçlü!
Harder!
Bu son üç yılda, çok güçlü düşmanlar edindin.
I wonder. This past three years, you've made some very powerful enemies.
Burası artık görkemli yeni bir dünya Alan ve sen de Hollywood'un en güçlü adamı olmak üzeresin.
Right this way. It's a brave new world, Alan, and you're about to be the most powerful man in Hollywood.
Güçlü ol.
You stay strong.
Bulabildiğin en güçlü benzo'yu.
The strongest benzo you can find.
Demek istediğim belki yardım etmeye yetecek kadar güçlü bir şey bulduğu.
- I'm saying... - Uh, maybe he found something powerful enough to help.
Güçlü olmam gerektiğinde beni durdurduğunu biliyordum.
And I knew it crippled me when I needed to be strong.
Burnun mu güçlü koku alıyor?
Is your sense of smell that strong?
Bana gece oldukça güçlü bir aşk ısırığı vermişsin.
You gave me quite a love-bite last night.
Daha güçlü görünüyor. İyi.
She seems stronger.
Aşağı inmelisin, güçlü olmalısın.
You got to go down there ;
Bizi daha güçlü yapan şey için.
To what makes us stronger.
İnsanlar Frankenstein'a güçlü olduğu için tapıyor.
The people worship Frankenstein, because he's strong.
Bizim de güçlü olduğumuzu görmeliler!
They need to see that we are strong, too!
Onu öldürecek kadar güçlü
Strong enough to kill him
En güçlü rakibi kana susamış bir devrimciler ordusunun saldırısına uğradığı için Jed'in şansının yaver gittiğini söyleyenler olacaktır.
Some will say Jed got a lucky break when his main rival was attacked by an army of bloodthirsty revolutionaries.
- Seni duyuyorum, iletişim güçlü Baba.
Strength ten, Papa.
Çok güçlü.
She's strong.
- O kadar güçlü değildi.
- They weren't that strong.
Güçlü kal, tamam mı?
Stay strong, hm?
Ben Mark Costley'i incelediğimde, çok güçlü bir savunma mekanizması sergiledi, içinde olduğu durum ve stresi de göz önünde bulundurulduğunda.
When I examined Mark Costley, he displayed very highly developed coping mechanisms, considering the situation he was in, the stress he was under.
Eğer çok güçlü bir tür mitik yaratıktantan ve onun için en güvenli yerin vahşi av olduğundan bahsediyorsak ciddi bir sorunumuz var demektir.
I was saying that if we're talking about some sort of mythical creature that's so powerful the only safe place to put it is in the Wild Hunt, then we have a serious problem.
Çünkü o güçlü biri.
'Cause,'cause he's strong.
Çok güçlü.
He's really strong.
Çok güçlü oyuncular var.
Some very powerful players.
Ve Süper Max ile daha hızlı, daha güçlü ve bizi yok edecek insanlardan daha dirençli olacağız.
And with super Max, we are faster, stronger, and have more endurance than the humans who would annihilate us.
Cadı danışmanım, onun bir çeşit güçlü, ölümsüz bir kuvvete bağlı olduğunu öne sürüyor.
My witch advisors suggest that his life is linked to some powerful, immortal force.
Ve çok güçlü olmalı.
And it's got to be strong.
Ne kadar güçlü?
Well, how strong?
Ellen... Güçlü ol tamam mı?
Ellen... be strong, okay?
Ama etin güçlü bir korelasyonu vardı.
But, meat was strongly correlated.
Ayrıca yumurta tarifleri için de bir bölüm var oysa kırmızı et ile kalp hastalığı arasında güçlü bir ilişki var.
And there was also a section on egg recipes when there's such a strong link between beef, red meat and heart disease.
Süt ürünleriyle otoimmün hastalıklar arasında güçlü bir ilişki var.
There's a strong link between dairy foods and autoimmune diseases.
Ama bana hep güçlü kemikler için süte ihtiyacımız olduğu söylendi.
[Kip] But, I was always told that we need milk for strong bones.